Teknoloji ve korku

A -
A +
Son yaşadıklarımız hayatlarımızı korku filmlerine çevirdi. Teknolojiyi eline geçirenlerin kullandıkları yöntemler, insanların özel yaşamlarına acımasızca girmeler, teşhir etmeler pek çok insanı soğuttu. Evinden ve işinden bilgisayarı ya da interneti çıkarmayı aklından geçirenler olduğunu biliyorum artık.
Haksız da sayılmazlar ama teknoloji araba gibidir. İçine su koyarsın gider yangın söndürür, sarhoş ve dengesiz bir sürücünün eline bırakırsın trafik cinayeti işleyip adam öldürür. Aynı arabayı ambulans yaparsın hayat kurtarır, silahlı adam koyarsın sonuç kötüdür.
Yani aracın iyi ya da kötü olması değil kimin hizmetine verdiğin önemlidir.
Nükleer enerji de öyle değil midir? Enerji üretirsin zenginlik katar, nükleer silah yaparsın ölüm üretir.
Bilgi teknolojileri için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Uyuşturucu şebekelerini takip edersin iyi sonuç verir ama rakibini, komşunu gözetlersen ahlaksızca olur.
Kısaca teknolojinin ahlâkı olmaz. Kullananın niyetidir onu belirleyen.
Güçlü bir ülke ve devlet, teknolojik ahlâksızlıkların peşini bırakmamalı.



Sahipsiz inşaatın millete çektirdiği azap

Maslak'ta Harp Akademisi'nin karşısında yapılan ve gereksizliği ile kendini haykıran kaldırım inşaatının millete trafikte nasıl azap çektirdiğini yazmıştım. Ama bu inşaatın tabelası olmadığı için sahipsiz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi mi(İBB), Şişli Belediyesi mi yoksa asker mi yaptırıyor belirsiz.
Yazıma İBB'den bir cevap gelmedi. Yazımı twitter'dan paylaştığımda AK Parti Sarıyer belediye başkan adayı Sedat Özsoy çalışmanın İBB ile ilgisi olmadığını ama faturanın onlara kesildiğini, bu yüzden de Kadir Topbaş'la bir araya geldiğinde ona ileteceğini yazdı.
Sonuçta Sedat Özsoy'un da belirttiği gibi fatura onlara kesiliyor ve dün geçtiğimde hâlâ devam etmekteydi kaldırım inşaatı.


 
"Kürdüm, Doğruyum, Çalışkanım"

Ufuk Coşkun bir eğitimci ve yazar. Bir kitap yayınlamış.
"Kürdüm, Doğruyum, Çalışkanım"
Kitabın adını görünce doğrusu bu ya bir irkildim.
Geçmiş yılların travmatik etkisini yaşamış bizler için çok çarpıcı, katarsis oluşturan bir kitap adı.
Hatırlayın, Ahmet Altan Milliyet'te "Atakürt" başlıklı bir makale yazdıktan sonra işinden atılmakla kalmamış, hakkında açılan davalarla yıllarca süründürülmüştü bundan 8 yıl önce.
Kitap bir eğitimcinin gözünden Türkiye'deki milli eğitim sistemi ve bu eğitim sistemi içinde çocukların maruz bırakıldığı yıkıcı uygulamaları anlatıyor. Ufuk Coşkun, kitaba önsöz yazan değerli bilim insanı Atilla Yayla'nın anlatımıyla eğitim sistemini Kürt problemi ve Kürtçeye özel bir vurguyla ele alıyor. Yazar, kendini Kürt olarak düşündüğünde hissettiği ve gördüğü şeyleri problemin çözüm rehberi olarak işaret ederek son derece adaletli, vicdanlı, insaflı bir tutum takınıyor. Bugün eğitimin tek merkezden kumanda edilmesine yol açan ve eğitim alanında birçok sorunun kaynağını teşkil eden Tevhid-i Tedrisat'ın neden olduğu sorunları ve az karşılaşılan bir yaklaşımla özel sektörün eğitimde oynayabileceği önemli rolü anlatıyor.
Kitap "My name is Kürt" diye başlıyor, Türkiye'de eğitim sistemini çocukluk hatıralarıyla besleyerek süren anlatımlar ve tedrisat ile ilgili kapsamlı araştırmalarla sürüyor.
Okunmaya değer bir kitap.


Parola Pazartesi!

Remzi Saydam adlı okurumuz yazmış. Anaokulu çocuklarına iki ayda dört Atatürk şiiri öğretildiğini, ama çevre, insan, hayvan sevgisine dair hiçbir şey öğretilmediğini dile getirdiğim için katkıda bulunmak istemiş.
Çocuğunun gittiği anaokulunda haftanın günlerini öğretmek için şöyle bir yöntem uygulanıyormuş. Diyelim ki haftanın ilk günü. Çocuklar sınıfa "Parola Pazartesi" diyerek giriyormuş.
Nasıl?
Sonra da Türkiye'de askerî ve darbeci vesayet hâlâ nasıl oluyor da kitlesel taban buluyor diye şaşırıyoruz.
Daha çok beklersiniz demokrasiyi. Gelecek yıllardaki tüm Gezi'lere çıkacak "Mustafa Kemal'in askerleri" şimdiden yetişiyor. Muhtemelen bir yandan da "ordu göreve" diye bağıracaklar.
Bu tedrisatı halledemediyseniz bu geleceğe hazır olun.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.