Neden hasta tutuklu ve mahkûmlar? NECMETTİN ÇOBAN'LA BAŞLADI BU HİKÂYE

A -
A +

Yıl 1990, Güneş gazetesinde çalışıyorum. Hürriyet'ten Güzin Özen beni arayıp, "Bir adli mahkûmun başına gelenlere dair elimde çarpıcı bir dosya var, ilgilenir misin?" diye sordu.

Hürriyet malûm nedenlerle yayınlamıyordu.
Öyle başladı Necmettin Çoban'ı tanıyışım.
Necmettin, muhasebeciydi. Siirt'te öğretmenler evinde askerliğini yaptıktan sonra, bir mükellefinin açtığı dava sonunda aldığı hapis cezası dolayısıyla, askerliğini yaptığı Siirt'te cezasını çekmek üzere devlete teslim oldu ve 30 Mayıs 1990 tarihinde Siirt Cezaevine girdi.
Yaklaşık iki ay sonra; 26 Temmuz 1990 tarihinde ailesi, cezaevi yetkililerinin gönderdiği telgrafı aldı. Necmettin Çoban'ın, çok hasta olduğu, hemen gelmeleri gerektiği yazılıydı.
Olayın kalanını kız kardeşi Canan Deş şöyle anlatıyordu:
"Siirt'e gittiğimizde Cezaevi Müdürü Halil Ertekin ablam Nermin Dokuyucu ve eniştem Asım Mazıoğlu'nu ve beni kardeşimle 10 dakika görüştürdü.  Ağabeyim, iki gardiyanın yardımıyla ayakta zor duruyordu. Yüzü ve boynu çürükler içindeydi. Gömleğinde kan lekeleri vardı. Koltuğa, yüzünde acı çektiği belli bir ifadeyle zor oturdu; konuşmadı. Bizleri tanımadı; yüzümüze bakarken, boş ve anlamsızdı gözleri... Cezaevi Müdürü Halit Ertekin bağırarak 'Necmettin' dediğinde, ağabeyim, müdürün yüzüne bakıyor, sorularını başını sallayarak yanıtlıyordu. Ağabeyim bir ara, müdürü ve başgardiyanı eliyle göstererek, 'bu ve bu' dedi. Müdür telaşlandı ve 'Bu kadar görüşme yeter; Necmettin'i koğuşuna götürün' diye emir verdi."
Ailesi daha sonra Necmettin'le görüşemedi, tüm yasal yolları deneyip, sonunda onu genel sağlık raporu almak üzere Adana'ya götürmeyi başardılar ama bu arada 76 kiloluk Necmettin 43 kiloya inmiş, bir deri bir kemik kalmıştı. Konuşmuyor, yemek yemeyi reddediyordu. Cezaevine girdikten sonra "bir şey olmuştu" ve Necmettin âdeta hayattan elini eteğini çekmişti.
Detayları anlatmayacağım, çünkü çok can acıtıcı.
Ve ben bu süreç boyunca her gün Necmettin Çoban'ın başına gelenleri yazdım. Hürriyet ve Milliyet gibi ana akım medya olayı görmezden geldi. Sadece Nokta ile zamanın önemli mizah dergisi Limon yazdıklarıma duyarsız kalmayıp konuyu kapaklarına taşıdılar.
Sosyalistler ise utanç duvarı gibiydiler meseleye karşı. Çünkü Necmettin ne kendi örgütlerindendi, ne de politik bir kimliğe sahipti. Olayı Meclis gündemine getiren de SHP Ankara Milletvekili Tevfik Koçak oldu. SHP, DYP ile beraber iktidardaydı ve Diker'i yalnızca alkışlamakla yetindiler.
Ama yine de yaptığımız yayınlar etkili oldu ve Necmettin önce Bakırköy Devlet Hastanesi'ne, oradan da Çapa Tıp Fakültesi hastanesine getirilip tedavi altına alındı. Necmettin iyileşmeye başlamıştı, ilk kez "canım muz istiyor" dedi. Hepimiz çok sevinmiştik.
Tam bir hafta geçti. O gün kız kardeşi Canan Deş aradı telefonla. Hıçkırarak ağlıyordu:
"Necmettin'i kaybettik Fuat Bey, zatürreden..."
Ben de daha fazla konuşamadım. Kapattık telefonu.
Siirt Cezaevinin o müdürü de yayınlarımız üzerine "Samsun'a sürülerek" ödüllendirildi.
İlk hikâye kitabımı Necmettin Çoban'ın aziz hatırasına adadım. Onu anlattığım öykünün adını da kitabımın adı yaptım:
Kutsal Tiber'e Yolculuk...

VE NEDEN BU GEÇMİŞ?

Hasta tutuklu ve mahkûmlar meselesini gündeme getirmem kimilerini şaşırttı ve konjonktürel bulundu. Oysa bu sorun, politik ya da ideolojik değil, insani. ATV'deki yayın yönetmenliğim döneminde başlayan Ergenekon davası sırasında da bir deri bir kemik kalan Kuddusi Okkır'a yapılan zulmü, Asuman Hanımın yaşadıklarını, Türkan Saylan'ın başına gelenleri defalarca ekrana taşıdım ve içim rahat. Aylarca hastaneye sevk edilmeyen Kuddusi Okkır'ın eşi bile çok şaşırmıştı onunla röportajı dakikalarca yayınladığımızda.
Cezaevinde kim olursa olsun... İster adli, ister siyasi, asker ya da Ergenekoncu; fark etmez. İnsanların acısını hissettiğiniz kadar insansınız. Cezaevinde hastalığı yüzünden bir insan öldüğünde vicdanınızı rahatlatamazsınız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.