Kara gün dostu olmak

A -
A +
İyi günlerinizde yanınızda olanlar...
Siz onlara kazandırdıkça konuşanlar...
Siz güçlü oldukça destek üstüne destek verenler...
Eğer bir saldırı anında ortadan toz oluyorlarsa hiç mi sorumlu değildirler olan bitenden?
Düşmanınızı bilirsiniz. Pirincin içindeki kara taştır; görür, alır ve bir kenara koyarsınız.
Ya pirincin içindeki beyaz taş?
Onu göremezsiniz, fark ettiğiniz anda dişiniz zaten çoktan kırılmıştır.
Ülkemiz kara günlerden geçiyor.
İnsanları aç, açıkta ve çaresiz bırakmayı amaçlayarak ekonomi üzerinden bir siyasi savaş yürütülüyor.
Aklıma iş adamlarımız, iş adamı kuruluşları geliyor.
Tam bir sessizlik.
2009'da 1.9 milyon kişiyi evlerine gönderdiniz. Ücretsiz izne.
Soruyorum paradan başka ne kazandınız?
Soruyorum. En küçük bir tökezlemede satın almaları bile durduran bir iş dünyası bugünlerde değil de ne zaman elini taşın altına koyacak?
İster istemez Martin Luther King'in o müthiş sözleri hatırıma geliyor.
"Sadece söylediklerinizden değil, söylemediklerinizden de sorumlusunuz."
Bu sözü adapte ediyorum:
"Yaptıklarınızdan değil, yapmadıklarınızdan da sorumlusunuz artık."
Kimse sizden bir Oskar Schindler olmanızı beklemiyor. Fakat küçük şeyleri kaybetmeyi göze alarak vatansever olmayı denemek hiç de fena olmasa gerek.


 
Özür
Devletlerin özür dilemesine alışkınız.
Ama bir silahlı terör örgütü ilk kez sanırım.
İspanya'da 2011 yılında silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan eden ETA'nın tutuklu 500 üyesi Bask gazetesi Gara'da bir bildiri yayınladı. Can alıcı yeri şöyle:
"Tüm tarafların çektiği acıları ve oluşan zararı samimiyetle kabul ediyoruz. Siyasi faaliyetlerimizin sonuçları konusunda tüm sorumluluğu üstleniyoruz"
Örgüt şiddeti de kınadı.
Ülkemizin içinden geçtiği dönemeçte bu tür özürlere ne çok ihtiyacımızın olduğu açık.
"Devlet katliamlar yapmasaydı, faili meçhuller olmasaydı bunlar olmazdı."
Bu kolay. Zor olan ETA'nın yaptığı.
Kalıcı ve insanlığa katkı için tarihe iz bırakan da.


Başarılı bir eğitimin anahtarı
YAŞLARA GÖRE DOĞRU OYUNCAK SEÇİMİ

Zambak Yayıncılık Kurumsal İletişim Müdürü İsmail Yağdıran "Çocuk gelişimi için doğru oyuncak ne olmalıdır?" sorusuna cevap arayan bir yazı göndermiş.
Çocuğun gelişimi için doğru oyuncağın şart olduğu bir gerçek. Çünkü oyuncaklar çocuğun gelişimine öğrenme arkadaşı olarak eşlik ediyor. Hayal dünyası ve zihinsel gelişimini destekleyen oyuncaklar da çocuğun geleceğinde önemli bir rol oynuyor. Eğitiminde kısa ve uzun bellek çalışması yapmasına katkıda bulunuyor.
İsmail Yağdıran kurumsal iletişimini yürüttüğü oyuncak firması müdürü Murat Üstünbaş'ın önerilerini de sıralamış.
Yaşlara göre oyuncaklar ise şöyle sıralanmış:
0-6 ay: Çıngıraklar ve müzikli oyuncaklar. Yumuşak, sıkınca ses çıkaran oyuncak ve toplar. Kırılmaz aynalar, dişlikler, parlak resimler, kumaş kitaplar, birbirine geçen plastik halkalar.
7-12 ay: Kırılmaz aynalar, dişlikler, karton bebek kitapları, kapağı açılınca içinden çeşitli nesneler fırlayan kutular, büyük tüylü oyuncaklar, itme-çekme oyuncakları.
1-2 yaş: Kırılmaz aynalar, dişlikler, karton bebek kitapları, kapağı açılınca içinden çeşitli nesneler fırlayan kutular, büyük tüylü oyuncaklar, itme-çekme oyuncakları. Bebek arabaları. Legolar, küpler, iç içe geçirerek şekiller üretebileceği oyuncaklar. Yapbozlar. Rakam/sayma oyuncakları. Oyun hamuru. Basit kısa öykülerin yer aldığı kitaplar.
3-6 yaş: Küçük trenler, akülü arabalar. Renk, şekil ve resme göre eşleştirme oyuncakları. Her türlü ritim enstrümanı, piyano. Çeşitli boya kalemleri, resim kağıtları. Basit video oyunları. Oyuncak daktilo veya bilgisayar. Resimli kitaplar, alfabe kitapları, tanıdık yerleri ve kişileri anlatan kitaplar, gerçekçi öyküler.
Faydalı bir bilgilendirme ancak sıralamaya ilişkin temel bir eleştirim var. Sanki sadece erkek çocuklar düşünülmüş.
Bunu da dikkate alın derim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.