Türkler Çanakkale’de nasıl katliam yaptı?

A -
A +
Bu ay içinde, 20 Şubat’ta Avusturya’nın Linz şehrindeki belediye salonlarında Çanakkale ile ilgili bir etkinlik var. Organizasyonun sahibi ise Avrasya Derneği.
Ne var bunda demeyin. Avusturya’nın en büyük gazeteleri manşet üstüne manşet atıyor.
Bilgi paçalarından akıyor. Okuduğunuzda çürümüşlük, cehalet, akılsızlık, tutarsızlığın Batı basınını nasıl esir aldığını görüyorsunuz.
Bazı gazetelerden derlemeleri paylaşalım:
Kurier: Bozkurtlar kanlı kıyımı kahramanlık olarak kutluyorlar. 
Österreich: Türk derneği katliamı duyuruyor. Aşırı sağcılar belediye salonunda savaş kutluyorlar. Linz Avrasya Derneği ürkütücü bir etkinlik planlıyor ve Osmanlı tarafından kahramanlık savaşı olarak da nitelendirilen bu katliamı kutluyor.
ORF: Tartışılan bir Türk Derneği Birinci Dünya Savaşı’ndaki kanlı Gelibolu harbini anmayı planlıyor.
Sadece gazeteler değil.
Netzwerk Gegen Rechtsextremismus und Rassismus (ırkçılık ve aşırı sağ karşıtı kuruluş) kurucusu Robert Eiter “Linz gibi barışçıl bir şehirde insanlık dışı tarihlerini yaymaya çalışıyorlar. Aşırı ırkçı Türkler 20 Şubat 1915’te dehşet verici bir katliamı, kahramanlık hikâyesi olarak aksettirip bir müzikal ve tiyatro gösterisi ile anacaklar. Bu dernek kapansın” demiş.
Bu arada Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) Yukarı Avusturya Gençlik Kolları Başkanı Fiona Kaiser de Avrasya Derneği’nin kapanmasını istemiş.
Bu akla ziyan manşetleri ve açıklamaları okuduğumda “Acaba tarih Avusturyalılara nasıl öğretiliyor?” diye merak ettim. İngilizlerin ve müttefiklerinin, paralı askerlerinin vahşi saldırısına karşı vatan savunması yapan ve zafer kazanan Osmanlı’nın bu zaferinin kutlanması nasıl oluyor da “katliam” sayılıyor ve bu Avusturyalı gazeteciler neyin kafasını taşıyorlar öğrenmek istiyorum.
Hakikaten bizim basını takdir ettim bir kez daha. Bir sürü abukluğumuz var ama en azından sağı, solu, paraleli, doğan medyacısı; bizde çıkan gazetelerde böyle geri zekâlılıklar olmuyor. Şükredelim.
 
 
Düsseldorf  Başkonsolosu’na mektup var
 
Umut Yıldızı Derneği'nden, Düsseldorf Başkonsolosu Şule Gürel’in önceki gün bu köşede yayınlanan açıklamasına cevap, daha doğrusu bir mektup geldi. Onu da olduğu gibi yayınlıyorum:
Düsseldorf Başkonsolosumuz Sayın Şule Gürel'in cevabını okuyunca bir kez daha derin üzüntü duydum.
Sayın Başkonsolosumuz düşüncelerimizden Fuat Uğur’un yazısından dolayı değil, bir ay öncesinden Konsolosluğa duyduğumuz üzüntüyü bildiren yazımızdan dolayı haberdardır. Fakat Sayın Başkonsolosumuz duyarsız kalmıştır.
Görüşmemizde Sayın Başkonsolosumuzun belirttiği görüşme detayları doğrudur.
Ama doğru olmayan sözleri var. Örneğin, Sayın Başkonsolosumuz devlet kurumlarıyla çatışma içinde olduğumuzu belirtiyor. 
Şu kadarını söyleyelim. Berlin Büyükelçiliği ile dört sene proje çalışmamız boyunca en ufak bir uyarı almayışımızdan, Türkiye’de Koruyucu Aile projesinin başlamasına öncü olmamızdan, Aile Ataşeliklerinin kurulmasına öncü olmamızdan,  Gençlik dairesi koruması altındaki çocuklarımızı ailelerine kavuşturmak ve bu amaç doğrultusunda iş birliğimizden çatışma değil iş birliği içinde olduğumuz tartışmasız açıktır.
Ama maalesef başarılı çalışmalara imza atan ve devletimizin Avrupa'daki yetimlerine gösterdiği hassasiyeti ortaya koyan dönemin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve dönemin Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu beyefendi sonrası gelenler tarafından aynı hassasiyet gösterilmemiştir.
Israrla devletin kurumsal desteğine ihtiyacımız olduğunu belirtmemize ve girişimde bulunmamıza rağmen YTB dâhil pek çok kuruluşun bürokratik engeliyle karşılaşmaktayız.
Doğru olmayan bir şey daha. Sokakta çalışarak büyümüş biri olarak Gençlik Dairelerinin olması gerektiğini, amaçlarını desteklediğimi her fırsatta dile getirdim. Onların yanlış uygulamalarına karşı duruyoruz ama iş birliği yapmaktan da çekinmiyoruz. Nitekim 641'den fazla Gençlik Dairesinin katıldığı, federal hükümetin desteklediği Çalıştay’da sunum yapacak dernek de Umut Yıldızı’dır.
Sayın Başkonsolosumuz bunları bilmiyor olamaz. Ama kendisi azarlayıcı ve küçümser konuşmasıyla “kalabalık gelmişsiniz, size fazlasıyla zaman ayırdım ve haddinizi bilin” gibi kelimelerle bizi çok yaralamıştır.
Binlerce yetimimize sahip çıkarak, sahipsiz bırakmayan, paha biçilmez çalışmalara imza atan derneğimizin; onore edilmesi gerekirken aşağılanması çok acıdır.
Kendisine başarılar diler kamuoyundan yaşanan tatsızlıklardan dolayı özür dilerim.
Saygılarımla Kamil Altay
Mektup böyle. Karar sizin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.