Kıldan ince kılıçtan keskince

A -
A +

Sadi Amca subay emeklisi bir aile dostumuz. Zaman zaman ziyaretime gelir. Dün de yanımdaydı.

Genellikle insanların kendisini dinlerken dikkatinin dağılacağını düşünenlerden. Kolunuzu tuta tuta, bazen de dürterek konuşanlardan yani.
İstihkâm subayı olmasının etkisiyle de olsa gerek "Bak, son aylarda yaşananların askerî literatürde bir karşılığı var, bunu bilmen lâzım" dedi.
Kolumu tutarak devam etti:
"Paralel, paralel diyorsun ya, adamlar bir ülkeyi işgal etmek için gerekli olan tüm askerî ve istihbarî stratejileri değiştirecek bir yöntem kullandılar biliyor musun? Ülkenin askerî gücünü, donanımını ve insan malzemesini tasfiye etmek, yerlerine kendi özel kadrolarını yerleştirmek, para kaynakları ve finans akışının önünü kesmek, medyayı iyi kullanarak iktidarı iyice yıprattıktan sonra nokta vuruşlarla çürük elmaları düşürmek, ayaklanmaların içine ajanlarını sokmak ve kaleyi içeriden çökertmek için köstebeklere sahip olmak. Özellikle demokratik gelişimini tamamlamaya çalışan ülkelerde bu stratejiyi uygulamaya sokarsan her şey bitmiş olur ve halk zaten işgalcileri davul zurnayla karşılamaya hazır hâle gelir..."
Devam edecekti daha.
"Sadi Amca, haklısınız ama halkın gücünü hesaba katmadıkları da ortaya çıktı. 30 Mart'ta derslerini aldılar" diyecek oldum, sözümü kesti:
"Ama unuttuğun bir şey daha var. Daima uyandırılmamış ajanlar vardır. İş henüz bitmedi, bak göreceksin tek tek ortaya çıkacaklar."
Belki de canım sıkıldı biraz sanırım, mevzuyu değiştirmek istedim:
"Neyse Sadi Amca, bak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç konuşuyor, onu dinleyelim mi?"
Yüzüne yine o kırgın ifade yerleşti, "iyi izle" dedi ve çayından bir yudum daha aldı...


Herkesin dilinin altında bir bakla

Tarhan Erdem yazdı ve konuştu önce.
"Eğer Erdoğan Cumhurbaşkanı olmakta inat ederse seçimi kazansa bile kaybeder. Yaptırmazlar, sokak hareketleri olur."
Nereden biliyorsunuz, kaynağınız ne?
"Söyleyemem."
Dün de Fehmi Koru.
Yazısının konusu "euphoria", yani bir konuda alınan sonuca aşırı sevinmek, sevindirik olma hâli. Öforya diye okunuyor. Koru, bu konudaki düsturu "Sevinmek için henüz erken, bakalım ne olacak demeli?" diye açıklıyor.
Koru, iktidarın seçim zaferinin hem hükümet mensuplarında hem de medyadaki kimi köşe yazarlarında aynı duyguyu oluşturduğuna işaret ederek şöyle diyor:
"Ben burada 'Teenni ile hareket edilsin' tavsiyesinde bulundukça, etraftan, 'Bu da ne diyor böyle?' homurtularının yükseldiği işitiliyor..."
Başlıkta "Herkesin dilinin altında bir bakla" dedim ama çocukluğumuzun tekerlemesi daha uygun gibi bu duruma.
"Bilmece, bildirmece, 'dil altında' kaydırmaca."
Dondurma mıydı o?..


Suya yazı mı yazıyoruz?

Geçen yazımda barajlarda doluluk oranı 32.75'ti, dün itibariyle 31.14.
Susuzluğun daha rahat atlatılabilmesi için önerilerimize olumlu ya da olumsuz bir tepki alamadık. İBB'nin, İSKİ'nin ve Sayın Kadir Topbaş'ın bu konuda ne tür çalışmalar yapacağını henüz bilemiyoruz.
Yazım üzerine Dr. Ahmet Faruk Yağcı da şöyle sıralamış önerilerini:
  1. Suyunu kendi yer altı kaynağından, kuyusundan sağlayanlara teşvik.
  2. Kış aylarında yağmur suyunu biriktiren sitelere ödül.
  3. Oto yıkama, halı yıkama, çim sulama işlerinde %100 oranında musluk suyu dışı su kullanma zorunluluğu.
  4. Muhtarlıklardan ailelerin kişi sayısı belirlenip her faturada kalan kişi sayısına göre sizin de bahsettiğiniz rakamın üzerine çıkanlara ciddi bir fiyatlandırma yapılabilir.
  5. Ben kapatmaya karşıyım. Ters etki yapar.
Konumuz su. İnşallah biz de suya yazı yazmıyoruzdur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.