Soma'daki maden faciası ve üç öneri

A -
A +

12 Eylül Darbesi yapıldığında yeni mezun ve Çalışma Bakanlığı'nda taze bir iş müfettişiydim. Darbe yönetimince Gaziantep'e sürgün edilmem uygun görülmüştü.
Gaziantep, hayatımın en renkli ve ilginç günlerinin merkezindedir hâlâ. Evlere şenlik bir sıkıyönetim komutanı vardı ve pek çok asker gibi o da kendince memleketi yönetecek üstün zekâ ve vasıflara sahip olduğuna inanıyordu.
Göreve "sürgün ve şüpheli" sıfatıyla başlamamdan kısa bir süre sonra Sıkıyönetim Komutanınca bir iş yeri denetim ekibinde görevlendirildim. Ekipte bir binbaşı, bir hekim ve mühendis vardı. Binbaşı hem iş yerlerini hem de bizi denetleyecekti.
Yasalara uygun olmayan iş yerlerini de kapatacaktık. Talimat buydu.
Yıl 1981... Çok gencim daha ve toyum da. Gaziantep o zamanlarda da üretim bakımından Türkiye'nin önde gelen bir sanayi kenti. Ancak çoğu iş yerindeki ilkel şartlar akla hayale sığacak gibi değildi. Özellikle tekstil alanında, kentteki iş yerlerinin pek çoğu mağaralardaydı... Evet, bildiğiniz mağara. Yukarıda küçük bir hava deliği olan halı, çırçır, tekstil ve dokuma tezgâhlarının bulunduğu "fabrikamsı iş yerleri"nde, en az 20-30 işçi, toz, duman, uçuşan pamuklar ve ürün partikülleri arasında, âdeta nefessiz, çalışıyordu.
İşverenlerle işçilerin ekipteki hekim ve mühendisin sorularına verdiği tepkileri ve yüz ifadelerini unutamam.
-İşçilerin bonesi ve tezgâh başlarında yalıtım için paspas var mı?
-Paratoner yaptırdınız mı?
-Yangına karşı risk analizi yapıldı mı?
-Isınmaya dayanıklı lambalar kullanıyor musunuz?
-Yangın söndürücünüz var mı? Altı ayda bir yangın tatbikatı yaptırıyor musunuz?
-Gürültü düzeyini ölçtürdünüz mü?
-Toza karşı klima sistemi kurdunuz mu?
Ve daha onlarcası. Bulunduğumuz mağara ile bu soruların oluşturduğu tezat olağanüstüydü.
Verilen cevapları az çok tahmin etmişsinizdir.
Binbaşı'ya bakıyorduk. Arenadaki imparator ifadesiyle hükmünü veriyordu:
-Kapatılsın!
Ve mühürleniyordu iş yeri. Oradan ekmek yiyen 30 işçi ise açıkta kalıyordu.
Gaziantep'te iki ay içinde 300'e yakın çeşitli iş yeri kapatıldı, binlerce işçi işsiz kaldı. Sonunda Ankara olaya el koyup hepsini açtırdı...
Bu hatırayı neden anlattım?
Bugün eskisine göre iş yerlerinde değişen pek çok şey var.
Ama iş kazaları ve ölümlerin sayısı hâlâ çok fazla.
Peki neden?
Bu soruyu Soma'daki korkunç kaza nedeniyle artık daha çok aramalıyız.
YASAL DEVRİM NASIL HAYATA GEÇECEK?
Şunca yıllık mesleki deneyimimde gördüm ki sorun yasa ve yönetmeliklerde değil.
Evvelden iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili maddeler iş kanunlarının eklerindeydi ve sistem bu eklere göre çıkarılan yönetmeliklerle yürüyordu. Bugünkü iktidar 20 Haziran 2012 tarihli, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'yla ayrı bir kanun çıkararak âdeta bir devrim yaptı.
Bu kanunun en büyük özelliği ise Türkiye'deki milyonlarca iş yerini denetleyecek müfettiş sayısının sadece birkaç bin olmasından kaynaklanan denetim açığını iş yerlerine iş sağlığı ve güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğu getirerek kapatması. Bu uzmanlar devlete karşı devletin kendi denetim elemanı gibi sorumlu. Devlet onlara bir "Risk Değerlendirmesi Rehberi" dağıtarak yerine getirilmesi gerekli tüm hususları yazılı olarak da sundu.
Öte yandan kanunla işverenlere idari para cezalarından işin durdurulmasına dek ağır cezalar getirildi.
TÜRKİYE'NİN HANDİKAPLARI VE ÜÇ ÖNERİ:
1-Yıllardır yalap şap denetimlerle iş yerlerine "işletme belgesi" verildi. Artık bu son bulmalı. Yani, bir iş yeri açılırken mükemmele yakın şartları öngören yasa ve yönetmeliklere uygun şartlar sağlanarak işletme belgesi verilmeli.
2-İş yeri uzmanlarının işverenlere karşı yetkileri artırılmalı, risk analizleri en sık aralıklarla yapılmalı.
3-Artık işletmeler verilen sürede gerekli sorumluluklarını yerine getirmediğinde kapatma yerine onun sorumlulukları devlet tarafından yerine getirilmeli ve işveren borçlandırılmalıdır. Buna yönelik de yeni bir yasal düzenleme yapılmalıdır.
Allah'tan Soma'da hayatlarını kaybeden madencilere rahmet, ailelerine ve Türkiye'ye başsağlığı diliyorum.
Bir daha böylesi kazaların yaşanmaması hepimizin dileği.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.