Yargıyı küçümseyen siyaset çuvallar

A -
A +

Hatırlayacaksınız 15 Temmuz öncesinde yargıyı FETÖ’nün tasallutundan kurtarabilmek için o zamanki adıyla HSYK’yı yurtsever insanların kontrol altına alması gerekiyordu. Çünkü ülkeyi ele geçirmeye kararlı olduğu anlaşılan FETÖyargıdaki örgütlenmesini tamamlamak üzereydi.

Bu yüzden sosyal demokratlar, muhafazakârlar ve milliyetçiler bir araya gelip YARGIDA BİRLİK plâtformunu kurdular. Çok başarılı ve göz alıcı bir çalışmaydı. İlk kez vatan için özlenen bir tablo ortaya çıkmış, farklı görüşteki yargı mensupları o zamanki adıyla Cemaat adlı yapının karşısında örgütlenmişlerdi.

İlk kurucuları ortaya çıktığında gazeteler bu haberi “Paralel isyanı yargıda birlik getirdi” diye vermişti. Kurucuları ilk toplantılarını Konya’da 22 Nisan 2014 tarihinde yapan platform büyük ilgi gördü ve 300’den fazla yargı mensubu katıldı. İlk kurucuları içinde Ankara Başsavcı Vekilleri Ramazan Kaya ve Harun Kodalak, Ankara 5. İş Mahkemesi Hâkimi Gülsün Mısır, Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimi Hayri Keskin, İstanbul Anadolu Başsavcı Vekili Ömür Topaç, Yargıtay Tetkik Hâkimi Erkan Özkaya, Gölbaşı Başsavcısı Ali Çalık, HSYK Başmüfettişi Mehmet Yılmaz bulunuyordu. Platforma daha sonra HSYK Genel Sekreteri Bilgin Başaran, Genel Sekreter Yardımcısı Musa Kanıcı, Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Selahattin MenteşBasri Bağcı, Hukuk İşleri Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Taşkın da dâhil oldu.

Bu çalışmalar ilerletildi ve bir güç olarak ortaya çıkıp HSYK seçimlerine katıldıklarında tarih 12 Ekim 2014’ü gösteriyordu. Seçimlerin sonucunda 15 üyeli HSYK seçimlerinde Yargıda Birlik Platformu 8 üyelik, Cemaat yanlıları da 2 üye kazandı. Ama az bir oy farkıyla. Durumun vahameti bu sonuçla ortaya çıkmış, Cemaat yapılanması içindeki 5 bine yakın örgüt üyesinin hâkim ve savcı unvanıyla yargıya sızdığı ortaya çıkmıştı kabak gibi. Yargıtay ve Danıştay’dan seçilen üyeler de hesaba katıldığında seçimle gelen 15 HSYK üyesinin siyasi yelpazesi “4 sosyal demokrat, 4 ülkücü, 4 cemaat ve 3 hükûmete yakın” olarak gerçekleşti. Cemaat karşıtı oluşumu temsil eden YBP’nin listesinden seçimi kazanan 8 üyeden 3’ü ülkücü kökenli (Metin Yandırmaz, Ramazan Kaya, Mehmet Durgun), 3’ü AK Parti’ye yakın (Halil Koç, İsa Çelik, Turgay Ateş) ve 2’si de sosyal demokrat (Mehmet Yılmaz, Ömür Topaç) oldu.

Bu büyük mücadele 15 Temmuz’a kadar güçlü biçimde sürdü. Ama sonrasında tavsamaya başladı. Yeni adıyla HSK ve hükûmet, yargının FETÖ’den kurtarılmasında birlikte hareket eden ve FETÖ dışındaki tüm unsurları içinde barındıran Yargıda Birlik Platformu’nun bu onurlu ve liyakatli temsilcilerini 15 Temmuz sonrasında yeterince değerlendiremedi. Öncelikle çıkan ilk kararnamede âdeta sıfırlandılar. Örneğin başsavcı vekillerini aldılar bir ilçeye savcı olarak tayin ettiler. Ödüllendirilmesi ve daha kritik mevkilere atanması gerekenler umduklarını bulamadılar ve hatta tenzili rütbeye uğrayanlar bile vardı aralarında. Bu yüzden ciddi bir kırgınlık oluştu. Pek çoğu “FETÖ’ye karşı en güçlü macadeleyi verirken el üstünde tutulduk ama ilk fırsatta itildik” diyor şimdi. Hatta muhafazakâr kanadın alt kademelerinde de benzer hoşnutsuzluklar ve kırgınlıklar meydana geldi.

Sonuçta 15 Temmuz’un iki yıl öncesinde bir araya getirilen bu GENİŞ TABAN bozuldu. Oysa korunabilirdi. Liyakat ve temsil esası gözetilseydi bu yaşananlar yaşanmazdı.

Her gün haykırarak dillendirdiğimiz o abuk subuk kararların altında biraz da bunları aramak mı gerekir acaba diye insan sormadan edemiyor. Kaldı ki bir yararı daha vardı liyakat, temsil ve mücadeleye verilecek ödülün; yargıda bugün en çok ihtiyacı olan şey, yani oto kontrol sağlanırdı.

Tüm BUNLARI AKLIMA GETİREN SEBEBİ de açıklayayım.

Bu yazının nedeni, FETÖ’cü, kripto bir yargı mensubunun attığı tweetler. FETÖ’cü tahmin edeceğiniz tarzda tehditlerini ve hakaretlerini sıralıyor ama bir yandan da HSK, Hükûmet ve Adalet Bakanlığı’na ne yapılması gerektiğinin de ipuçlarını veriyordu.

Çakma bir fotoğrafın yanına sözde isim ve Lawyer yazan bu FETÖ’cü, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın “4 bin FETÖ üyesi hâkim ve savcı tasfiye edildi” sözlerine atıfta bulunarak şöyle diyor:

“Yıllarca yasa dışı yaptıkları fişlemeler olmasa daha kumpas darbe girişimi devam ederken kumpasçı hâkim Mehmet Yılmaz evinde gecenin saat 3’ünde nasıl isimleri tespit edip kullanıldıktan sonra tekmeyi yiyen tetikçi savcı Necip Cem İşçimen’e verecekti? Kullanıldıktan sonra tekmeyi yiyen İşçimen’e.

Bir de Gölbaşı eski Başsavcısı Ali Çalık vardı. Daha 2013 yılında elinde hâkim savcı listeleri renk cümbüşü yapıyordu. Adliyeler küçük yerler. Şimdi diğer tetikçi gibi kullanıldıktan sonra tekmeyi yiyen Ali Çalık Ankara’da adliyede Yargıtay’da Bakanlık’ta elinde listeler, fişleme yapıyordu.”

Böyle devam ediyor tweetler. İsimler, tehditler vs...

DIŞİŞLERİ’NDEKİ DİNLEMEYLE ADINI DUYDUK O SAVCININ

Hemen bu tweetlerde ismi geçenlerden Ali Çalık hakkında bir araştırma yaptım. Yargı’da Birlik Platformu’nun kurucularından ve Konya’daki ilk toplantıya katılan kurucu üyelerden biri. Yani elini taşın altına koyanlardan. Merak ettim, bu FETÖ’cünün yazdıkları ne kadar doğruydu?

Sorularımın cevaplarına epey araştırma ve konuşmadan sonra ulaştım.

Hani şu ünlü bir FETÖ dinlemesi vardı, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan toplantıya ait. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun Suriye ile ilgili yaptığı toplantı.

O toplantıyla ilgili dinleme tapeleri FETÖ’cüler tarafından sosyal medyaya sızdırılınca kamuoyu işitti Ali Çalık’ın adını.

Kimsenin elini taşın altına koymadığı zor zamanlardı ve o Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanmıştı.

Çünkü FETÖ’cülerin en yoğun oldukları Gölbaşı’nda kurulu TİB’de (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı-Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) soruşturma başlatılması gerekiyordu.

Ama önce bu ihanet paylaşımının sosyal medyadan kaldırılması gerekmekteydi. Ali Çalık bunu yapmak istiyordu ama asıl yetkili olanın Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olduğu belirtildi kendisine. Bunun üzerine Savcı Fethi Şimşek’i aradı. Çekingen davrandı Fethi Şimşek.

Düşünün 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden hemen üç gün önceydi. Bakanlığa gitti ama bugün hâlâ anlı şanlı görevlerde olan bürokratlar ona “Çok sert girme, seçim var” diyerek engel olmaya çalıştılar.

YOU TUBE’A ERİŞİM YASAĞI VE MEDYANIN İHANET ÇEMBERİ

Ali Çalık yılmadı, kendi yaptı işi. Aynı gün You Tube’dan erişime engel getirilmesini talep etti önce. Ret cevabını alınca söz konusu dinleme içeriğinin başkalaştırılmış ve montajlanmış olarak devletin gizli bilgilerine ait olduğunu belirterek hemen mahkeme kararı çıkarttı. TİB başkanlığına da bu mahkeme kararını iletti. TİB de bunun üzerine You Tube internet sitesine, yayınlamaları halinde diğer internet sitelerine doğrudan erişim yasağı getirdi. Ayrıca konu hakkında basın yayın yasağı da kondu.

Her şey bir gün içinde olup bitti.

FETÖ’cü ve destekçisi basın; Hürriyet, Milliyet, Sözcü, Cumhuriyet vb.leri kıyameti kopardı bu kararlar üzerine, hatırlayacaksınız.

Ali Çalık hemen bunun ardından için FETÖ’cü kaynayan TİB’e operasyon için düğmeye bastı. Düşünün sanıklarından biri de azılı FETÖ’cü Harun Biniş.

ALİ ÇALIK’IN SONRASI VE YARGIDA BİRLİK’İN AKIBETİ

Peki, “işler yoluna girince” Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcısı Ali Çalık’ın durumu ne oldu?

Hemen söyleyelim. Önce Yargıtay’a tayin ettiler Savcı olarak. Bu bir tenzili rütbeydi onun için. Yargıtay savcılığı aslında biraz da tetkik hâkimliği gibidir. O orada savcılık yaparken en kritik zamanlarda önünden köşe bucak kaçanlar Yargıtay üyesi seçildiler.

FETÖ’cüler tarafından tehdit edilen oydu. Yargıdaki FETÖ hâkimiyetini bitiren süreçte kilometre taşı olan Yargıda Birlik Platformu’nun ilk tohumlarının o ve birkaç kişinin evinde atıldığı ise bir başka gerçekti.

Hatta daha fazlasını söyleyelim, Ali Çalık Gölbaşı’nda, TİB’deki “Cemaat yapılanması”yla ilgili soruşturmasını açtığı sırada kendisine “Bir gün gelir bunun hesabını verirsiniz, Erdoğan’ın tetikçisi olmayın” diyen İ…, bugün başkentin önemli savcılarından biri.

Sadece Ali Çalık örneğini seçtim ama onun gibi pek çok isim var FETÖ’cülerin  “Kullanıldıktan sonra tekmeyi yiyen” diye adlandırdığı.

Bunları neden yazdım söyleyeyim:

FETÖ İLE MÜCADELE EDENLER KÜSTÜRÜLMEMELİ

Yargıyı küçümseyen siyaset çuvallar. Bu kesin. Aynını şimdiki hükûmet de yaşayacak eğer uykudan uyanmazsa. Bu yüzden Adalet Bakanlığı HSK tabanını genişletmek için yeni çalışmalar yapabilir.

FETÖ ile mücadele edenler küstürülmemeli. Ama görüyoruz ki devlette bu konuda korkunç bir umursamazlık hissediliyor.

Yargıda Birlik Platformu kurulduğu sıradaki heyecan kaldı mı? Ara ki bulasın. Peki, Türkiye tehlikeyi atlatabildi mi?

Edindiğim bilgi şu; yargıda hâlâ en az 1500 FETÖ’cü inlerinde sinsice bekliyor.

Sürekli olarak yargıya güveni törpüleyen, aşındıran, yok eden de onlar. Sorarım, milleti ayağa kaldıran o abuk subuk yargı kararları ne ifade ediyor sizce?

YARGIDA GÜÇLÜ TEFTİŞ SİSTEMİ GEREKLİ

Buna karşı ne yapılıyor?

Türkiye’de 18 bin hâkim ve savcı var.

Onlar hakkında gelen şikâyet sayısı ne kadar biliyor musunuz? Tam 20 bin.

Adalet Bakanlığı ve HSK bünyesinde ise yalnızca 250 müfettiş var. O müfettişler ne yapsın? Denetime kalksa yıllar sürer. O yüzden herkes koyver rahvan gitsin modunda.

Oysa hâkim ve savcılar kamu gücü kullanan kişiler. Hızlı ve doğru kararlar verilebilmesi için güçlü bir teftiş sisteminin kurulması gerekir. Bir önemli söz var adliyelerde:

“Hâkim ve savcılar teftiş görmezlerse mesleğin kokusunu alamazlar.”

Eğitim, iş yeri eğitimi desen keza hiç yok.

Bir yanda küstürülmüş yargı mensupları, diğer yanda kripto FETÖ’cüler, öte yanda da hiçbir deneyimden, eğitimden geçmeden kura ile hâkim ve savcı yapılmış çoluk çocuk.

Bu nedenle Beykoz’daki değnekçiyle ilgili karara da, karısını sakat bırakan adama verilen bir ay cezaya da, Ahmet Küçükbay, Ömer Faruk Kavurmacı, Abdülhakim Coşkun, Zindaşti gibi onlarca FETÖ’cünün serbest bırakılmasına da şaşırmamalı.

Erzurum’a göndermek ceza mı ödül mü?

Adliyelerdeki yolsuzlukların bahsini bile açmadım farkındaysanız.

O ayrı bir fasıl...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.