GÜLLERİN SAVAŞI

A -
A +

Ol hikâyede kızgınlıklar, ihanet ve korku mevcuttur.
Kızgınlık duygusundan başlayalım.
Misal, tam 7 yıl Çankaya'da Birinci Hanımefendi olarak göz kamaştıran Hayrünnisa Gül'ün, Gazeteci-Yazar Abdülkadir Selvi'ye "Size çok kırgınım, sizinle tokalaşmak istemiyorum" diyerek elini sıkmaması. ATV Ankara Temsilcisi Mehmet Akarca'ya da "Siz hep akıl veriyorsunuz, şimdi de akıl versenize" demesi.
Psikologlara göre kızgınlık, insanlara var olabilmeleri için gerekli enerji ve gücü sağlıyor. Son derece normal ve insanî bir duygu.
Kızgınlıkların açıkça ortaya konması, bana bir samimiyet belirtisi olarak görünür. Çünkü, yapıcı kullanıldığında bizi korur ve ilişkilerimizi zenginleştirir. Bu duygunun sözel olarak aleniyete dökülebilmesi, muhataba duyulan bir geçmiş sempatiye de işaret eder. Aynı zamanda "Seninle eskisi gibi anlaşabiliriz ama bir özürden sonra" mesajını içerir. Bu açıdan Hanımefendi'nin tepkisini olağan karşıladım.
Gelgelelim, takıldığım üç husus var.
İlki Abdülkadir Selvi gibi yumuşak üslupla eleştirilerini dillendiren, görüşlerini başkalarını kırmayacak şekilde dile getiren bir yazara, nasıl ve neden bu kadar kızılmış olabildiği.
İkincisi, Hanımefendi'nin kızgınlığını bu kadar süre içinde taşıyabilmesi ve tam da eşinin görev süresi bittiğinde göstermesi. Dahası, bunu herkesin, özellikle Selvi'nin meslektaşlarının önünde yapması. Ne bileyim, kızgınlığı, "kendimize ve karşımızdakine zarar vermeden, iletişimi ve ilişkiyi zedelemeden ifade etmenin yapıcı yolları yok mu" diye düşünmeden edemiyor insan. Sayın Abdullah Gül'ün "Bizim cenahtan epeyce saygısızlıklar gördüm" demesinden anlıyoruz ki çift arasında bu meseleler görev süresi döneminde epey konuşulmuş.
Üçüncüsü de bir merakımla ilgili. Gül çiftinin nasıl olup da 28 Şubat sürecinde onlara en ağır biçimde yüklenen gazetecileri bugün el üstünde tuttukları. Hatta "28 Şubat dönemi bile bugünden daha iyiydi" diyebilmesi. Son resepsiyona iyice dengesizleşip tehditler savuran cemaat gazetecilerinin nasıl çağırılabildiğini ve Gül çiftinin bu husustaki duygularını da öğrenmek isterdim.
İHANET
Sadakat duygusunun zıttı. Bir nevi karakter defosu. Sebepleri eşelendiğinde, altından kardeş rekabeti çıkar. Hep kendisinden bir şeylerin çalındığını düşünür, bu yüzden tüm aileyi, yani sistemi yok etmek ister. Öyle ki bu öfke ve hırsla tuzaklar kurar, canları, kanları tüketmek için her türlü tezgâhın altına imzasını atar. Bir nevi "toplumsal ur" gibidir. Tedavisi yok. Bu yüzden yok edilmeli. Bir anda, kendi bakanlık kariyerini, askeri ve polislik şerefini bile tehlikeye atabilecek kadar adanmışlıkla ilintilidir.
Peki, açıktan pozisyon alarak ve karşı saflara geçerek yapanlara ne diyebiliriz?
Cem Özdemir örneğin. Almanya'daki "gururumuz" Yeşiller Partisi Eş Başkanı. Türkiyeli bir siyasetçi. Şöyle diyor: "Almanya'nın Türkiye'yi dinlemesi normal, aksi olsaydı sorumsuzluk olurdu".
Bu lafın iki sonucu var. Öncelikle, Almanya'da muhalefetin başındaki adam farklı etnik kimlikten olsa da "barış"ı filan bırakıp ülkesinin casusluk faaliyetini onaylıyor. Almanya'nın yerine Türkiye'yi koyun ve muhalefet liderlerinin nasıl konuşacağını düşünün.
İkinci husus ise Cem Özdemir'in Çerkes kökenli olması. Bu yüzden beni biraz ilgilendirmekteydi. Artık değil. Ona Çerkesler için çok ağır bir kelime olan haynap(Ayıp) demek de yetmez artık. Çünkü o Alman ırkının bir ferdi. Kayıp insanlarımız arasına çoktan karıştı. Bundan sonra onun Çerkes olduğunu kimse söylemesin.
KORKU
Bir tehlike ya da belirsizlikle tetiklenen tehdit algısı karşısında kapıldığımız rahatsız edici duygu. Literatürdeki tanımı bu. Her insanda farklı tepkilerin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bazen, ona yardım etmek, tehdit algısıyla daha rahat savaşması için yanında durduğunuzu göstermek istersiniz. Lâkin, korkan kişi, içinde bulunduğu çaresizlik hali ile bir karar vermek zorundadır. Tehdit edenin gücü mü yoksa sizinki mi onu garantiye alır? Bu yüzden de aniden sizi inkar edebilir. Anlayışla karşılamalısınız.
Bu bölümün bir öznesi var elbet ama yazıda yeri yok içeriğinden anlaşılacağı üzere.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.