Elçiler görevlerini adam gibi yapacak

A -
A +
ABD’nin ve Batı’nın “Böyle dost düşman başına” dedirten müttefiklik siyaseti, dış politikamızı çeşitlendirmemiz yolunda atılan adımlara yeni bir ivme kazandırdı. Allah’tan bunu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın öngörüsü sayesinde 15 Temmuz darbe girişiminden önce başlatan Türkiye, G20 zirvesinde açıkça fotoğraflanan yeni pozisyonu konusunda gereken mesajları vermiş oldu.
Rusya, İran ve Çin ile çok sağlam bir zemine oturmakta olan ilişkilerin yanı sıra İsrail ile aramızdaki olumlu havayı da unutmamak, bir an önce elçilerimizi karşılıklı olarak atamamız gerek. Tabii İsrail söz konusu olunca Gazze ve Filistin sorununun yanısıra geçmişte yaşanan hayli tatsız hadiseler ikili ilişkilerin yumuşak karnı olarak duruyor. Ama bunlardan Davos’u zaten geçen haftalarda felç geçirerek hastaneye yatan Simon Peres verdiği son röportajda “Ben unuttum” dediği için sadece “One Minute Olayı” diye hatırlayacağız.
Bir diğer hadise ise malum İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a yönelik İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Ayalon’un hakareti. Tarihe de “Alçak Koltuk Krizi” olarak geçti olay.
Hatırlayalım konuyu.
2010 yılının ocak ayında Daniel Ayalon Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u, İsrail Parlamentosu Knesset’teki çalışma ofisine çağırdı. Ancak Ayalon, Çelikkol'la görüşmesi öncesi basın mensuplarını da odaya davet etmişti. Çelikkol görüşmenin muhabirler çıktıktan sonra yapılmasını isteyince Ayolon gazetecilere dönerek “Bizim yüksek, onun daha alçak bir koltukta oturduğuna, masada yalnızca İsrail bayrağı bulunduğuna ve bizim gülümsemediğimize dikkatinizi çekerim” demiş, muhabirlerin “Fotoğraf için el sıkışın” önerisini geri çevirmişti. Büyükelçiye hiçbir ikramda da bulunulmamıştı ayrıca.
Olayın basına yansımasının ardından Türkiye tepki gösterdi ve İsrail dış işlerini ahlaki sorumluluğunu yerine getirmeye davet etti. Yani özür beklediğini iletti. İsrail Dışişleri Bakanlığı ise “Türkiye’nin İsrail’e ahlak dersi verecek son ülke olduğu” açıklamasıyla ilişkileri daha da gerdi. Çelikkol’a yapılan muamele sonrası İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy Dışişleri Bakanlığına çağırıldı, büyükelçi Oğuz Çelikkol merkeze alındı.
Daniel Ayalon İsrail’deki koalisyon ortağı evimiz partisinin bir mensubu. Aşırı dindarların partisi. Olaydan sonra özür diledi ve Oğuz Çelikkol’a da bir mektup ile bunu iletti. Ancak olan olmuştu.
Şimdi meselenin bir başka yanına gelelim. Daniel Ayalon İsrail aşırılarının temsilcisi olmasına rağmen bu olay dışında Türkiye’ye yönelik hep sıcak mesajlar verdi. Ta 2011 yılından itibaren İsrail ile Türkiye arasındaki suçlama oyununu sonlandırılması ve ilişkilerin normalleşmesi gerektiğini söyleyip durdu. Türkiye’ye hayranlığını yinelemekle kalmayıp ülkemizi ne kadar takdir ettiğini defalarca tekrarladı. "Kışkırtıcı söylemlerden kaçınılması gerektiğine inanıyoruz. Ayrıca, filo olayının sonuçlanmasını ve kapatılmasını istiyoruz" diyen ilk İsrailli politikacılardan biriydi diyebiliriz kendisi için.
Peki, nasıl oldu da aynı Ayalon böyle bir gösteriye ihtiyaç duyup büyükelçimiz Oğuz Çelikkol’a yönelik sonradan “şakalaşma” olarak nitelendirdiği ama kamuoyunda “aşağılama” olarak algılanan ve diplomatik sonuçları bulunan böyle bir oyuna girdi?
Son aldığım bilgiler beni derinden sarstı. İddialara göre Daniel Ayalon Türkiye’yi zor bir durumdan kurtarmak istemişti ama bunu Türk dış işlerine bir türlü anlatamıyordu. Defalarca konu hakkında dış işleri yetkilileri bilgilendirildiyse de mesele dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na bir türlü iletilememişti.
Sonuçta böyle sansasyonel bir görüntüyle elçilik krizi çıkarmayı planlamıştı.
Bazen bize kötülükmüş gibi görünen olayların aslında iyilik olabileceğine dair çarpıcı bir örnekti bu.
Sonuçta olan oldu ve mesele kapandı.
Bu örnek olaydaki gibi bir başka sorununun yaşanmaması için dış işlerinin son derece dikkatli olması gerekiyor.
Diplomatlarımız ülkemizi gerçekten temsil edebilecek niteliklere sahip olmalı ve yurt dışındaki vatandaşlarımıza aktif biçimde sahip çıkabilmeli.
Hep söylüyoruz. Dışişleri Bakanlığının yurt dışı temsilcilikleri FETÖ’cü kaynıyor. Ama bir yandan da Avrupa’daki Türkler için her geçen gün daha da zor hâle geliyor. Geçtiğimiz gün aralarında Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu’nun da bulunduğu birkaç diplomat merkeze alındı.
Almanya’da Jugendamt(Gençlik Dairesi)vatandaşlarımızı inim inim inletirken Hüseyin Avni Karslıoğlu elçilik çatısında sebze ve çiçek yetiştirip Alman medyasına imaj çalışması yapıyordu. Yazdım bunu defalarca, “Uzun lepiska saçlar ve küpelerle değil, vatandaşına sahip çıkarak itibar kazanılır”diye. Dışişleri Bakan Müsteşarı Naci Koru da beni arayarak “Siz öyle uzun saçlı filan yazmışsınız ama Hüseyin Avni Bey Yozgatlı ve halis Anadolu çocuğudur” hatırlatması yaptı.
Sanki ben... Tövbe estağfurullah!
Neyse, Haşmet Babaoğlu’nun geçenlerde çok güzel ifade ettiği gibi bize Batı’yı değil Türkiye’yi temsil edecek elçiler gerek.
Dış işleri laf üretmek yerine iş üretmek zorunda.
Sayın Bakan geçen gün John Bass olayından yola çıkarak “Büyükelçiler adam gibi görev yapacak” dedi ya, çok doğru, bunu bizimkilere de adapte edip rahatlıkla söylebiliriz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.