Rol model olarak muhafazakâr kadınlar ve yeni hanımefendiler

A -
A +

"Kocam başarılı bir adamdır, iyi para kazanır, ahlaklıdır"
"Babam iyi yürekli bir insandır, biraz otoriter ama iyiliğimiz içindir bu"
"Oğlum çok iyi yetişti. Yakışıklı, çalışkan ve takdir edilen bir evlattır. Şimdi iyi para kazanıyor"
Dikkat edin. Bu ve benzeri sözlerde "ben" yok. Söyleyen kadın da yok. Onun gayreti, katkısı, çalışkanlığı ve sadakati de.
Hakkına razı olmuşluk var sadece.
Çünkü Türkiye kadını kendini genellikle eşiyle, babasıyla ya da oğluyla tanımlar ve ifade eder.
Türkiye kadınındaki bu vazgeçmişlik hâli önceki yıllarda daha yoğundu. Özellikle de muhafazakâr kesim kadınında.
Muhafazakâr ailelerin kızları, 30 yıl öncesinden başlayarak başındaki örtü için inancına uygun bir model oluşturup sokağa çıkmaya, iş yaşamına girmeye, politikaya atılmaya ve okumaya kalkıştı. Daha doğrusu "cüret" etti. O güne dek karşılarına aile bireyi olan baba, koca ve oğul üçgeni çıkıyordu ama onlar kendi içinde bir dönüşüm geçirdi ve bu özgüveni desteklemeye başladılar. Ancak başörtülü kızların karşısına bu kez, kendini "Laik, Batılı ve çağdaş" olarak tanımlayan ve gücünü askerden alan vesayet sistemi çıktı. O vakte kadar evinde oturan ya da en fazla biçki-dikiş kursuna gönderilip evlendirilen kızlar problem teşkil etmiyordu. Ama bu "cüretkârlık" aniden bir "Tehlikenin farkında mısınız fikriyatı"nın zuhur etmesine sebep oldu.
Mücadele, üniversite kapılarında, devlet dairelerinde, özel sektörde devam etti. Çok acımasız, yıpratıcı bir kavgaydı. Kendi çevresindeki, bürokrasideki, siyasetteki, sinema ve televizyonlardaki kadınlara bakıp Avrupalı olduklarını sanan kesimlerin zihinlerindeki ham hayal yıkıldı. Onlar için gerçekle buluşmak, bu sosyolojiyle yüzleşmek çok travmatikti.
Üstelik aynı kızlar bu kez karşılarına milletvekili eşi ya da siyasetçi olarak da çıkmaya başlayınca iyice zıvanadan çıktılar. Hele biri kalkıp cumhurbaşkanı eşi olmak isteyince ipler tamamen koptu. Ardından malum 27 Nisan Muhtırası, darbe plânları, Cumhuriyet Mitingleri... Sonra seçim sonuçları ve yeniden hayal kırıklığı.
Bu süreçte hayatın her alanında o mücadeleyi veren kadınlar, arkadan gelen ve okuyup, başarmak isteyen tüm genç kızların rol modelleriydi.
Yıllarca Emine Erdoğan'ın diğer ülke liderlerinin eşleriyle yan yana fotoğraflarını yayınlayıp "Bu resim Türkiye'ye yakışıyor mu" diye hakaretler ettiler. Hazmedemediler. Halkın seçimlerine isyan ettiler ve bu yüzden de halkı aşağılamaya başladılar.
Emine Erdoğan artık bir Cumhurbaşkanı eşi.
Yani Birinci Hanımefendi.
Bugüne dek başörtüsünü bir bayrak gibi değil, inancının gereği olduğunu ifade eden sadelikle taşıdı. Her türlü kuruluşla, kadın örgütüyle dayanışma içine girdi ve sosyal yardım çalışmalarına katıldı. Dile kolay, Dünyayı ve Türkiye'yi yüzlerce kez dolaşan, dakika yerinde oturmayan bir Başbakan'ın eşi olmak her babayiğidin harcı değil. En ufak bir sızlanma ya da yorgunluk belirtisi görülmedi yüzünde. Çocuklarını nasıl büyüttüğünü anlayamadık bile.
İşte bunun için Emine Erdoğan Türkiye'nin muhafazakâr kadınları için bir rol model.
Sare Davutoğlu'na bakıyoruz. Pek tanımıyoruz ama o ikinci nesil bir başörtülü kadın, besbelli. Okumayı başarmış ve inanılmaz derecede mütevazı bir politikacı eşi profili çiziyor.
O da bir rol model.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, bugün "intifada başlatacağını" açıkladığı yeni çevresinin o zamanlardaki "Ne olacak canım başını açarsa, Türkiye rahatlamış olur" tarzındaki hezeyanları ve saçmalamalarını tınmadı bile ve Köşk'e Birinci Hanımefendi oldu. Boykot ettiler, davetlerine katılmadılar, elini sıkmadılar.
Genç kızların ilk rol modeliydi.
Aslında bu ülkedeki muhafazakâr genç kızların rol modeli kadın çok az. Saysan en fazla 20-30 kişi. Oysa "çağdaş ve modern" diye tanımlananlar için böyle bir sıkıntı bulunmuyor. Bu yüzden, 28 Şubat zihniyetinin kurbanı, geleceklerini kaybetmiş on binlerce genç kızın kendi rol modelleri tarafından terk edildiği izlenimi edinmesi burukluk oluşturuyor.
Bilinsin istedim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.