SANDIK GERÇEĞİ, CEMAATİN İÇ HESAPLAŞMASI VE O KESİM!

A -
A +

Tatil için Viyana'dayız. Dört gün ayırmıştık bu şehre ve sonra Prag'a geçecektik ama üçüncü günün sonunda sıkıldık. Yine de döndüğümüzde çok bilmiş arkadaşlarımızın  "Aa, şurayı gördün mü olağanüstüdür, bilmem nerede yemek yemeden Viyana'ya gitmiş sayılmazsın, feşmekan müzede fişmekan ressamın resim sergisini kaçırmasaydınız" tarzı yıldırıcı sözlerini karşılayacak kadar gezmiş olduk. Bazılarından zevk aldık, bazıları da işkence gibiydi. Hoşuma giden, çok sevdiğim ve evimde de bir röprodüksiyonu olan Ressam Güstav Klimt'in eserlerinin yer aldığı Belvedere Sarayı'na olan ziyaretimizdi. Klimt'e bir kere daha hayran kaldım.
Son gün, Sabah gazetesinden Hazal Ateş'in önerisi üzerine  sabah kahvaltısı için verdiği üç mekandan birine gittik. Adı Cafe Kandinsky... Adı ilginç geldi herhalde. Adres sorduğumuz Viyanalılar bile sayemizde böyle bir kafe olduğunu öğrendi. Bu kuş uçmaz kervan geçmez Viyana kafesinde bizim gibi birkaç kişi de gelmişti ve hep birlikte bakınıyorduk. Kimse yoktu içeride. Sonra kafenin önünde oturan adama sorduk "sahibi nerede" diye. Meğer oymuş. Kalktı yerinden ve bize hizmet etmeye başladı. Allah'tan elinden geleni yapıyordu. Sempatikti de. Biz istemeden çocukların isteyebileceği yiyecekleri de getirdi kendiliğinden. Kendi kızı da bir Türkiye ve Türk hayranıymış. Masamıza her gelişinde onlarca kez özür diledi, verdiklerinin "Türk kahvaltısının yerini tutamayacağı"nı belirterek. Türk kahvaltısı için elini başının üstünde tutarken, Viyana kahvaltısının yerini ifade etmek için ayaklarının altını gösterdi.
Ve Viyana eşittir şinitzel, malum. Ancak herkesin dilindeki Figmuller lokantaları şinitzeli domuz etinden yaptığından dünyaca ünlü Plachutta restorana  yöneldik. Orası dana etinden şinitzel sunan en iyi lokantaymış. Sürpriz ise bize hizmet eden Türk garsondu; adı Savaş Erbaş. Burada 11 yıl çalışmış, 4 yıl önce ayrılmış ama restoran sahibi her şeyi yeniledikten sonra onu tekrar çağırmış.
Savaş Erbaş, Avusturya'dan çok umutsuz. Burada doğup büyümüş ama Türkiye ile bağı çok güçlü. Bu yüzden de ASKON (Anadolu Aslanları İşadamları Derneği) Viyana temsilciliği görevini üstlenmiş. Buradaki Türklere gelecek olmadığı kanısında. Sözlerini inandırıcı bulmadığımızı düşünüyor olmalıydı ki  Türkiye'nin bugün geldiği noktayı gözleri parlayarak anlattı:
"Biliyor musunuz, ben her hafta Türkiye'ye gidiyorum ve gelişmeleri sizden daha iyi görüyorum. Bu ülke eskidi artık. Geleceği yok bu ülkenin. Getirdikleri kısıntıları anlatsam sabahı bulur."
Son bir Viyana notu.
Viyana'daki Türkler, buradaki cemaatçilerden çok şikâyetçi. Çoğu "Avrupa'dakiler Türkiye'dekilerden daha azgın" diyorlar.
Tuhaf olan havalimanında beni ekrandan tanıyan bir cemaatçi gazetenin üst düzey çalışanlarından birinin (adını versem burnundan getirirler çocuğun, o yüzden bende saklı) de olan bitenden duyduğu rahatsızlıktı. Hayır, o kadar cemaat görüşlerine zıt köşede değil, bildik söylemi tekrarlıyor ama "Bizimkiler de çok ileri gittiler ve hükümet devirmeye kalktılar. Bülent Keneş, Emre Uslu, Mehmet Baransu ve emniyetteki polislerin yaptıkları az değil. Biz artık Amerika'nın taşeronu gibi görünüyorsak bunların yüzünden" dedi.
Eski huzurlu ve mutlu günleri arıyor artık herkes. Karanlık odakların darbe planlarının parçası olmak, cemaati gördüğüm kadarıyla artık bölmüş.
Pek çoğunun karanlık odalarda hazırlanan aday Ekmeleddin İhsanoğlu'na oy vermeyeceğini söylemesinin sebebi de bu iç hesaplaşma.
Cemaat artık eski cemaat değil, Türkiye de eski Türkiye...
Bu arada dünden beri kafamda critical thinking... Amberin Zaman'ın, Kılçdaroğlu'nu "aydınlatırken" söylediğine göre biz Müslüman ülke insanları bunu hiç yapamıyormuşuz. Yani hiç eleştirel düşünemiyormuşuz. Ardından bedroom voice'u (yatak odası sesi) ve edalı hâliyle ekliyor:
"Müslüman ülke seçmeninden ne beklenir?"
Aslı Aydıntaşbaş ondan geri kalmayıp, AK Parti'ye oy verenler için "malzeme bu" diyor.
Aslı... Malzeme?
Aslında Kemal bey daha eğlenceliydi.
"O kesime gidiyoruz, gitmiyor değiliz. Ama o kadar çok bölgede varlar ki hepsine gitmek mümkün olmuyor."
O kesim dediği AK Parti'ye oy veren kitleler.
Bu nörotik hâlin sebebi o kesimin bileti geri dönüşsüz kesmesi belki de.
Politikaya dışarıdan bakmak bazen hayli faydalı oluyor.
Gece geç vakit İstanbul'a ineceğiz.
Yarın değişen Türkiye için sandık başında olacağım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.