Dersimli Kemal, Atatürkçü CHP’yi neden tasfiye ediyor?

A -
A +
Amerikan istihbarat servislerinin cesameti hakkında hepimiz az çok fikir sahibiyiz. Küresel güç olabilmek ve ülkelere hükmetmek kolay değil. On binlerce kişiyi istihdam ediyorlar. Onlardan birçoğu da hedef ülkelerin vatandaşları. Kimi parça başı istihdam ediliyor kimi de kadrolu. Özellikle de medya, siyaset ve bürokraside. Bazılarını sezinleriz. Ülke çıkarları bu konudaki tek turnusol kâğıdımızdır. Anlarız kısaca.
Kimi de sızan Amerikan belgelerinden deşifre olur. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun bu belgelerdeki TR 705 kodu medyada geniş çapta yer aldı misal.
SÖZCÜ gazetesinin AK Parti ve Erdoğan’ın yeminli düşmanı yazarı Yılmaz Özdil önceki gün onun hakkında aynen şu satırları yazdı:
“CIA'in örtülü kuruluşuna TR 705 kod numarasıyla bilgi sızdırdığı iddia edilen, Anayasa'daki vatandaşlık tanımının değiştirilmesini isteyen, PKK avukatı Sezgin Tanrıkulu mu? Ümit Kocasakal mı?”
TR 705 Sezgin’e geçen hafta CHP İstanbul il başkanlığına getirilen Canan Kaftancıoğlu da eklendi. Onda bir TR kodu olduğunu sanmıyorum. Bu denli hoyrat, edepsiz, pervasız biri çok tercih edilmez ama kullanışlı bir malzeme ve trol olarak bol bol değerlendirilir genellikle. Aslında CHP genel başkanlığına adaylığını koyan Atatürkçü Ümit Kocasakal'ın, onun gidip HDP İstanbul il başkanı olması gerektiğini söylemesi bir gerçeğe dokunuyor. Çünkü Canan Kaftancıoğlu HDP ve PKK ile ilişkisini saklamıyor.
Ama sonuçta onları CHP’ye getiren Kemal Kılıçdaroğlu. FETÖ’cüleri, PKK’lıları, İran ajanlarını, DHKP-C sevicilerini partiye dolduran da o değil mi?
Kemal Kılıçdaroğlu önceki dönem milletvekili yaptığı teyzesinin oğlu Hüseyin Aygün’ü de uzun süre korudu. Aygün “Dersim katliamı Atatürk’ün bilgisi dâhilinde yapıldı” deyince Kılıçdaroğlu onu göndermek zorunda kaldı. Aygün, kuzeni Kılıçdaroğlu gibi geri adım atmayı beceremedi.
Kemal Bey, Deniz Baykal genel başkan olduğu sırada Onur Öymen’in Millet Meclisi’ndeki konuşmasında “Tunceli’de Atatürk teröristlerle müzakere etmedi, gerekeni yaptı” demesini kınamış ve özür dilemesini istemişti. Ama CHP’deki Kemalistler ona sert tepki gösterince derhal geri adım atmış “Şimdi partiyi güçsüz bırakmamak gerek” deyip çark etme yeteneğinin ilk ipucunu vermişti.
Oysa eşi Selvi Hanım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ailesinden 40 kişinin katledildiğini ifade edip şöyle demişti:
“Dersim’in çok acı bir tarihi var. Büyüklerimiz hep anlatırdı. Kemal Bey’in babası, 1938’den sonra sürgün edilmiş. Halası aileden 40 kişiyle birlikte götürülmüş. Derin izler bırakıyor tabii. Öfkeleniyorsunuz. Hepsi öldürüldü...”
Kemal Kılıçdaroğlu bu arada araştırmacı ya da gazeteci olmadığı hâlde geçmişte Seyit Rıza'nın idamında görev alan, sonrasında bakanlık da yapan İhsan Sabri Çağlayangil ile bir söyleşi gerçekleştirmişti. Ses kaseti internette yayınlanan bu söyleşide Çağlayangil, "Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi" demişti.
Kılıçdaroğlu’nun kendisi CHP genel başkanlığına FETÖ’nün kaset kumpasıyla getirildikten sonra rahatlamış, Dersim katliamının jandarmanın vatandaşların eşine ya da kızına tecavüz etmesiyle başlayan isyanın sonucu olduğunu  anlatmıştı.
Ailesi ve kendiyle ilgili bu trajik geçmişin Kemal Kılıçdaroğlu’nun kişisel gelişimine nasıl yansıdığını az çok tahmin edebiliriz. Öz güveni arttıkça ve CHP içinde rakipsiz kalmayı sürdürdükçe tarihin en büyük takiyesinin onunla hayata geçeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. FETÖ elebaşı onun yanında çırak çıkacak, o derece.
Uzun zamandır Kemal Kılıçdaroğlu’nu izliyorum. Zorda kaldığında hiçbir etik soruna aldırış etmeksizin geri adım atıp bunu rasyonel bir tutummuş gibi yansıtabilmesi, en sert eleştirilere bile çelikten sinirle soğukkanlı kalabilmesi, partiyi FETÖ’cülerle, PKK yanlısı solcularla doldurmaktan çekinmemesi, fütursuzca yalan söyleyip iftira atması ve bu konuda kendi kitlesini inandırmayı başarması onun ne kadar tehlikeli biri olduğunu ortaya koyuyor.
Değerlerimizi aşındırma konusunda hiç çekinmeden el yükseltebiliyor.  “Kontrollü darbe” demekten de 15 Temmuz gecesi çıplak elleriyle tanklara direnen ve göğsünü mermilere siper ederek 250 şehit veren halkımızı “AK Parti militanı” olarak nitelemekten de geri durmuyor ve sinir uçlarıyla büyük bir başarıyla oynuyor. Rahmetli Savaş Ay’ın programında daha SSK Genel Müdürüyken kurumdaki berbat ve rezil durumu sırıtarak izlediğini görünce o vakit, onun “kullanışlı bir malzeme” olduğunu mutlaka donanımlı bazı uluslararası kurumlar da tespit etmiş olmalılar.
Kısaca Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir TR kodu var mı belli değil ama trajik Dersim öyküsüne, siyasetteki yükseliş çizgisine ve icraatlarına baktığımda CHP’deki Atatürkçüleri tasfiye edip aynı zamanda ülkeyi Sevr dönemine döndürmek için hazırlanan yolun kilometre taşlarını döşemekte etkin rol aldığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Daha açık yazayım mı?
Kemal Kılıçdaroğlu bugün ülkemiz ve bu gidişle yakında mazide kalacak CHP için artık bir Millî Güvenlik Sorunu olarak ortada durmaktadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.