Gülen’in yeğeni şüpheli ölümü doğruladı

A -
A +
Hatırlayacaksınız, 31 Mart 2016 tarihli yazımızda “Fethullah Gülen’in kardeşi öldürüldü mü?” diye sormuştuk.
Fethullah Gülen’in Erzurum’da yaşayan kardeşi Seyfullah Gülen hakkında şehirde dolaşan “S.Ö. adlı küçük bir kız çocuğuna iki oğlu ile birlikte defalarca tecavüz ettiği gerekçesiyle gözaltına alınıp hakkında soruşturma başlatılan Seyfullah Gülen öldürüldü. Bunu yaptırtan da Fethullah Gülen’di.” iddialarına yer vermiş ve yine sormuştuk:
“Fethullah Gülen vicdanını bu kadar da terk etmiş olabilir miydi?”
İddialara göre Seyfullah Gülen Cemaatçi savcılar ve bürokratlar marifetiyle kapatılan soruşturma dosyası yeniden açılmasın diye öldürülmüştü. Çünkü 17-25 Aralık’taki darbe başarısızlığının ardından dosya yeniden açılabilirdi ve Fethullah Gülen isminin lekelenmesi, bu olayın gelecek projelerini (bugün ne olduğunu biliyoruz artık) akamete uğratması istenmiyordu. O vakit yeğen Gülen’e ulaşmış ama ismini vermemiştik. Şöyle demişti:
“Seyfullah abi iki yıl önce küçük bir kalp rahatsızlığı geçirmiş ve Cemaat’e ait Özel Şifa Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Ben refakatçisiydim. Aslında durumu iyiydi ve taburcu olmasını bekliyorduk. Akşam saatleriydi. O sıralarda Cemaat’in derin adamları hastaneye girip çıkmaya başladı. Birden durumdan işkillendim ve onların arasından tanıdığım birinin yanına gidip ‘Hayırdır bir şey mi oldu?’ diye sordum. Bana eşini hastaneye getirdiğini söyledi. Aklıma kurt düşmüştü bir kere. Ben de araştırdım ama hastanede eşi filan yoktu. Sonra hastane yetkilileri bana gelip teşekkür edip artık ayrılabileceğimi söylediler. İnanıp gittim. Sonra dayanamayıp yine geri döndüm. Öğrendim ki sapasağlam adam komaya girmiş ve yoğun bakıma alınmış. Beyninden ameliyat edeceklermiş. Kalp rahatsızlığı geçirmişti ama beyinde ne ola ki diye düşündüm. Oğlu Kemal Gülen’e durumu izah etmek istedim ama çekindim. Ve Seyfullah Gülen o ameliyattan çıkamadı. Ben düzmece bir ameliyatla öldürüldüğüne inanıyorum.”
Yazının çıkmasının ardından Erzurum’da savcılık soruşturma başlattı. Savcılık talimatıyla benim de tanıklığıma başvurdular ve Seyfullah Gülen’in şaibeli ölümüyle ilgili açıklamaları yapan kişinin kim olduğunu sordular. Ben de söyledim.
O kişi, ölen Seyfullah Gülen ile onu öldürttüğü iddia edilen Fethullah Gülen’in yeğeni Necdet Gülen’di.
 
Necdet Gülen yukarıdaki sözleri Cemaat’in eski üst düzey yöneticilerinden Ümit Akdemir’e anlatmıştı.
Savcılık ve emniyet yetkilileri bu gelişme üzerine Necdet Gülen’in Erzurum’da ifadesine başvurdular ve ona önce “Yazıda sözü edilen kişinin kendisi olup olmadığı” soruldu. Necdet Gülen bunu kabul etti ve yazıdaki ifadeleri doğrulayarak aynı şeyleri olduğu gibi anlattı.
Samanyolu Televizyonunda yıllarca ana haber spikerliği yapan Kemal Gülen’in de babası olan Seyfullah Gülen iddialara göre Erzurum’da küçük kız çocuklarıyla ilgili öylesine çirkin taciz ve tecavüz olaylarına karışmıştı ki 17-25 Aralık operasyonlarının başarısını gölgeleyebilirdi. Hükümeti devirmek için düğmeye basan Fethullah Gülen kendisini ve Paralel Yapı’yı yıpratacak bir falso olsun istemiyordu. Ancak Seyfullah Gülen hakkında açılan davalar, ortaya çıkan skandal giderek yayılma istidadı gösteriyordu. Ama Necdet Gülen’in de anlattığı gibi iyileşmek üzere olan adam ani bir kararla hastaneye doluşan kimliği ve niteliği belirsiz doktor kılıklı adamlar tarafından ameliyata alınmış ve susturulmuştu.
Bugüne kadarki sabotaj, cinayet, dinleme, sahte evrak ve delil üretme, şantaj yapma, insanların hayatlarını karartma konusundaki becerilerini bildiğimiz Cemaat-Paralel Yapının böyle bir cinayet planını uygulamaya koymayacağı konusunda kimsede soru işareti belirmemesi de ayrıca konuşulmaya değer bir mesele.
Seyfullah Gülen ve iki oğlu hakkında dava açılmasına neden olan taciz olayının detayları ise aşağıdaki linkte.
Tam anlamıyla ibretlik.
https://turkiyegazetesi.com/yazarlar/fuat-ugur/590815.aspx
 
 
 
TRT KONUŞMACILARIYLA TAZMİNAT GARANTİLİ SÖZLEŞME YAPMALI
 
Bu arkadaşların fıtratlarında mı var, yoksa açlıktan kan şekerleri mi düşüyor bilmiyorum ama özellikle ramazan aylarında birden içlerinden başka birileri çıkıveriyor ve ettikleri bir lafla Türkiye’deki kutuplaştırmanın temeline tonlarca harcı döküveriyorlar.
Tuğrul İnançer’in geçtiğimiz yıl ramazan ayında söylediği “Hamile kadınlar sokağa çıkmasın” lafının ardından bu yıl da İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Aşkar, tanınmış televizyon programcısı ve sunucusu Serdar Tuncer’in ramazan programında “Namaz kılmayan tek varlık hayvandır. Dolayısıyla Namaz kılmayan hayvandır” deyiverdi.
Bu bir nefret suçu.
Aşkar “Bu sözlerim ağır gelmesin ama” kaydı düşerek “Namaz kılmayan hayvandır” diyor ya, ben de diyorum ki “Bu önerim ağır gelmesin ama bu nefret suçunu işleyen kişinin akademik unvanları elinden alınmalıdır”.
Benim bir diğer şaşkınlığım da şu:
Namaz kılan kılmayan milyonlarca insan iftar saatini beklerken bu “hoca”yı karşısına alıp konuşturan ve insan sevgisi ile dolu olduğunu düşündüğümüz Serdar Tuncer’in bu aşağılayıcı sözler kullanıldığı sıradaki sessizliğiydi. Daha sonra yaptığı görüntülü açıklamasında bunu canlı yayın kazası olarak nitelendirmesi ise yılların televizyoncusu için vahim bir hassasiyet eksikliği olarak göründü bana. Çünkü dünün televizyon sunucusu ve programcısı değil Serdar Tuncer. Eğer o anda müdahale edip ağzının payını verse ve o konuğu canlı yayından alsa büyük puan toplayabilirdi. Milyonlarca insanın işittiği o konuşmanın aralarında bir sır olarak kalacağını mı düşündü acaba bilemiyorum.
Mustafa Aşkar’ın hangi referansla programa alındığını bilemiyoruz. Mutlaka birileri tavsiye etmiştir TRT’ye ya da Serdar Tuncer’e.
Ama şunu söyleyelim ki devletin kanalında böylesi abuk konuşmalar yapıldığında faturası tipik bir Aristo mantığıyla dindar insanların oy verdiği Ak Parti’ye çıkarılıyor. TRT’ye ya da Serdar Tuncer’e değil.
Peki, TRT ne yapabilir, adamı şu ya da bu sebeple canlı yayına almış ve o da pimi çekilmiş bomba gibi patlayıvermiş.
Benim önerim TRT’nin konuklarla ağır cezai tazminat içeren yazılı sözleşmeler imzalatması ve bunun şifai olarak da konuğa söylemesi.
Böylece katılan herkes iki düşünür bir konuşur. Ağzından çıkanı kulağı duyar.
 
TRT’NİN ZAFER KİRAZ İLE REYTİNG BAŞARISI
 
Zafer Kiraz TRT’nin deneyimli haber sunucularından biri. Yakışıklı da bir adam üstelik.
Ama yıllardır atıl durumda bekletiliyordu. TRT’de pek çok kişinin başına gelenden o da nasiplenmişti.
TRT Genel Müdürü Şenol Göka onu geçenlerde davet etti ve “Senden ana haber bültenini sunmanı istiyorum. Hem eski TRT ciddiyetiyle hem de anlatarak, bir anchor gibi” diye bir teklif götürdü. Zafer Kiraz bu teklifi doğal olarak kabul etti ve TRT ana haber bültenini sunmaya başladı.
Ve daha ilk gününden itibaren bir reyting başarısı çıktı ortaya.
Zafer Kiraz ile ana haber bülteni ilk sıraları zorlamaya başladı.
Öncelikle kutlarım.
Ancak bu başarının ramazandan sonra da devam edip etmeyeceğine bakmak gerek tabii. Çünkü yayın saati 20.45 ve tam insanlar iftar sofrasındayken, hatta artık karınlarını doyurup yemeğin rehavet kısmına geçilmişken başlıyor haberler. Tabii bir de diğer ana haber bültenleri bitmişken.
Zafer Kiraz’ın sunumuna gelince. Bazı eleştirilerim var ama onları saklı tutuyorum. Çünkü yıllarca TRT’nin o kalıpları içinde prompter’a sadık kalınarak yapılan haber sunuculuğunun yerine birden bire “anlatarak” haberleri sunmaya başlamak, yılların alışkanlıklarını terk etmek, zihindeki o kuşatılmışlığı kırabilmek o kadar kolay değil.
Bu arada Sayın Şenol Göka’ya küçük bir uyarı. Stüdyo ışıkları sanırım iyi değil. Zafer Kiraz’ın yüzü yarı karanlıkta ve çizgileri çok derinleşmiş görünüyor. Öte yandan reji de sunucuyu yakın plan görmemeye çok özen gösteriyor. Bu TRT’nin yarım asırlık takıntısı. Sunucu madem anlatacak, o halde bırak seyirci karşısında oturuyormuş gibi izlesin onu.
Son bir şey daha.
Zafer Kiraz haberi ayakta sunarken “rahatlık” adına ceketinin düğmelerini açmasın. Ben haber sunumunda rahatlıktan yanayım ama görüntüde iliklenmemiş ceket iyi durmuyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.