Pazar yazıları -63-

A -
A +
İbn-i Arabi hazretleri (kuddise sirruh) kulun anlamının ‘zelil’ olduğunu söyler ve onu da ma’rifetle (Allahü tealanın bilinmesi ile) irtibatlar. Şöyle ki: "...Allahü teala; (Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım) buyurur. Zariyat-56. Âyet meali. Allahü teala bu buyruğu, bu iki cinsin (cin ve insan) dışındakiler için buyurmamıştır. Çünkü insan ve cinlerin dışında hiç kimse ilahlık iddiasında bulunmamış ve diğer mahlukata karşı böbürlenmemiştir. İbn-i Abbas (radıyallahü anh) bu Âyet-i kerimeyi tefsir ederken; (Bana ibadet etsinler, beni bilsinler demektir) buyurdu. Lafzın gösterdiği yorum ise; (Benim için zelil olsunlar) şeklindedir. Zira O’nu bilmeyen kimse, O’nun karşısında zelil olamaz. Öyleyse; önce Allahü tealanın izzet sahiplerini zelil eden aziz olarak bilinmesi zorunludur."
Allahü tealayı ise, ancak kendini bilenler bilebilir. O da, insanın ve cinnin ‘hiç’liğidir. İşte insan ve cinden bu şuurda olmaları istenmiş ve haddi aşmamaları, yani kulluğa riayet etmeleri kendilerine öğütlenmiştir.
Allahü teala et-Talak suresi 1. Âyet-i kerimede mealen şöyle buyurur: "Allahü tealanın sınırlarını aşan kimse, elbette ki, kendine zulmetmiştir." Ve işte bu sınır kulluk sınırıdır. Bundan dolayıdır ki, kul, evvelemirde haddini bilecek; yani Rabbi tarafından kendisine çizilen hududa riayet edecek ve asla haddi aşmayacak.
İmam-ı Rabbani hazretleri (kuddise sirruh) 1. Cilt, 45. Mektupta; "İnsan mahlukatın en muhtaç olanıdır. Ve her neye muhtaç ise, ona alaka duyar. Her te’alluku (ilgi-alaka duyması) ise, Allahü tealadan uzaklaşmasına sebeptir. Bu sebepten, bütün mahlukatın en ziyade mahrumu insan olur" buyurur.
Yine İmam-ı Rabbani hazretleri (kuddise sirruh) 1. Cilt, 30. Mektupta şu kıymetli bilgileri vermektedir: "…İnsan, kulluk vazifelerini yapmak için yaratıldı. Bir kimseye başlangıçta ve ortalarda aşk ve muhabbet verilirse, onun Allahü tealadan başka şeylere olan bağlılıklarını kesmek için verirler. Aşk ve muhabbet de aranılacak, özenilecek şey değildir. Kulluk makamına kavuşmak için birer aracıdırlar. Bir kimsenin Allahü tealaya kul olması için O’ndan başka şeylere kul olmaktan ve bağlanmaktan tam kurtulması lazımdır."
Kulluktan (ibadet etmekten) maksat, insan-ı kâmil olmaktır. İnsan-ı kâmil nasıl olunacağını sevgili Peygamber efendimiz (aleyhisselam) haber veriyor ve buyuruyor ki: "İnsanın sevmesi ve buğz etmesi (nefret etmesi) ve vermesi ve vermemesi, Allah için olursa, insan-ı kâmil olmuştur."
İmam-ı Rabbani'nin evlad-ı mükerremi Muhammed Ma’sum hazretleri (kaddesallahü esrarehüma) de; Mektubat’ın 5. Cilt, 11. Mektubunda insanlığı özetler: "İnsanı Hak sübhanehu ve teala, beyhude halk eylemedi ki, kendi hâline bırakılsın. Hatta, her ne bilirse yapıp, heva-i nefse ve hoşuna giden şeye uysun. Onu, emirleri yapmak ve yasaklardan sakınmakla mükellef kıldı. Ve emirler ile muhatap eyledi. İnsan için O’nun emirlerini yapmaktan başka çare yoktur… Eğer bu vechle (şekilde) amel etmezse, asi ve inatçı kul olup, Allahü tealanın gadabına uğrar ve çeşitli cezalara müstahak olur."
             ***
Hadis-i kudsi: "Benim uğrumda dost olup birbirini sevenler ile benim uğrumda düşman olan kişilere sevgim haktır."
             ***
İbn-i Arabi (kuddise sirruh) de buyurdu ki: "Aşk, muhabbetin ifrat hâlidir… Sevgi insanı bütünüyle kuşatır ve onu, sevgilisinden başka her şeye karşı körleştirir. Bu hakikat onun bedenine, güçlerine ve ruhunun her tarafına yayılır; tıpkı damarda kanın aktığı gibi akarak bütün eklemlerini kaplar. Varlığıyla bütünleşerek bütün parçalarını isim ve ruh bakımından kuşatır. Artık onda bir başkasının girebileceği bir yer kalmaz. Konuşması onunla, duyması onda, her şeydeki bakışı ona dönüktür. Öyle ki, sevdiğini her surette görür. Gördüğü her şey için ‘o’dur der. İşte böyle bir sevgi aşk diye isimlendirilir.
Züleyha’nın eli kesilip kanı yere düştüğünde, akan kanın yerde; ‘Yusuf’ diye yazdığı aktarılır. Bunun sebebi, Yusuf’un adının, tıpkı bir kan gibi bütün damarlarında akması idi. Aynı şey kesilen kollarından akan kanla toprağa ‘Allah’ diye yazılan Hallac’dan nakledilir." (Fütuhat-ı Mekkiyye, 8. Cilt)
Bundan dolayıdır ki; gerçek sevgiliye kavuşan Hazreti Ebu Bekir (radıyallahü anh) efendimiz; "Her nereye baksam önce Allahü tealayı görürüm!" buyurur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.