Al hançeri, vur ben öleyim! Müttefik Ajanlar

A -
A +

Daha gün ışımamıştı. Max Guillaume, Doğu Berlin'deki evinden oğlu Gunter'i uğurlarken, ona yeniden sarılıp kulağına "Çok dikkatli ol, mektubu Willy'ye vermeyi unutma" diye fısıldadı.
1950'lerin başı.

O sabah ünlü "Utanç Duvarı"ndan Batı'ya kazasız belasız geçip sığınma bürosunun temin ettiği eve yerleşen Gunter Guillaume, ertesi gün ilk iş olarak çoraplarının içine sakladığı Marklarla üzerine bir kılık kıyafet düzdü.
Asıl sorun; yanındaki mektubu nasıl iletecekti?
Birkaç gün sonra dönemin Batı Berlin Belediye Başkanı Willy Brandt'dan zar zor birkaç dakika için randevu koparabildi. Kendini tanıttıktan sonra ilk işi mektubu uzatmak oldu. Brandt, şaşkın gözlerle mektubu okudu. Sonra ani bir hareketle ayağa fırladı ve onunla birlikte ayağa kalkan Gunter'e sarıldı. Dr. Max Guillaume, yani Gunter'in babası, Nazilere karşı mücadele ederken yaralanan Willy Brandt'ın hayatını kurtarmıştı. Şimdi de mektubunda "Senden tek bir isteğim var, oğluma sahip çık" diyordu...
Willy Brandt, gerçekten de sahip çıktı Gunter'e. Onu SPD'ye (Sosyal Demokrat Parti) kaydetti, bir işe soktu. Gunter 1957 yılında istihbarat servisinin soruşturmasından da aklanarak çıktı. Öylesine güven verdi ki etrafındakilere, çalışkanlığı da buna eklenince kısa sürede yükseldi.
1969 yılında seçimler vardı ve Gunter, Ulaştırma Bakanı Georg Leber'in seçim kampanyasını yürütme görevini almayı başardı. Ve dahası SPD büyük bir zafer kazanarak iktidara geldi.  
Willy Brandt Başbakan'dı artık. Şansı dönmüştü. Siyasi danışmanı işten ayrılan Brandt'ın aklına gelen ilk isim ise Dr. Max'ın oğlu Gunter'di.



Artık bir Başbakan siyasi danışmanı olan Gunter Guillaume o tarihten sonra Sosyal Demokrat Parti'nin ve Willy Brandt'ın kapalı kutusu, sır küpü oldu.
Brandt, kendisine Nobel ödülünü de kazandıran Ostpolitik'in mimarıydı aynı zamanda. Ostpolitik, Willy Brandt'ın ülkesindeki ABD egemenliğini kırmak için Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği ile ilişkileri normalleştirmek amacıyla oluşturduğu bir politikaydı. Buna Doğu Almanya'yla yakınlaşma da dahildi.
Batı Almanya istihbarat teşkilatı ise Sovyetler Birliği ve Doğu Almanya istihbarat teşkilatları KGB ile STASİ'nin her konuda ön almalarından ciddi şekilde rahatsızlık içindeydi. Bir yerde kaçak vardı ama neredeydi? Doğu Almanya'nın "Yüzü olmayan adam" diye adlandırılan istihbarat şefi Markus Wolf, âdeta kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu Batı Almanlarla.
Batı Alman Federal İstihbarat şefi Gunther Nollau uzun araştırmalar sonucunda, sadece bir tahminden yola çıkarak adaşı Gunter Guillaume'a ulaştı. Brandt'a da çıtlatıldı ve görevden alınması istendi ama Başbakan aldırmadı buna.
Gunter Guillaume bir Fransa gezisi dönüşünde, 24 Nisan 1974 tarihinde tutuklandı. İlk sözleri şöyleydi:
"Ben bir Doğu Almanya Cumhuriyeti vatandaşı, Ulusal Halk Ordusu´nun bir subayı ve Stasi istihbarat örgütünün elemanıyım, bana subaylığımdan dolayı saygı göstermenizi rica ediyorum."
Guillaume bu sözleriyle savaş sonrası dönemdeki en mühim casusluk olayına damga vurmuş oldu.
Willy Brandt ise 6 Mayıs 1974'te olayın siyasi sorumluluğunu üstlenerek istifa etti. Köstebek 13 yıl hapis yattı ve 1995 yılında artık birleşmiş olan Almanya'da öldü.
Ostpolitik'in diğer aktörü Sovyetler Birliği lideri Leonid Brejnev ise, yanına ajan sokarak bilgi sızdırdığı için kendisini arkadan hançerlenmiş hisseden Willy Brandt'dan özür diledi.
Aradan tam 40 yıl geçti.
Uyuyan ajanlar soğuk savaş döneminde ülkeler arasındaki en büyük kozlar arasındaydı. Sayıları az ama nitelikliydi.
Artık Uyuyan Ajan formülü yine bir başka ülke tarafından, o ülkenin insanları arasından yetiştirilenlerle 40-50 yıllık çalışmanın ürünü olarak hayata geçiriliyor. Asıl tehlikeli olan da bu.
Müttefik ya da dost ajanlar.
Bu yüzden, sadece Dışişleri Bakanlığı skandalında değil, artık her olayda meseleyi casusluk kapsamında ele almayı düşünmek gerekli. Son 64 kişilik VİP dinlemesinin polis-savcı-hâkim üçgenindeki sorumluluğu da.
Kolay değil, biliyorum ama mühim olan zoru başarmak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.