Terörle siyaset olur mu?

A -
A +
HDP milletvekillerinin tutuklanmalarını, 90’lı yıllardaki tutuklamalarla karıştırmamak gerekir. O vakitler "Kürt" kelimesini kullanmak bile suçtu! O günün ortamıyla, bugünün kazanımlarını karşılaştırdığınızda; bugünün siyasetçilerinin kendilerini zorla tutuklattırdıklarını görürsünüz.
Avrupa mı ne der? Avrupa’nın ne dediği ve bize karşı zihniyetinin ne olduğunu hâlâ anlamadınız mı? Bakınız; Belçika Federal Mahkemesi, PKK’nın bir terör örgütü olmayıp, bilakis özgürlük savaşçısı olduğuna dair karar verdi. Bu meş’um kararı Belçika Yargıtayı da onaylarsa -ki, böyle bir şey olacağını sanmıyoruz- cümbüşe bakın!
Böyle bir durum, Avrupa hukukunun da iflas ettiğini ilan edecektir.
Çok büyük demokratik vaatlerle; 7 Haziran seçimlerinin ardından 80 milletvekili ile Meclis’e geldiler ve âdeta Meclis’in kilit partisi oldular. Millet, kendilerine çok büyük bir şans tanıdı ve; "buyur siyasetini icra et!" dedi. Onlar ne yaptı? Terörle aralarına mesafe koyabildiler mi?
1 Kasım seçimlerinden sonra da; Meclis’teki sandalye sayılarını muhafaza ettiler. O gün bugündür; eylemleriyle ve söylemleriyle hangi önemli siyasetin altında imzaları var? 15 Temmuz darbe gecesinde bile Meclis’te yoklardı.
PKK terör örgütünün, Suriye ve Irak’taki oluşumu PYD’nin; sınırımızın ötesinde kurmaya çalıştığı "Kanton"lara paralel olarak; Güneydoğu vilayetlerimizde hendek kazmalarla başlattığı; ülkenin parçalanıp bölünme süreci bizzat HDP’li belediyelerin araç ve elemanlarıyla gerçekleştirildi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Kışanak’ın, televizyon ekranlarından yayınlanan, silahlı teröristle kucaklaşma sahnesini, eylemsizlik ve fikrî bir davranış olarak mı değerlendireceğiz? Ya, aracında terörist militanlarla birlikte silahla yakalanan milletvekiline ne demeli?
"PKK sizi tükürüğü ile boğar! Tükürüğü ile!.." diye haykıran milletvekilinin bu davranışını nereye koyacağız?  "Sırtımızı PYD’ye dayadık!" diyen eş başkanın partisi mi terör örgütleri ile bağlantılı değil?!
90’lı yıllarla, AK Parti iktidarlarının sağlamış olduğu demokratik kazanımlara bakıldığında; mahut zihniyetin amacının asla demokratik haklar olmadığı; bilakis, bunların yegane amaçlarının ülkeyi bölmek ve bağımsız(!) bir Kürdistan kurmak olduğu apaçık ortadadır.
Kendi çağrılarıyla sokağa dökülmeyen Kürt halkına hakaret yağdırıyorlar. İşte; Kürtleri bu kadar iz’ansız görüyorlar! Daha dün sokağa çıkın çağrınıza uydular da ne oldu? Kürt'ü Kürt'e kırdırdığınızı, bu halk görmedi mi? Böylece sizin gerçek yüzünüzü de görmüş oldu.
Aynı delikten bir kere daha ısırmak istiyorsunuz ama; yağma yok!
Bunca acı tecrübeden sonra Kürt halkı da; PKK’nın Kürtleri savunmadığını, onun gayesinin Türkiye’yi bölmek ve dış güçlere maşalık yapmak olduğunu çok iyi gördü.
HDP, sahip olduğu 80 milletvekilinin kıymetini bilmedi; yapılacak ilk seçimde, bu nimetin de elden gittiğini göreceklerdir.
Devlet, sabreder, sabreder ama bir yere kadar.. Bu devlet ne sokakta bulundu ve ne de kimsenin yol geçen hanı değildir! Kişi hak ve hürriyetleri varsa, devletin de en az o kadar hak ve hürriyeti yok mudur?
.....
Düzeltme: Dünkü "Pazar Yazısı"nda Nisa sûresinin 79. âyet meali, sehven 179 olarak yazılmıştır. Düzeltir özür dileriz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.