İstihbaratın böylesi!

A -
A +

İstihbarat, devlet ve millet hayatının olmazsa olamazıdır. Her ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizde de çeşitli istihbarat kuruluşları mevcuttur. Vesayet altındaki bir devlet yapılanmasının istihbarat faaliyetlerinin de vesayet altında olacağı açıktır. Nitekim; demokratik hayatımızın yarım asrında imzası bulunan ve başbakan olarak; altı defa gidip yedi defa gelen Süleyman Demirel’in yerinde bir tespiti vardır: "Bizdeki MİT, Patagonya’daki darbeyi, vukuundan önce bana bildirir ama Ankara’daki darbeyi ise, ancak olduktan sonra öğrenebilirim!"

Başbakan Binali Yıldırım açıkladı: "…Darbenin içindeki bir subay; almış olduğu (MİT’i bombalayıp, Hakan Fidan’ın teslim alınması) emrini yerine getirmemek için, ihbarcı oluyor ve durumu MİT Müsteşarına bildiriyor. Hakan Fidan yardımcısını saat 15.00’te Genel Kurmay Başkanlığına gönderiyor. Bilahare de kendisi, oraya gidiyor..."  Darbeyi yapacak Silahlı Kuvvetler olacağına göre; MİT Müsteşarı’nın Genelkurmay’ı haberdar etmesi ve gerekli önlemleri aldırması normal de; normal olmayan; bu durumdan Başbakanı ve Cumhurbaşkanını haberdar etmemektir.
Darbe girişimini, saatler sonra; Cumhurbaşkanı eniştesinin telefonundan, Başbakan ise, korumalarından öğreniyor. İşin bundan daha vahimi ise; Başbakan Yıldırım’ın, Eskişehir’deki Hava Üs komutanına telefonla ulaşıp; durumun vahametini söyleyip; uçakları kaldırmasını ve teröristlerin üssünün bombalanmasını emrediyor; komutan olacak o kişi ise, binbir dereden su getirip bahaneler üretiyor ve en sonunda da Başbakan’dan yazılı emir istiyor!
FETÖ, ta 1960’lı yıllardan beri; dışarısının (ABD) tezgâhlayıp içimizde yeşerttiği bir yapı. Vakti zamanı gelince de; yine dışarıda tezgâhlanıp içeride yürürlüğe sokulan; mahut 15 Temmuz darbe girişimi ile karşı karşıya kaldık.
Geçen bu yarım asır zarfında; devletin en ücra köşelerindeki kılcallarına varıncaya kadar nüfuz eden mahut yapı; evvelemirde, tüm kurum ve kuruluşların (Askeriye ve Emniyet dahil) istihbarat ve personel birimlerini ele geçirdiler. Böylece; yaptıklarından ve kurumlara yerleştirdiklerinden kimsenin haberi olamıyordu. Öyle ki; Cumhurbaşkanının, Başbakanın ve Genelkurmay Başkanının ve Kuvvet Komutanlarının en yakınlarındaki adamları FETÖ mensubu..
1986’dan beri Askerî Okulların sınav sorularını çalarak yandaşlarına vermişler ve o günün öğrencileri bugün; tuğ ve tümgeneral olarak karşımıza çıkıyor. Mevcut okulların öğrenci durumları ise, yüzde 97 ile mahut yapıya ait.
Üstad Necip Fazıl’ın tabiriyle; yorgan bitli ancak öylesine bitli ki, bitten yorgan gözükmüyor! Bunları tek tek ayıklamanın imkânı yok; dolayısıyla bu bitlerden kurtulmak için yorganı yakmaktan başka çare de yok!
Hükümet de onu yaptı ve Askerî Okulları kapattı.
Hepsinden önemlisi; tüm bu kurum ve kuruluşları (devleti) yeniden yapılandırmak için bir dizi reforma girişti. Nasıl girişilmesin ki; ülkenin kurumlarının (Emniyet ve Jandarma İstihbarat) ülkeye düşmanlık yaptığını bizzat Cumhurbaşkanı söylüyor.
Allahü teala bunları şaşırttı ve bu anlamsız darbeye soktu. Zira, görüldüğü üzere; devletin tüm kurumları, zaten bunların ellerindeydi! Daha neyin darbesine giriştiler? Karanlıktan aydınlığın çıkması gibi; bu denli alçakça bir girişimden de belli ki, Türkiye, bağırsaklarını temizliyor ve temizleyecek.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.