HDP'NİN ASKERÎ VESAYETİ VE KORKU

A -
A +

Kürt siyasal hareketinin iki büyük temsilcisinden biri olan HDP yöneticilerinin en belirgin özelliği, geçmişin travmalarına takılıp kalması. Yaşanan acıları âdeta kurumsallaştırarak canlı tutmaya çalışıyorlar. Düşünce sistemlerini bu hastalıklı yapı biçimlendiriyor. Ancak, sürekli olarak acıyla beslenen zihinler, tehlikeli bir insan prototipini de beraberinde getiriyor. O içi boş üstünlük duygusuyla hep eskiyi hatırlatarak "Yeniden başlarsam görürsün sen" diyerek, tüm kötü duyguları yeniden üretebileceği tehdidini yayan insan tipi.
Örneğin, genç bir subayın karşısında topuklarını öfkeyle yere vurarak "Sizin devletiniz..." diye başlayan cümleler kuran Gültan Kışanak da, devlet görevlilerini kıyasıya taşlayan Aysel Tuğluk da aynı zihinsel kodlarla hareket ediyor.
HDP'li politikacılar besbelli kendilerine PKK yöneticilerini örnek alıyorlar. Siyaset yapmak gibi bir hedefleri yok. Çünkü rol modelleri, kahramanları onlar ve özendikleri kişiler Kandil'de yaşıyor. Abdullah Öcalan bile onlarda yeterli tatmin duygusu uyandıramıyor.
Kandil'deki "kahramanlar" ise oturdukları dağın tepesinden Zeus edasıyla esip gürlerken, bir yandan da "ipimle kuşağım" modunda ense yapmakta. Öylesine sınırsız sorumsuzlar ki bellerindeki silah onlara hem kahramanlık payesi veriyor, hem de siyasal alanda "kolay işler" yapan müridleri üzerinde güç ve iktidar tesis ederek vesayet oluşturmalarına yarıyor.
Belki de bu yüzden HDP'liler siyaset yerine onlara yaranmaya çalışıyorlar. Nasıl Kemalist siyasetçilerin sırtını dayadığı ve sıkıştıkça yardıma çağırdığı bir askerî vesayet varsa onların da Kandil'i var.
Oysa kendi askerî vesayetlerinden bağımsız siyaset üretemedikleri sürece ne birey olabilecekler, ne de siyasetçi. Zira kahramanlar statükoyu temsil eder, totaliterdir ve üretici potansiyeli hadım eder. HDP'liler tarihe fikir malulü politikacılar olarak geçmek istemiyorsa eğer, Kandil Vesayetinden kurtulmak zorundalar.
Örneğin okulların yakılmasına, çözüm sürecine rağmen, asker ve polislere saldırı düzenlenmesine sessiz kalabilmek ve kınamamak sadece siyaset değil, bir insanlık yoksunluğu olarak da kayıtlara geçiyor.
Selahattin Demirtaş gibi gazetecilerle sohbet esnasında kayıt cihazlarının "tesadüfen" açık kaldığı bir sırada "Değişik bir grup var kontrol edemediğimiz. Çok da politik değiller. Örgütlü olsalar sıkıntı olmaz. Sızmaya benzeyen bir şey var. Sadece size karşı değil, örgüt içinde de hissediyoruz çok zorlayıcı şeyler yapıyorlar. Gençlik örgütündeki zaaf noktalarını biliyorlar ve oraları kullanıyorlar" demek belki ilginç oluyor ama kaçak güreşmenin ötesine gidemiyor.
Kardeşler ve dostlar arasında nankörlük iyi bir şey değil.
Bakın ne oldu? PKK'nın uzantısı YPG ve PYD aynı coğrafyada yaşadığı yüz binlerce kardeşini katleden Beşar Esad ile iş birliği yapıp, Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) kumpas kurdu. Dahası Esad ile savaşacağına ÖSO ile kapıştı ve sıkılmadan "Esad ile anlaştığını" göğsünü gere gere anlattı. Akılları sıra reel politik yapıyorlardı.
Şimdi en az Esad kadar cani bir örgüt çıktı ortaya; IŞİD. Ağır silahlarıyla, dağlarda vurup kaçmaktan başka marifeti olmayan PKK'lıları önüne katıp kovalamaya başladı.
Ne demişler, düz ovada siyaset de başka olur, savaş da.
Üç gündür Kobane'de yaşanan dramatik bir olaya tanık oluyoruz. PYD ve YPG'nin nankörce sırtından bıçakladığı Özgür Suriye Ordusu tüm güçlerini seferber ederek Kobane'yi savunuyor.
Utanmak zorunda değilsiniz, beklenmiyor da zaten. En sevdiğiniz tabirle "özeleştiri" yapın yeter.
Başa dönelim.
Tehdidi bırakın, siyaset yapın. Kelimeleriniz öylesine yıprandı ki insanlar onları duymak istemiyor. Sürekli olarak halkı korkutarak bir yere varamazsınız. Şunu sorun: Bu korkunun alıcısı var mı ve söylediklerinizi umursamakta mı? Böyle yaparak belli üstünlükler sağladığınızı düşünebilirsiniz ama devam ettiğiniz sürece düelloyu da kabul etmiş sayılırsınız.
Unutmayın, korku öç alır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.