Bediüzzaman’ın Fetullah öngörüsü doğru çıktı

A -
A +
Bu meczup “20 günlük kuluçka” gibi bir takım ezoterik mesajlar veriyor ya, biliyorsunuz özendiği ve yerine geçmek istediği isim aslında Bediüzzaman Said Nursi. Onu unutturup kendini çağımızın Mesih’i gibi göstermeye çalışıyor. İçinden çıktığı Nur Cemaati onu yüzkarası olarak niteliyor.
Bu insan suretindeki canlıyı Bediüzzaman Said Nursi on yıllarca evvel yazdığı risalelerinde ve haşiyelerinde çok net biçimde tarif etmişti. 19 Ocak 2016’da “Bediüzzaman’ın Fetullah Gülen öngörüsü” diye yazmıştım.
İşte o haşiyelerden birinde Bediüzzaman Said Nursi'nin, Nur talebelerinin siyasetten uzak durmasını istediği Şualar Risalesi’nden bir bölüm yer alıyordu:
“Beşinci esas: Risale-i Nur şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar siyasete ve idare işine ve hükümetin icraatına karışmaması bir düstur-u esasîleridir (…) Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Her hâlde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak.” 
Şuâlar, On Dördüncü Şuâ, sayfa 568’de yazılana bakalım:
“Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdat ile birinin hatâsıyla onunpek çok taraftarını ezmek lâzım gelecek.”
 
Bediüzzaman daha sonra çeşitli risalelerinde içlerinden çıkacak bir grubun geniş bir daireye yayılacağını, risale-i nurlara sırtlarını döneceğini ve bir “şahsiyet”i öne çıkaracaklarını, bu “şahsiyet”in her şeyin önüne geçeceğini Emirdağ lahikası sayfa 208’de aynen şöyle demişti:
“Büyük dairede onun gibi dehşetli cemaatler siyasi islamiyeye darbe vurduklarından, 12-13-14-ve 16 tarihlerinde tokatlar yiyecekleri ihtar edildi.
 
ÖNGÖRÜLERİN HEPSİ ÇIKMADI MI?
 
Yazılanları tek tek gözden geçirelim. Denilenler çıkmadı mı?
 
1-Hizmet’in kudsiyetini bozmadılar mı?
2-Bağımsızlıklarını (İstiklaliyetini) yitirmediler mi?
3-Siyasete ve hükümetin icraatına karışmadılar mı?
4-Onun hatasıyla taraftarları ezilmiyor mu?
5-Risale-i Nur’lara sırtlarını dönmediler mi?
6-Bir “şahsiyet”i öne çıkarıp dehşete sebep olmadılar mı?
7-Yakın zaman diliminde; 12-13-14 ve nihayet 15 Temmuz 2016’da tokatlar yemediler mi?
 
Evet, bu ahlaksızdan her şey beklenir. Bu ruhunu şeytana satmış yaratık her türlü çılgınlığı yapabilir ve yine de dikkatli olmak gerek.
 
 
TARİH BU TÜR “KIYAMET TELLALLARI” İLE DOLU
 
Bu meczup tarihten bugüne bakıldığında tek değil. Onun gibi kıyamet haberleri veren çok kişi vardı. Sabah gazetesi Ombudsmanı İbrahim Altay bundan 4-5 yıl önce konuyu “Kıyamet kehanetleri” başlığıyla kaleme almış, tek tek sıralamış.
 
23 Nisan 1843’de William Miller adlı şarlatan tarafından kıyamet kehanetinde bulunulmuştu. Millerities adı verilen grup böylece ortaya çıktı ve kesin tarihi 23 Nisan 1843 olarak belirlediler. 23 Nisan yaklaşırken işlerini güçlerini bırakıp mal ve mülklerini başkalarına bağışlayarak dağlara çekildiler. Bilahare geri dönüp kaybettiklerini almaya çalıştılarsa da iş işten geçmişti.
 
Mormon kilisesinin kurucusu Joseph Smith 1835 yılında kendisine bağlı 'baba'ları toplamış ve onlara Tanrıyla konuştuğunu açıklamıştı. Tanrının kendisine 1991 yılında kıyametin kopacağını söylediğini ilan etti. Kıyamet kopmadı ama Mormon kilisesi özellikle Kuzey Amerika'daki etkisini sürdürüyor.
Kendilerine Heaven's Gate (Cennetin Kapısı) adını veren UFO tarikatı üyeleri gökyüzünde gördükleri bir kuyruklu yıldızdan çok etkilendiler. Tarikat üyelerine göre 1997 yılında kıyamet kopacaktı. Bu inanış dünyanın sonunu değil ama tarikat üyelerinden bazılarının sonunu getirdi. 26 Mart 1997'de 39 kişi topluca intihar etti.
1 Ocak 2000’de, Millenyum’da kopacağı söylenen Dijital Kıyamet henüz hafızalarımızda taze. Bu iddiaya göre 1900'lü yıllarda yapıldıkları için bilgisayarlar 1900 ile 2000 arasındaki farkı anlamayacak ve her şey birbirine karışacaktı. Nükleer felaketler ortaya çıkabilir, teknoloji kendini imha edebilirdi. Silah satışları arttı ve teknoloji sonrası dünya için hazırlık yapanlar oldu.
Amerikalı vaiz Harold Camping son dönemin ünlü kıyamet tellallarından. Family Radio'nun sahibi Camping son kehanetini 21 Mayıs 2011 olarak yapmıştı. Sahibi olduğu radyodan aralıksız yayın yaparak ve bilboardlara afişler astırarak milyonlarca dolar bağış topladı. Kıyamet kopmayınca da “aslında ruhsal kıyametin gerçekleştiğini ve insanların bunu göremediğini” söyledi.
Devlet Bahçeli'nin değimiyle Pensilvanya'daki voyvoda, kahanette bulunmayı sevdiğine göre acaba kendi sonu hakkında bir öngörüde bulunabilir mi? 
Bakalım ne görüyor!

Hâkimleri FETÖ’cü çıkan tüm davalar yeniden görülmeli
Balyoz, Ergenekon ve Askeri Casusluk davaları için söz konusu olan adli davalar için neden uygulanmasın.
Bu adamlar öylesine ahlaken iflas etmişler ki aldıkları her olumsuz kararın hükümete fatura edileceğini bildikleri için adalete güven duygusunu sarsacak kasıtlı hükümlere imza attılar.
Örneğin merak ediyorum, kadın cinayetleri davalarına bakan hâkimlerden FETÖ’cü çıkanlar var mı?
Canavar koca karısını öldürüp, kesip doğrayıp bavula koyuyor, bavulu denize atarken yakalanıyor ama “ağır tahrik” ya da kravatla duruşmaya katıldığı için iyi hâl indirimi denilerek 4 yıl hapisle yırtıyor. Kararı duyan bizler saçımızı başımızı yoluyoruz “Allah kahretsin” diye ama hâkimin umurunda değil. Tabii muhalifler derhal nakarata başlıyorlar “AKP iktidarında adalete güven kalmadı” diye.
Bu yüzden adalet duygusunu zedeleyen tüm davalar yeniden mercek altına alınmalı, gerekirse tekrar görülmeli.
 
 
Gerçekten sen misin Celal Abi?
 
Önce gözlerime inanamadım.
Çünkü mektubu yazanın adı A.M.C. Şengör olarak geçiyordu.
Yalçın abiyi aradım (Yalçın Bayer) sordum “Gerçekten o mu?” diye. Yalçın abi, hızlandırılmış tempodaki konuşmasıyla “Tabii olum, ta kendisi; Celal Şengör” dedi.
Evet, bildiğimiz Celal Şengör, sıkı Kemalist
“Başörtüsünün serbest kalması hâlinde icap ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar, üniversite kapılarını kapatırız”
"Dinin pek çok dogması bilimin ispatları karşısında çöpe gitmiştir" 
“Bir generalle telefonda konuşurken bile esas duruşa geçerim, onlar da bunu bilirler, bana 'rahat ol' derler”
"Halk cahil, halkı yönetenler de nihayetinde halkın içinden gelen kimseler”
“Deprem olursa İstanbul ile Türkiye’de bütün yetkilerin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne devredilmesi gerekir”
“Türkiye'de iyi okumuş tek bir sınıf vardır ve o da Türk Silahlı Kuvvetleri'dir..."
Diyen Celal Şengör’den söz ediyoruz.
Hani o şişman, sempatik tombul, sempatik, pantolon askılarıyla tanıdığımız, dinlediğimizde de dehşete düştüğümüz amca.
Bakın ne demiş:
"Bazı Avrupa gazeteleri muhteşem ‘Yenikapı mitingini Erdoğan taraftarları miting yaptı' diye vermiş. Hâlâ anlayamadılar galiba: Orada Türk milleti vardı. Biz Cumhurbaşkanımızı, başbakanımızı, hükümetimizi, muhalefetimizi, politikacılarımızı en sert şekilde eleştirebiliriz. Hiç kuşkusuz bundan sonra da eleştireceğiz. Ama birisi vatanımıza, bayrağımıza, devletimize, Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize, muhalefetimize vs. kastetmeğe kalkarsa o en acımasız şekilde eleştirdiğimiz kişileri hayatlarımızla koruruz. Yenikapı'da elbet Erdoğan yanlıları vardı: Tayyip Erdoğan Bey bu ülkenin cumhurbaşkanıdır ve devleti temsil eder. Onun taraftan olmayacağız da kimin taraftarı olacağız? Dediğim gibi; onun fikirlerini ve icraatını en şiddetli şekilde eleştirebiliriz. O bizim iç işimizdir, kimseyi de ilgilendirmez. Ama iş onu düşmana karşı korumaya gelince, işte o zaman onun o görevde olduğu sürece başkomutanımız olduğunu kimse unutmasın."
Bu satırları yazdığım esnada arayan sıkı solcu arkadaşım Betül aradı. Ona da okudum yukarıdaki satırları.
“Ben de katılıyorum. Yok öyle yağma. Sen dışarıda iş tutacaksın sonra kıçı kırık üç beş adamınla burada darbe yaptıracaksın” demez mi?
Sonra Gülse Birsel’e geldi sıra. “Haklı çıkıyorum, çok havalıyım. Şimdi demokrasi ve hukuku artık koklaya koklaya öpmeye geldi sıra. İnşaallah onda da haklı çıkarım” demekte dünkü yazısında.
Sözcü gazetesine bakıyorum inanamıyorum. Artık Başbakan’ın ya da Cumhurbaşkanı’nın uçağına çağrılırlarsa şaşırmayın. O eski “haince” habercilikten eser yok.
Yenikapı’daki ünlüler yelpazesi zaten ümidimi epey artırmıştı.
Derya Köroğlu ve Cahit Berkay (Moğollar grubu) dinleyince iyice emin oldum.
Hadi hayırlısı.
Vatan ve demokrasi asgari müştereğinde buluşup bir araya gelmeyi başarıyoruz galiba…
 
 
 
 
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.