FETÖ sanığı adaya destekte AK Parti-CHP ittifakı

A -
A +
Hakkını teslim etmeliyiz. Sözcü gazetesi dünkü manşet haberinde çok iyi bir gazetecilik yapmış. Haberi yazan da Hande Zeyrek adlı genç bir muhabir. FETÖ'den yargılanan ve 30 yıl istenen Yalova'nın Altınova ilçesine bağlı Subaşı beldesinin AK Partili Belediye Başkanı Volkan Yılmaz'a ödül verildi. Hem de bu ödülün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a verdirilmesi sağlandı. Nasıl mı?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bildiğiniz gibi belediye başkanlarını Külliye'de ağırladı geçen gün. Orada bazı belediye başkanlarına ödül verildi ama aralarında işte bu FETÖ sanığı Volkan Yılmaz da vardı. Herhâlde bu ödülü verdirenler kimdir, ortaya çıkacaktır. Volkan Yılmaz hakkındaki suçlamalara, yurt dışı çıkış yasağına ve kontrollü olarak serbest bırakılmış olmasına ise fazla girmeyeceğim. Haber doğru ise olay çok vahim.
Asıl mesele FETÖ'nün nasıl sinsi bir örgüt olduğunun altını çizmek. Ne yazık ki sadece CHP değil, AK Parti içinde de bu sinsi ve hain örgütün gücünün devam etmesini sağlayan siyasetçiler mevcut.  Şimdi Kayseri'ye gidelim. Bu köşede birkaç kez yazdım ve Medya Kritik programında da defalarca konuştuk. Kayseri, FETÖ'cülerin kurdukları o örümcek ağını deldirmemeye azmettikleri en önemli ilimiz. Bildiğiniz gibi orada halen 71 sanıklı FETÖ iş adamları davası var. Kimileri tutuklu, kimileri de denetimli serbest olan FETÖ sanıklarından biri de Mahmut Hiçyılmaz. Kendisi FETÖ sanığı ve aklanmamış olmasına rağmen halen Kayseri Ticaret Odası (KTO) Başkanlığını yürütüyor ve buna tüm Kayseri iş dünyası, TOBB ile siyaset sessiz kalıyor. Üstelik Mahmut Hiçyılmaz, tarihini açıklamadıkları ama bir ay içinde yapılacağı tahmin edilen yeni kongrede tekrar başkanlığa adaylığını koydu. Propagandasını da Tayyip Erdoğan ile 4 yıl önce çektirdiği fotoğrafla yapıyor. Gelelim işin bu FETÖ sanığı adaya AK Parti-CHP koalisyonunun verdiği desteğe. Kayseri Ticaret Odası başkanlığı için iki kişi daha aday oldu. Biri MÜSİAD'ın adayı Nedim Olgun Harputlu, diğeri de Ömer Gülsoy. Ömer Gülsoy'u MHP destekliyor. Nedim Olgun Harputlu ise tahmin edeceğiniz üzere AK Parti'nin adayı gibi görünüyor. Böyle diyorum çünkü adaylığını geri çekti. Daha doğrusu çektirildi. Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ekibiyle birlikte Kayseri MÜSİAD'ı ziyaret etti KTO seçimlerinde mevcut başkan (Mahmut Hiçyılmaz) ve ekibini desteklemek gerektiğini belirterek “Kayseri Ticaret Odası'nı kaybetme lüksümüz yok. Bu yüzden başka aday çıkarmayın” dedi. Bu bilgi iletilince çok şaşırmadım açıkçası. Ama iş sadece onunla da sınırlı değilmiş. Eski Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş'ın da buna destek verdiği söylenince Nedim Olgun Harputlu adaylıktan çekildiğini açıkladı. Eh, Mahmut Hiçyılmaz'ı CHP de destekliyor. Hadi buyurun. En ufak bir konuda bile bir araya gelip ortak tavır gösteremiyor diye yakındığınız AK Parti ve CHP, nasıl da FETÖ sanığı KTO başkan adayı için bir araya gelebiliyor görün. Âdeta gurur tablosu.   Bir mağduriyet ve bir itirafçıdan FETÖ ile mücadele yöntemleri   Kayseri ve Yalova'daki olayların benzerleri devam ederken, FETÖ bir yandan da mağduriyetleri artırarak 2019 seçimlerini tehlikeye sokma mücadelesi vermekte. İsmi bende saklı bir FETÖ itirafçısı ilginç bir mektup gönderdi. Ama ona geçmeden önce sizinle Erzurum Kent Konseyi Başkanı, iş adamı Aydın Bozkurt'un ilettiği bir olayı paylaşmalıyım. Adı Buğrahan Erdoğan. Aydın beyin kendi yetiştirdiği yeğeninin eşi. Damadı yani. Ankara Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Babası eski Millî Eğitim Bakanı Nahit Menteşe döneminde Müsteşar Yardımcısı Ahmet Erdoğan. MHP'li bir aile. Babasının bu görevi esnasında ilkokulu Berlin'de okumuş, sonra Atatürk Anadolu lisesini bitirmiş. Buğrahan Erdoğan Ekonomi Bakanlığı personeli olarak Berlin Büyükelçiliğinde Ticari Müşavir yardımcısıydı ve 16 Nisan referandumu sırasında da Berlin'de referandum görevlisiydi. Orada bir düzen kurmuştu ve üç yıldır yaşıyordu. Referandumdan bir gün sonra, yani 17 Nisan'da Ankara'dan talimat geliyor: “Siz ve eşiniz diplomatik pasaportunuzu teslim edin ve Türkiye'ye gelin...” Teslim edip geliyorlar. Hem de geçici pasaportla. Ve Atatürk Havalimanında kendilerini bekleyen polis tarafından gözaltına alınıyorlar. Buğrahan Erdoğan 12 Haziran'a kadar Silivri'de yatıyor ve 12 Haziran'da hakim sadece bir dakika ifadesini aldıktan sonra kendisini serbest bırakıyor. ÇÜNKÜ... Dosyada hakkında suç olarak sunulan tek şey 2011 yılında Ankara'dan Antalya'ya tatile giderken Afyon'da iki gece kaldıkları bir termal otel. Ne var bunda diyeceksiniz? Meğer çok şey varmış. O otelin sahibi 15 Temmuz sonrasında FETÖ'den tutuklanmış. Vallahi ben bu delili çok beğendim. Böylece Türkiye'nin yarısını FETÖ'den içeriye atabiliriz. Buğrahan Erdoğan şimdi ne mi yapıyor? Hiç, evinde işsiz işsiz oturuyor.   FETÖ İTİRAFÇISININ ÇARPICI MEKTUBU   Şimdi FETÖ'cü itirafçının mektubunda sıra. Öyle çarpıcı yazmış ki olduğu gibi yayınlamaktan kendimi alamadım: İşte o mektup: Öncelikle şunu söyleyeyim. Ben FETÖ'ye uzun yıllar aldanmış, 17-25 Aralık'tan sonra arama mesafe koymuş ve 15 Temmuz ihanetinden sonra da Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyarak etkin pişmanlıktan yararlanıp itirafçı olan biriyim.Bu örgütü maalesef yakından tanıyorum ve özellikle tabanın psikolojisini çok iyi biliyorum. FETÖ ile mücadeleyle ilgili naçizane söyleyeceklerim var.Öncelikle şunu belirteyim FETÖ ile mücadeleyi üç başlıkta değerlendirmekte fayda görüyorum.1-Hukuki2-Siyasi (idari)3-Sosyolojik.Hukuki ve siyasi yani idari mücadele sürüyor ve FETÖ'nün kökünün kazınıp tüm unsurlarının deşifre edilip örgüt tamamen çökertilip dağıtılana kadar da devam etmesi gerekmektedir. 'Fitne' peygamber efendimiz döneminden beri devam edegelen ve ümmetin her dönem başına bela olan bir kavramdır. FETÖ-PDY terör örgütü de ümmetin başına gelmiş en büyük fitnelerden biridir. Tertemiz Anadolu evlatlarını kandırıp birer örgüt elemanı hâline getiren FETÖ elebaşı ve üst düzey sözde imamlar iki cihanda da bunun vebalini ve sorumluluğunu taşımaktadırlar. Devlette liyakat sisteminin bozulması, soru çalmalar, insanların mahremiyetlerine el atılması, binlerce gencin hayatıyla oynayıp kamu kurumlarından usulsüz uzaklaştırılmaları, dinî bir oluşum olarak siyasetin tam içine girilmesi, Kur'ana ve Sünnete aykırı davranışlar, hain terör örgütleri (PKK, DEAŞ) ile iş birliği yapılması, hain 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi ve belki de en önemlisi insanların tarikat ve cemaatlere belki de uzun süre olumsuz bakmalarını sağlayacak ve neticede insanların dini sorgulamalarına yol açacak sapkın ve alçak uygulamalar ve yanlışlar. FETÖ'nün günah arşivinde bunlar ve daha fazlası durmakta ve gerek millet gerek devlet ve en önemlisi de Allah katında hesap veremeyecekler. Ve bu millet hiçbir zaman bu hainlikleri unutmayacaktır.Yukarıda bahsettiğim üzere hukuki ve idari mücadele tüm hızıyla sürmeli ve son FETÖ'cü bulunup deşifre edilmedir.Lakin mücadelenin artık sosyolojik boyutuna da el atılmalı ve çalışmalar yapılmalıdır. Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk'ün dedigi gibi 1 seneyi geçen sürede kanama artık durduruldu. Kalıcı tedaviye başlanmalıdır. Kısacası FETÖ'nün tabanında yer almış, bu örgütü zamanında ülkenin neredeyse bir çoğunun bildiği gibi iyi zannetmiş, kandırılmış, darbeye ve suça karışmamış ve salt sempatizan ve üye düzeyinde kalanlarla ilgili bir çalışma yapılmalıdır. Bunlar eğer pişman olmuşlarsa ve bildikleri bütün bilgileri gizlemeden adli ve idari makamlara anlatmışlar ise ve bu makamlarca verdikleri bilgiler itibarlı kabul edilmişse.Bir de İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu açıklamasında “FETÖ en iyi çocuklarımızı kandırdı” dedi. Kanan, kandırılanla kandıran elebaşlarını ayırmak gerekir. Sayın Cumhurbaşkanımız darbeden sonra “Bunların içinde olup da hâlâ bu vatanın evlâdı olduğunu iddia eden varsa gitsin savcılara ne biliyorsa anlatsın” demişti. İşte bu vatan evlatları kazanılmalı. Bunlar hain örgütün elinden ve elebaşının sapkınlarından kurtarılıp topluma kazandırılmalıdır.Bunların ana babaları, çocukları ve akrabalarına bakıldığı zaman hepsi yerli, millî ve vatanına milletine bağlı insanlardır. Hepsi evlatları için devletten merhamet beklemekte ve devlete güvenmektedirler. Bunların hatırına bu düzenleme kaçınılmazdır. Hani bir atasözümüz var, "itin hatırı yoksa sahibinin de mi yok" diye. Devlet güçlüdür yeri geldiğinde her türlü sosyolojik adımı korkmadan atmalıdır.Bu düzenlemenin devlete bir zararı olmaz. Ama emin olun sayısız faydası olur. Bir kere örgütlerin yok olabilmesi için tabanın dağıtılması gerekir. Bu düzenleme emin olun tabanı dağıtacaktır. Şu an tabana yönelik yapılan işlemler en çok mağdur edebiyatı yapan muhalefete ve alçak FETÖ elebaşına yaramaktadır. Böyle bir çözülme için atılacak adım elebaşının emin olun uykularını kaçırır kahrından öldürür. Elebaşı hatırlarsanız geçenlerde itirafçıları tehdit edip onlara posa deyip hakaretlerde bulunmuştu. Örgüt elebaşlarının şu an tek düşüncesi taban konuşmasın kimse itirafçı olmasın ve affedersiniz avil gibi kullandığımız tabandakiler elimizden alınırsa biz biteriz korkusudur. Bakın bu yapılmazsa kısa vadede örgütle iyi mücadele ediliyor gibi görünebilir ama uzun vadede kesinlikle bunlar tekrardan toparlanıp devletin, milletin başına tekrardan bela olurlar. Tarihimiz bu örneklerle doludur. Örgüt için şu an emin olun en önemli şey safları sıkı tutup sızıntıyı yani itirafçılığı engellemektir. Çünkü sızıntı yani itirafçılık yani çözülme artarsa barajları yıkan bir sel hâline gelecek ve dağılıp yok olup gidecekler. İnsanoğlunun fıtratında maalesef menfaate meyil vardır. Bu tabandakilerin devlete, millete küstüklerine bakmayın, fırsat verilirse emin olun yığınlar hâlinde çözülmeye koşacaklar ve devlet, millet demeye başlayacaklardır.Halk nezdinde şu an olan garibana oluyor yukarıdakilere hiçbir şey olmuyor eleştirisi vardır ve bu vesile ile bu eleştiri de engellenmiş olur. Benim oğlumu kızımı kandırdılar siyasiler o kadar yardım etti bir şey olmadı ama benim oğlum, kızım perişan oldu diyen ana babalara da oğlun, kızın gerçekten kandığını düşünüp pişman olmuşsa gelsin devlete yardım etsin ne biliyorsa anlatsın devlette ona el uzatsın denilebilir. Bu süreçten etkilenen bakın mağdur demiyorum çünkü suçu olmadan etkilenen sayısı çok azdır. Ve birçoğunu da tabanın oluşturduğu yığın eritilerek mücadele sadece darbecilere, üst düzey elebaşlarına, sözde imamlara, suça bulaşanlara ve tabanda olmasına rağmen hâlâ pişman olmayanlara yöneltilirse emin olun hem mücadele daha başarılı yürür hem de toplumsal bir barış ilan edilir. FETÖ'nün ve FETÖ'ye sahip çıkan muhalefetin elinden de mağdur edebiyatı yalanı alınmış olur. Taban konuşursa yukarıya doğru örgüt tamamen çözülür. Yok kriptoymuş yok mahremmiş diye bir şey de kalmaz. Ve daha sayısız faydaları olur. Bunun için önerim cumhuriyet başsavcılıklarında “FETÖ ÇÖZÜLME BİRİMİ” kurulmalı. Bu birime başvurup bildiği ne varsa anlatıp, pişmanlığını dile getiren örgüt mensuplarının verdiği bilgiler uzman savcılarımız tarafından değerlendirilip itibarlı kabul edilirse ki zaten her örgüt üyesinin dosyası Savcılarımızda mevcut. Bu bilgiler değerli bulunup örgüt mensubunun samimiyetine inanılırsa bu durum yazı ile OHAL komisyonuna iletilmeli. Buradan sonra iş OHAL komisyonuna düşüyor. Komisyona çıkarılacak bir KHK ile bazı yetkiler verilmeli bunlar kurum değişikliği, erken emeklilik, tazminat, vs. seçenekler çoğaltılabilir. Bu yetkileri eline alan komisyon savcılıklardan gelen bu isimlerin durumuna göre bir karar vermelidir.Asker, polisse kesinlikle eski kurumuna atanmamalıdır. Yaş durumuna göre erken emekli edilebilir veya tazminat verilebilir. Devlet bu kişileri gri alana alarak takip etmeli örgütle en ufak bir bağlantı kurana çok ağır cezalar vermelidir. Bu iyi niyet gösterilen kişilerden de hiçbir makama karşı devleti dava etmeyeceğine dair yazılı belge alınmalıdır. Bunlar yapıldıktan sonra mücadele darbeciler, elebaşları, sözde imamlar, suça karışanlar ve pişman olmayıp hâlâ örgütle hareket edenler üzerinden yoğun bir şekilde devam etmelidir.Not: İmla hatalarını ben düzelttim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.