Dilimizde tüy bitti, derdimizi anlatamadık!

A -
A +
"FETÖ" terör örgütünün ne olduğunu anlayabilmek için, illa darbe mi yapması gerekiyordu?
Cumhurbaşkanı sayın Tayyip Erdoğan devletin tepesinde bizler bir avuç yazar-çizer olarak gazete sütunlarımızda; mahut terör örgütünün hedefi olmak pahasına yırtınıp durduk. Gelin görün ki, derdimizi kimseye anlatamadık.
Muhalefeti bir kenara bırakıyoruz; zira onların her birisinin ikircikli tutumları ortada. İktidar, cemaat zannıyla mahut yapıyla kol kola yürürken; muhalefet karşı duruyordu ve hatta bu yüzden iktidarı suçluyordu. Başta sayın Tayyip Erdoğan etrafındaki birkaç kişi, ne zaman ki bunların cemaat olmadığını; ‘Üst akl’ın emrinde; sadece Türkiye’yi değil, dünyanın büyük bir kesimini bir ahtapot gibi saran bir yapı olduğunu görüp dillendirdi; bizim muhalefet el birliği ile FETÖ’nün yanında yer aldı.
Bu yapı tarafından kuşatılmışlıkları bir tarafa; sırf Tayyip Erdoğan düşmanlığı yüzünden; onun ak dediğine kara demek için bu karanlık yapının yanında yer aldılar.
Başsavcılığın iddianamesi yayınlandı. Senelerdir dillendirip yazdıklarımızla bire bir örtüşüyor. Türkiye’yi hegemonyasına alan ‘Üst akıl’ (Önce İngiltere, sonra ABD), dünyanın büyükçe bir kesiminde olduğu gibi, Türkiye’de de proje geliştirdi. Bu projeyi; Fethullah Gülen’i yanına alarak ve kullanarak (Fethullah’a sorsanız, o, ABD’yi kullanıyor!) eğitim faaliyetleri görüntüsü ile yürürlüğe soktu. Dershaneler ve kolejler derken; sayıları 600’ye yaklaşan her kademedeki özel okullar, 17 vakıf üniversitesi ve polis okullarının yanı sıra; hava-kara-deniz ve jandarma okulları ve bunların akademileri vb… hep bu yapının kontrolüne geçti.
1971 senesinde başlatılan öğrenci yetiştirme faaliyetleri bugüne kadar yükselerek devam etti. Asker olsun sivil olsun hiçbir iktidar bunların gerçek yüzünü fark etmedi ve hemen hepsi bunlara yardımcı oldu. Her çeşit okulun imtihanlarını bunlar düzenliyor, sorularını çalıp yandaşlarına veriyorlardı. Yandaşı olmayanları ise; baskı, zulüm ve iftiralarla okullardan attırıyor ve böylece, meydan yeri yalnızca bunlara bırakılıyordu.
Üst akıl, her on yılda bir yaptırdığı darbelerde hep silahlı kuvvetleri kullandı. Zira onları lider tanıyor ve onları muhatap alıyordu. Nitekim 2003’teki ‘Tezkere’ Meclis’ten geçmeyince; ABD’li yetkililer, ‘Türk askeri liderlik rolünü yerine getirmemiştir!' diye serzenişte bulunmuştu.
Her on yılda bir yapılan darbelerin sebeplerinin başında ise, ‘İrtica!’ geliyordu. Bu kelime Cumhuriyet’le âdeta özdeşti. Cumhuriyet tarihi boyunca ‘İrtica var!’ denilerek milletin üzerine  gidilmiş ve bu hâl, millette travma oluşturmuştu. İşte mahut ‘Üst akıl’ milletteki bu travmadan vazife çıkardı. Nasıl çıkarmasın ki; millet devletine, devlet milletine; bürokrasi hükümete, hükümet bürokrasiye düşman edilmişti. Üst akıl bu yapıyı bir maden gibi işletti.
Din görünümlü bir yapının himayesinde eğitim faaliyetlerine girişildi. Türkiye’nin en ışıltılı beyinlerini devşirdiler. Böylece; Türkiye’nin her kesimdeki gelecek kadrolarını oluşturdular. Ne denli kadrolara sahip olduklarını, bugün dehşet içinde yaşayarak görüyoruz.
Sayın Erdoğan, bu yapıyı terör örgütü diye devletin ‘Kırmızı kitap’ına sokuyor ama kendi partisinin bakanlıkları ve belediye başkanlıkları ve parti teşkilatları gerekli mücadeleyi bir türlü vermediler. Bütün bunların akıllarını başlarına devşirebilmeleri için, darbe girişimi mi olmalıydı?
Allah saklasın; mahut darbe başarılı olsaydı, hangi birisini sağ bırakacaklardı?!
Bunca gaflet, ihanet değil de nedir ve sorumluları nerededir?!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.