Hocaefendi'nin CHP'deki maymuncuğu her kapıyı açar mı?

A -
A +

Zaman'ın eski yazarı ve cemaatin önde gelen isimlerinden Hüseyin Gülerce'nin, ismini vermese bile Kemal Kılıçdaroğlu'nu kastettiği aşikârdı. Hocaefendi, meğer Kemal beyi "çilingiroğlu ve maymuncuk" diye tanımlarmış.

Bir insana niye böyle bir sıfat takılır? Düşününce aklıma bir sürü sebep geldi.
Misal, CHP'yi sirke çevirdiği için olabilirdi.

Belki de çok sevdiğindendir. Malum bazı insanlar yakınlarını "kedicik, kuşum, kelebeğim, maymunum, tosbaam" diye çağırır. Onun gibi.

Kemal beyi, kapalı kapıları açmak üzere maymuncuk olarak kullandığından da olabilir.
Gerçeğe en yakın sebep bu görünüyor.

Bilirsiniz, çilingirlerin bir nedenle açılamayan kapıları açmak için kullandıkları aparatın adına maymuncuk deniyor.

CHP'ye bakalım, sonuçta zaten bu olmuyor mu?

Haşmet Babaoğlu'nun sık sık yinelediği gibi Sayın Kılıçdaroğlu'ndan tutarlı sözler beklemek, ilkeli davranmasını ummak yanlış. O bir icracı. Gerektiğinde hepsini yapar ve asıl mühim olanı da kilitli kapıları açmaya yarar.

İşte Emine Ülker Tarhan, Süheyl Batum. Onlar kilidin içinde kapının açılmasını önleyen pimlerdi. Şimdi hepsini teker teker indiriyor maymuncuk olarak. Sıra Birgül Ayman Güler'e geldi ve o da disipline sevkedildi.

Böyle maymuncuğu kim sevmez. Hocaefendi yerden göğe haklı.

TUZLUK PARTİSİNE BEYAZ DARBE

Sağlıklı kalmamız için hekimler bize yıllarca ezberletmeye çalıştılar "Üç beyazdan uzak durun" diye. Nedir onlar; un, şeker, tuz...

Bu kurala riayet edebiliyor muyuz peki? Dikkatlice bakın, "Su içsem yarıyor" deyip, yarım dünya gibi ortada dolaşanları gizlice takibe alın, her boş kaldıkları anda tatlı götürürken tespit edersiniz.

Tabii ispat edemiyoruz bunu. Oysa takip işini Paralel Yapı'ya taşere etseydik, yakın çevremizdeki bu El Kaideci hısım akrabamızı çoktan enselemiş olurduk.

Öte yandan beyaz kurala uyma konusunda paralel kesim de çok sabıkalı. Bakın İdris Bal'a, tuttu "Tuzluk" partisini kurdu. Tuz... Çok kötü... İdris bey yetmezmiş gibi bir de elinde tuzluk ile poz verdi. Üzücü olan, aşağılık duygusunun üstesinden geldiğini ispat etmeye çalışırken gösterdiği zavallı çaba.

Ama dün ajanslara düşen haber daha da üzücü.

Meğer un ve şekerin yanı sıra tuzluktan uzak durmak yetmiyormuş. Diğer "beyaz"ı da unutmamak gerekirmiş. Çünkü bu son "beyaz" kriminal bir incelemenin konusu.

Haber şöyle:

"Muğla Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan operasyonda uyuşturucu madde ticareti yaptığı tespit edilen kişiler yüklü miktarda uyuşturucu madde ile yakalandı. Yakalanan şüphelilerden Mustafa Şan'ın Muğla Demokratik Gelişim Partisi İl Başkanı olduğu öğrenildi."

Ne talihsizlik. Tuzla başlarsın, tuzluk olursun, sonra da...

Allah muhafaza, gümrük muhafaza!

200 NEREDEEE, 1600 NEREDE?

Geçen hafta programıma katılan Basın Yayın Birliği Başkanı Münir Üstün hatırlattı.

İktidarın pek de reklamını yapamadığı bir konu bu. Oysa o kadar mühim ki. Sanat ve edebiyat adına ahkâm kesmek yerine icraat.

Önce bir bilgi:

1923'den 2005 yılına dek, yani 82 yılda devletin desteğiyle toplam 200 eser Türkçe dışındaki dünya dillerine çevrilmiş.

Şimdi de şunu okuyalım.

Son dokuz yılda Türk edebiyatından tam 1300 eser dünya dillerine çevrildi ve yurtdışındaki kitabevlerinin vitrinlerinde yerlerini aldı.

2005 yılında, Kültür Bakanlığınca yürütülen TEDA projesi(Türk Edebiyatının Dışa Açılması) sayesinde elde edildi bu başarılı sonuç. Türk edebiyatının yazarlarını yabancı dillerde basmak isteyen yurtdışından yayıncılara mali destek verilmeye başlandı. O günden bugüne dek toplam 1600 esere onay verildi, 1300'ü yayınlanıp yurtdışında satışa sunuldu. Kalan 300 eserin çevirisi halen devam etmekte.

Tayyip Erdoğan'ın meydanlardaki söylemiyle tekrarlarsak;

82 yılda 200 kitap neredeee?

Son 9 yılda 1600 kitap nerede?

Her meyhane akşamında köy enstitülerinin, Hasan Âli Yücel'in, İsmail Hakkı Tonguç'un adını ezberleyip uzak hayallere dalanlar için ibret vesikası.

Oysa nice yazarlarımız vardı. Bırakın yurtdışında yayınlatmayı, baskıyla, zindana atarak sindirmeye çalıştılar. Olmadı öldürdüler.

Bu arada öldürdükleri Sabahattin Âli'nin Kürk Mantolu Madonna adlı romanı son iki yıldır 200 bin sattı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.