Milletle oynanmaz!

A -
A +
Ta başından beri; özellikle CHP’nin İnönü zihniyeti, millete güvenmediğinden; sürekli olarak, millete rağmen politika üretmiştir. Bunu da; sözde seçkinler (Beyaz Türkler) ve kendilerince atanmış bürokratlar (resmî ve sivil) marifetiyle sürdüre geldiler.
Seçilmişlere (hükûmetler ve parlamento) yolcu gözüyle bakılıyor; mahut bürokratik zihniyet, hancı olarak kendilerini görüyordu. Yani adına demokrasi deyip; vesayet anayasalarıyla ‘güdük’ hâle getirdikleri rejimle; davulu seçilmişlerin boynuna asıp, tokmağı bürokratların ellerine verdiler.
Evet; görünüşte, milletin önüne seçim sandığı kondu ama sandıktan çıkanların gerçek iktidarlarına asla müsaade edilmedi. Siyaset, sürekli kuşatıldı; seçilenler, devlet yönetiminden özenle uzak tutuldu.
Millet, kendisine oynanan oyunun farkındaydı; bu yüzden sandığın, önüne konulduğu günden itibaren her seçimde CHP’yi sandığa gömdü ama onun da yapabileceği şey bu kadarla sınırlıydı.
Hepsinden önemlisi ise; CHP zihniyeti, yalnızca kendini rejimin teminatı görüp, kendilerinden olmayanları rejim (düşmanı!) ilan etmeleriydi.
CHP için iktidar, sandıkta hayal olduğuna göre; iktidara gelen tüm siyasi partiler ve bunların kurdukları hükûmetler, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere tüm vesayet odakları tarafından kontrol (!) altında tutuluyor ve sudan bahanelerle; ya askerî darbelerle, ya da yüksek (!) mahkeme marifetiyle hükûmetler düşürülüyor, siyasi partiler kapatılıyordu.
Milletle öylesine alay ediyorlardı ki; seçilmiş hükûmeti devirip, yerine; CHP’lilikleri ayyuka çıkmış kişilerden oluşturdukları hükûmetlere ‘Partiler üstü!’ diyecek kadar alçalıyorlardı.
Anayasada bir taraftan; siyasi partiler demokratik sistemin vazgeçilmez unsurlarıdır diyeceksiniz, diğer tarafta ise, ‘partiler üstü’ hükûmetleri yutturmaya çalışacaksınız!
Milletle oynadıklarını ve hatta alay ettiklerini sananlar, milletin tahammülü, sabrı ve kararlı tutumu karşısında âdeta çılgına döndü. 367 garabetini ortaya atarak, Meclis’i tıkadı ve Cumhurbaşkanını; ‘özde Atatürkçü’ arayışı bahanesiyle seçtirmediler.
O zamana kadar seçilen Cumhurbaşkanlarının hiçbirisinde 367 aranmadı ve seçimler meşru görüldü. Neden? Çünkü o Cumhurbaşkanları kendilerindendi, kendi zihniyetlerini temsil ediyorlardı. Anayasa ve kanunlar, bunlara göre lastik gibi; eğilip bükülebilirdi. Zira bu kafanın kerameti kendinden menkuldür!
Bunların cemaziyel evvelleri de cemaziyel ahirleri de aynıdır; hiç değişmezler.
60 İhtilali’nden sonra kurulan sözde ‘Yüksek Adalet Divanı’ adlı mahkemenin başsavcısı (Oktay Egesel), yargıladığı sanığı (Bitlis Milletvekili Selahattin İnan) suçlarken, aralarında şu konuşma geçer: 
Egesel: Bu kanunu (Tahkikat Komisyonu ve Selahiyyet Kanunu) kabul etmişsin, hem de şeyh geçinirsin!
İnan: Kanun oylanırken ben Avrupa’daydım. 
Egesel: Burada olsaydın lehinde oy verecektin! 
İnan: Bu ne menem bir iddiadır; şeyhliği bana veriyorsun ama kerameti kendin gösteriyorsun?!.
Salondakiler, Y. Mahkeme denilen bu cellat şebekesinin ağlanacak hâline gülmüş ve lakin Selahattin İnan ceza almaktan kurtulamamıştı...
Millet otuz iki dişini sıkıp; bunların trajikomik hâllerini ibretle izliyordu. Millet sabrettikçe, avanak addediliyor ve ensesinde boza pişirilmeye devam ediyordu. Demokrasiye geçeli sittin seneyi geçmiş olmasına rağmen, milletin seçtiği iktidarlar bir türlü muktedir kılınmıyordu.
Ruslar karşısında sürekli yenilen İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın dediği gibi, bu millet de; "Yenile yenile YENMESİNİ ÖĞRENMİŞTİ!"
15 Temmuz’da bunun şaheser numunesini tüm dünyaya gösterdi. Her darbe girişiminde de gösteriyor!
Onca senedir; milletle alay edenler ve onları bu denli alçak eylemlere sevk edenlerin bizzat kendileri alay konusu oldu!
Millet ne yapsın?! Sandığa gömülenlerin; kanunları eğip-bükmesiyle kendilerine iktidar devşirmeye çalışanları suçüstü yakaladı ve idareyi bizzat eline aldı.
Cumhurbaşkanı’nı da doğrudan seçti, yakında kendi sistemini de kendi elleriyle bizzat belirleyecek!
Demokrasi ise, buyurun demokrasi!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.