Hepinizde aynı taktik, aynı yalan

A -
A +
Çatı davası başlar başlamaz ortaya çıktı niyetleri.
Kendileri de FETÖ’ye bulaşmışlar ama nasıl oluyorsa aslında masumlar.
Savunmalarını üç ana eksen üzerine oturtuyorlar:
1-Öncelikle birtakım isimleri suçluyorlar ama tesadüfe bakın ki onların hepsi firarda olanlar. Zaten kendilerini de o kötü adamlar kandırdı. Yoksa zinhar darbeye filan karşılar. Başka da suçlanan yok.
2-İtirafçılar ve sanıklar isim vermek gerekirse hep tutuklu olanların adlarını veriyor.
3-Hükûmetteki isimler ile ilişkiler konusunda bol bol isim zikrediliyor. Amaç bilgi katılmış dedikoduları üreterek AK Parti mensuplarını içinde bulundukları bataklığa çekmek ve partiyi böldürmek.
İlk taktik kullanılmaya başlandı bile. Hem de iyi tanıdığınız bir isim tarafından. Nedim Şener’in dünkü yazısından öğrendik bunu. Nazlı Ilıcak bir mesaj göndermiş “Zekeriya Öz bana kumpas kurdu” diye. Zekeriya Öz de firari biliyorsunuz. Tesadüf işte. Yoksa niye kar topu oynasın Zekeriya beyle?
Yurt dışında firari olup zaten popoyu “kurtarmış” olanları suçlamakta sakınca olmadığı söylenmiş demek. Belli ki talimat o yönde. Firarileri suçlarsanız yırtarsınız mesajı verilmiş.
İkinci taktik sanıkların ve itirafçıların yalnızca zaten tutuklu olan FETÖ’cülerin adlarını vermesi. Dostlar alışverişte görsün. Böyle itirafçılık olmaz. Her itirafçının en az kripto ve ortaya çıkarılamamış 20 subay-asker ile 10 imamın adını vermesi şart. Bu bilinerek hareket edilirse itirafçı diye olur olmaz adamların elini kolunu sallayarak dışarı bırakılmasının önüne geçilmiş olur.
Üçüncü taktik ise içinde bulundukları bataklığa AK Partili siyasetçileri karıştırmak üzere talimat almış olmaları. Duruşmada “Fetullah Gülen’in örgüt lideri olduğunu düşünmüyorum” diyen ve Fetullah’ın vârislerinden biri olduğu söylenen eski milletvekili İlhan İşbilen’in “Davutoğlu Pensilvanya’da Gülen’in yanında 4,5 saat ailesiyle birlikte oturdu” demesi bunun örneği. Muhtemelen 6-7 yıl önceki ziyareti hatırlatmasının içeriğinde aynı zamanda tehdit var:
“Senin orada ne konuştuğunu biliyorum ve açıklayacağım...”
Ama aynı İşbilen, FETÖ’nün CHP’li Mahmut Tanal, Eren Erdem, Sezgin Tanrıkulu, Barış Yarkadaş gibi isimlerle ilişkilerini anlatmıyor doğal olarak. Kemal Kılıçdaroğlu’nu nasıl esir aldıklarını, Aydın Doğan’ın kriptosu olduğu söylenen Barbaros Muratoğlu’nun kendileriyle ne tür diyalog içinde olduğunu, Baykal’a kumpası nasıl yaptıklarını, büyük iş adamlarına hangi şantajlarla gittiklerini ve binlerce olayı.
İşareti Ahmet Hakan da almış olmalı ki AK Parti’nin yumuşak karnı hâline getirmeye çalıştığı Davutoğlu için yazı döşeniyor.
Gariban memurlar, polisler ve kamu çalışanları meslekten atılıyor ve hapse giriyor da neden ona dokunulamıyormuş?
Ahmet Hakan yazıyorsa bilin ki o yazının sahibi Aydın Doğan’dır.
Evet, öncelikli amaç belli.
Erdoğan’ı devirebilmek için denenen yöntemlerden biri bu; partinin bölünmesi ve gücünü yitirmesi.
Demek ki bunlara “Kendinizi kurtarmak için dışarıdakileri suçlayın, içeridekileri koruyun. Ama bu arada da fitne fesat yayarak hükûmeti bölün” mesajı gitti. Ciğerlerini bildiğimiz için şaşırmıyoruz artık.
İlhan İşbilen bu arada “Telefonumda bylock yok ama bylock kullandım” diyor. Bu nasıl olmuş sanırım cevabı yok. Zaten pek çok sorunun cevabı yok. “Daha fazla konuşup partime zarar vermek istemiyorum” demekte. Partim dediği AK Parti. Ama alt okuması “Beni serbest bıraktırmazsanız konuşurum” diye yapılabilir.
Kısacası FETÖ cephesinde değişen bir şey yok.
Biraz toparlandılar ve yeniden harekete geçtiler.
Ajda Pekkan’ın “Palavra” şarkısındaki gibi.
Hepinizde aynı taktik, aynı yalan…
Beğenmedim.
 
(*) Bu yazıda Hürriyet muhabiri Toygun Atilla'nın Twitter hesabında paylaştığı fikirlerinden ve haber kaynağım Ümit Akdemir'in aktardıklarından istifade ettim.
 
FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZISI
 
MİT TIRLARI olayı Erdoğan’ı hedef aldı
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.