Linç, öyle mi Kemal Bey?

A -
A +
15 Temmuz darbecilerini kurtarma misyonu edindiğinden beri yaptıklarına şimdi bir yenisini ekledi Kemal Kılıçdaroğlu.
Biliyoruz, darbe girişiminin başarısız olmasından dolayı, kahramanca direnen halktan hiç hoşlanmıyor.
Bu yüzden de halkın darbeci subayları, astsubayları ve erleri linç ettiğini söyleyip duruyor. İftiralarının ardı arkası kesilmiyor. Onların masum olduğunu söyleyecek kadar pervasızlaşmasının sebebi, 15-16 Temmuz’da FETÖ’cü darbecilerin gömülmesiyle başlayan karamsarlıklarını yırtmak ve her türlü algı çarpıtmasının önünü açmak.
Bir FETÖ misyonu bu.
Linç, öyle mi?
O gece;
Asker kılığına girmiş 36 FETÖ’cü darbeci gebertildi.
Asker kılığına girmiş 46 FETÖ’cü darbeci de yaralandı.
15-16 Temmuz’un darbeci hainler açısından bilançosu bu.
Evet, bu korkunç geceyi tezgâhlayıp suç işledikleri, halkın üzerine ateş açıp, havadan uçaklarla bombaladıkları, tanklarla üzerlerinden geçerek iç organlarına kadar parçaladıkları, acımadan katlettikleri için kahramanca direnen halkımızın yanında mücadele eden güvenlik güçleri tarafından öldürüldüler ve yaralandılar.
Dua etsinler, bu kadarla kurtuldular.
Çünkü 15 Temmuz darbe girişimine karşı direnme hakkını, meşru müdafaa hakkını kullanan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başkomutan olarak “ölümüne, ölümüne” diyerek verdiği mücadele görevini yerine getirirken 259 şehit veren, 2193’ü gazi olan sivil ve silahsız halkımız, polisimiz ve FETÖ’cü olmayan vatansever askerlerimiz, asker kılığındaki bu darbeci FETÖ’cülere karşı SON DERECE İNSAFLI, VAKAR İÇİNDE davrandı.
Eğer halkımız linç etme motivasyonuyla hareket etseydi;
GEBEREN FETÖ’CÜ SAYISI 36 DEĞİL 1036, YARALANAN FETÖ’CÜ SAYISI 46 DEĞİL 3046 OLURDU.
Kemal Kılıçdaroğlu kendisine geçiş izni veren FETÖ’cülerin gözetiminde evvelden üzerine çıkacağını söylediği tankın yanından sıvışıp kaçarken ve Bakırköy Belediye Başkanı’nın evinde terlikleriyle konforlu koltuğundan televizyonu izlerken gerçeği, yalnızca gerçeği tüm çıplaklığıyla şüphesiz gördü.
Gördü ama o daha ziyade maç izliyor gibiydi.
Muhtemelen aklından “Bari bizimkiler hata yapmadan halkı bertaraf edip yönetime el koysa” düşüncesi geçiyordu.
Şimdi şöyle diyor Kılıçdaroğlu:
 “Askerlikte emir komuta zinciri vardır, emre itaat edeceksin, askerliğin kurallarını biliyoruz...
Hayır bilmiyorsun.
Bilsen, Anayasa’nın 137’nci maddesinden haberdar olurdun:
“Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu hâlde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. KONUSU SUÇ TEŞKİL EDEN EMİR, HİÇBİR SURETLE YERİNE GETİRİLMEZ; YERİNE GETİREN KİMSE SORUMLULUKTAN KURTULAMAZ. Askerî hizmetlerin görülmesi ve acele hâllerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.”
Oysa “Bize tatbikat ya da terör saldırısı var dediler” yalanına sığınan subaylar ve daha alt rütbeli askerlerin hiçbiri darbe talimatını veren ve suç teşkil eden bu emri yerine getirmeyeceklerine dair hiçbir itirazda bulunmadı.
Buna rağmen 20 yaş ve üzerinde olan YÜZLERCE ER bu sorumluluktan haberdar olmamaları ihtimali nedeniyle SERBEST BIRAKILDI.
Aslında o erlerin halkla karşı karşıya geldiklerinde “Bana ne yaptırıyorlar” diye düşünmesi ve ellerinde Türk bayraklarıyla karşılarına dikilen kadın-erkek, yaşlı-genç, çoluk-çocuk binlerce sivil-silahsız insanı hedef alan ateş emrini reddetmeleri gerekirdi.
Bu kadar embesil miydi hepsi de? Değildi, gerçeği biliyorlardı ve güce teslim oldular.
Ama dedik ya, buna rağmen serbest bırakıldılar.
Oysa bu emri sorgulayıp halka karışan ve içinde bulunduğu tankı halka teslim eden erleri de gördü bu gözler.
Lokantadaki televizyonu seyrederken darbe yapıldığını öğrenen ve gözleri fal taşı gibi açılan, devamında gidip durumu diğer erlere aktaran o askeri unutan var mı?
Ama halkın yanına gelip “Yurtta sulh parolasıyla darbe yaptık, birazdan TRT ve diğer kanallardan duyacaksınız, hepsine el konulacak” diye bağıran erleri de izledik.
18 yaşını geçerek reşit olmuş bir genç, adam öldürürse cezaevine girer. YAPTIĞININ BİR SUÇ OLDUĞUNU BİLİR. Komutanı bir ere “Şu sokaktan geçen herif bana küfretti, vur onu” derse er bu durumda “Emir komutaya uymam gerek” deyip denileni yapacak mı?
Ama mesele başka, Kemal Kılıçdaroğlu aldığı yeni vazifeyi yerine getiriyor:
“Askerler linç edildi” yalanıyla içerideki FETÖ’cüleri kurtarmak istiyor.
Kanaatim şu:
Kılıçdaroğlu FETÖ imamı olsaydı bu kadar “faydalı” olamazdı.
 
 
 
Özür filan yok, avcılık da yasaklanmalıdır!
 
Epey mail de geldi bu konuda da, hakaretler gırla tabii. Benden özür dilememi bekliyorlardı bir kısmı.
Avcılar…
Onlara cevap bile vermedim ama son olarak gazeteye "Avcılık ve Av Yaban Hayatını Koruma Konfederasyonu" bir açıklama göndermiş ve şöyle demişler:
"Kedi, vaşak, yaratık ve öldürmeyi öğrenen çocuklar” Başlıklı 09.12.2017 tarihinde yazdığınız yazının aşağıdaki paragraftaki avcılık ve avcılarla ilgili hakaret dolu yazınız için özür yazısı yazmanızı rica ediyoruz.
Çünkü o vaşağı vuran kişiler avcı değil, çobanlardır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na sorabilirsiniz.
Bu nedenle 150 bin kişiden fazla yasal evraklı avcı camiasını bu yazınız incitmiştir Bu nedenle camiamızdan özür dilemenizi tekrar rica ediyoruz.
Aksi takdirde yasal hakkımızı kullanmak zorunda kalacağız. "
Yazımda özür dilememi istedikleri ifadeler ise şöyle:
"Erzurum’un Karayazı ilçesinde avcı adı altındaki iki yaratık, artık nesli tükenmekte olan bir vaşak öldürmüşler ve sonra da fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşmışlar. Fotoğraf Millî Parklar Şube Müdürlüğü’nün dikkatini çekince hemen soruşturma başlatılıp hangi tarlada yetiştiğini tahmin edebileceğiniz o tek hücreli canlılar hakkında 8 bin 818 lira para cezası kesilip icra takibi başlatılmış. Değeri 8 kuruş etmeyen o iki terliksinin kişi başına 4 bin 409 lira para cezası ile kurtulacak olması reva mıdır bu dünyaya? Zaten kendilerini avcı olarak tanımlayan katiller sürüsü tarafından her yıl onlarca vaşak, kurt, tilki, karaca ve ayı öldürülmekte yaban hayatımızda. Ülkemizde yaban hayatını katleden avcılık yasaklanmalı ve çok ağır yaptırımlar getirilmeli."
Evet, yukarıdaki sözlerimin sonuna kadar arkasındayım.
Özür dilememi gerektirecek hiçbir şey yok. O iki yaratık avcıysa ve siz de "Bunlar bizim meslektaşımız, nasıl hakaret ederseniz" diyorsanız kendi tercihiniz. Ama zaten onların avcı değil çoban olduğunu yazmışsınız.
Ve tekrar ediyorum:
Evet, ister çoban, ister çiftçi ya da başka bir şey; kendilerini avcı olarak tanımlayan katiller sürüsü tarafından her yıl onlarca vaşak, kurt, tilki, karaca ve ayı öldürülmekte yaban hayatımızda.
Ve ayrıca yine söylüyorum:
Avcılık yasaklanmalıdır. Çünkü avcılık yaban hayatımızı yok etmekte.
Yaban hayvanlarını öldürenlere ise 8 bin lira gibi komik cezalar yerine hapis cezaları verilmelidir.
Dünyamızın o yaban hayvanlarına ihtiyacı var, avcılara değil.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.