Yusuf’u kuyuya attılar!

A -
A +
Sosyal medyada bir ruh hastası var ama çok eğlenceli. Fazla takipçisi yok çünkü insanlar onun kendilerine bulaşmasını istemiyorlar. Sadece yazdıklarını okuyup gülüyorlar. Çark edişlerini, yalanlarla insanlara iftira atarken bile komik duruma düşmesini zevkle izleyenlerin olduğunu biliyorum. Misal, çok yakın geçmişte “Hayrünnisa Gül peruk taksın, başını örtmesin” diyecek kadar darbecilerle iş tutarken, kurum değiştirince AK Parti düşmanlığını unutturmak istemiş ve “Cumhurbaşkanı Erdoğan benim gözümde halifedir, ona biat ettim” sözüyle de gönüllerde taht kurmuştur. Ama son bir yıldır da devranın döndüğünü sanıp Başbakan Davutoğlu’nu yere göğe koyamadığını öğrendim. Duyduğuma göre profilini Başbakan’ın fotoğraflarıyla süslemiş.
Şimdi Sayın Davutoğlu’nun görevini bırakma kararını açıklaması üzerine “Yusuf’u kuyuya attılar!” ünlemeleriyle ağıtlar yaktığı, “Yusuf kuyudan çıkacak” diye yazdığı anlatılıyor kahkahalarla.
Kuyuya atan da geçen yıl "Halife" olan kişi yani kardeşi.
Hazreti Yusuf da "kirleniyor" bu meczubun dilinde!
Evet, artık insanlar “Yusuf’u kuyuya attılar” diye makara yapıyor. Sayın Davutoğlu’nun ayrılışının bu yolla güldürü unsuru hâline gelmesinin ona “biat” eden biri eliyle olması çok acıklı. “Ne olmuş, her yazılanı dikkate almak mı gerekir?” demeyin. Bu adamın bir ara neredeyse “danışman” sıfatıyla Başbakan’ın uçağına bindirildiği düşünülürse meselenin vahameti daha iyi anlaşılır.
Sosyal medyada ve sosyal hayatta kimsenin muhatap almamasının sebebi dediğim gibi bulaşıcılığı ve hiçbir ahlaki normunun bulunmaması.
Ne yazık ki onu AK Parti’nin yakın çevresine ve medyaya musallat eden de yine partide çok iyi bilinen birkaç isim ve bazı yazarlar. Bir cevher bulduklarını sandılar şizofrenik sayıklamalarını işitince. En baştan itibaren söyledik “Bu adamı tanıyoruz. Size zarar verir, ruh hastası. Kendinizden uzak tutun” diye, ama dinlemediler. Şimdi bin pişmanlar tabii. İllallah diyorlar. Yazdıklarından okuyoruz. Biri “Onun siyasetten anladığı benim futboldan anladığım kadardır” diyor. Diğeri kovuldukları medya kuruluşundan sonra kader birliği yaptıkları internet sitesinden de göndermiş onu çevresinden.
Bana son üç yıldan beri hakaret ediyormuş. Blokladığım için okumadım ve cevaplamadım. Sadece bana değil, yıllarca ekmeğini yediği medya kuruluşunun CEO’su dâhil herkese yapıyor bunu. Saplantılı biçimde kendisini benim kovdurduğuma inanıyor. Arkadaşlarıma da söyledim, bana iletmeyin diye ama geçen gün bir yakın dostum gülerek aradı, “Biliyorum adını işitmek istemiyorsun ama şunu bir dinle Allah aşkına” deyip “Yusuf’u kuyuya attılar” tweetlerini okudu.
Güldüm ama üzüldüm de.
Sayın Ahmet Davutoğlu layık değil böyle insanların “sevgi”sine. Biliyorum, kendisini eleştirenlere kırgın. Eleştirilerden çok etkilenen bir yanı olduğu hep konuşuluyor. Bu bir siyasetçi için dezavantaj. Keşke kendisiyle yakından konuşabilme imkânım olsaydı. Denedim de ama maalesef Aslı Aydıntaşbaş gibilerle bir yemek yiyebilmek için fır dönen danışmanlarının engelini aşamadım.
Sağlık olsun. Kendisinin Türkiye siyasetine hizmet etmeyi sürdüreceğini biliyoruz. O 22 Mayıs’tan sonra da pek çok kişinin hocası olarak kalacak.
22 Mayıs ise Türkiye’de yeni bir dönemin başlangıcı olacak.
Küresel merkez çok mutsuz. PKK, DAEŞ, FETÖ ve bilumum terör örgütleriyle saldırıyorlar ve devam edecekler. Türkiye Orta Doğu’dan elini eteğini çeksin, başkanlık sistemi hayata geçmesin, yeni anayasa engellensin, Türkiye büyümesin diye ellerinden geleni yapıyorlar. Meşru muhalefet partisi liderlerinin bile ülkeyi “kanla” tehdit ettiklerine şahit oluyoruz.
Dolayısıyla hepimiz tarihî bir sınavdan geçiyoruz.
 
 
Enerjideki komedi devam edecek mi?
 
Hürriyet’ten Vahap Munyar sormuş:
“Bu komediyi ortadan kaldırmak için güneş santrali yatırımcısının önünü açmak gerekmez mi?”
Defalarca yazdım bu konuyu. Hem rüzgâr, hem güneş santrallerindeki bürokratik oligarşinin nasıl engeller çıkardığını.
Geçen gün Tekno Ray Solar’ın Konya Kızören’deki 22,5 megavat kapasiteli güneş enerji santralinin açılışı yapıldı.
Vahap anlatmış şirket sahipleriyle konuşarak. Bu santrali faaliyete geçirmek için Tekno Ray Solar tam 22 şirket kurmak zorunda kalmış.
Çünkü 1 megawatı aşan her güneş santrali için ihaleye girmekgerekiyor.Yani 22,5 megawat için 22 kez ihale. Pes doğrusu. Asıl enerji israfı burada değil mi? Bu nasıl bir bürokrasidir Allah aşkına?
Düşünün, açılan santral 20 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılayacak. Yani yaklaşık 100 bin nüfuslu bir şehrin.
Hâlâ anlaşılmadı mı yenilenebilir enerjinin önemi Türkiye’de?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.