Yargıda Kemalist metastaz ve Eren Erdem lobisi

A -
A +
Bu ülkenin başına bela edilmek istenen en önemli sinir uçlarından biri de Alevi-Sünni çatışmasıydı. Yalnızca Türk-Kürt değil, Alevi-Sünni çatışmasından büyük projeler üretenlerin varlığı sır değil ülkemizde ve dünyada. Geçmişte çok acı tecrübelerle bunu yaşadık. Çorum, Maraş, son olarak da Madımak katliamı. Ülkemizin en hassas olması gereken konulardan biri. Kim bu “yarayı” kaşımak istiyor ve geçmişin acı hatıralarını deşerek yeni provokasyonlar peşine düşüyorsa onun yakasına yapışmak boynumuzun borcu olmalı. Çünkü on yıllardan beri yan yana ve barış içinde yaşayan Alevi ve Sünnilerin arasına kama sokmak, nifak tohumları ekmek ancak bu ülkenin kurucu unsurlarının temeline dinamit koymak isteyenler tarafından yapılabilir. Bunları neden söyledim? Bundan yaklaşık bir yıl önce Twitter hesabıma girdiğimde gördüm ki CHP milletvekilleri Eren Erdem ile Sezgin Tanrıkulu ısrarla Malatya’da bir mahallede Alevi ailelerin evlerinin işaretlendiğini yazıyorlardı. Öylesine provokatif ve gerçeklikten uzak bir paylaşım sürecine girmişlerdi ki durmak bilmiyorlardı. Alevi-Sünni çatışması çıksın da işimizi görevlim diyenler için bulunmaz bir fırsattı. Bu ülke bir kere daha Çorum, Maraş ve Madımak’ı kaldıramazdı. Her ikisine de bu kışkırtıcılığı yapmamalarını söyledim, devam ettiler. Sonunda onları sert biçimde şu sözlerle uyardım: “Malatya’da Alevi vatandaşların evlerinin kapısına çarpı işareti koyan provokatör namussuz ve soysuzlar emin olun ki Eren Erdem ve Sezgin Tanrıkulu gibilerin iyi tanıdığı, FETÖ’cü, PKK’lı vb. karanlık tipler çıkacaktır.” Önce Sezgin Tanrıkulu bu paylaşımımı cevapladı. “Çukur” diye hakaret ederek. Ardından Eren Erdem beni mention’layarak, yani bana doğrudan hitap ederek aynen şöyle dedi: “Ey soytarı! Para için şerefini satmış saray meczubu. Ağzından dökülen iftiralara halkın inandığını mı sanıyorsun! Sen Sivas’ı yakanların, ben ise yananların tarafındayım. Senin gibi CIA personellerinden beslenecek hainlere ayıracak vaktim yok. @FUATUGUR” Daha sonra devam etti. Benim 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminden önce yazdığım yazılardan yola çıkarak “15 Temmuz’u önceden biliyordu, elinde şehitlerimizin kanı var” iftirasını attı.   VE BEN CEVAPLARINI VERDİM   Şu anda cezaevinde olan Eren Erdem adlı kişiye, milletvekili olması tamamen bir proje olan bu adama ve ekürisi Sezgin Tanrıkulu’na gereken cevapları art arda sıraladım. Önce soruyorum: Bana SOYTARI, ŞEREFİNİ SATMIŞ SARAY MECZUBU, CIA PERSONELLERİNDEN BESLENEN HAİN, TETİKÇİ diyen bir adama ne demem gerekirdi? Boynumu büküp “Affedin Acem Sultanı, ben ettim siz etmeyin” diye yalvarmalı mıydım? Doğal olarak hak ettikleri cevapları aldılar. Hem de “Alevilerin kapılarına işaret koyuyorlar” kışkırtıcılığını bıraktırıncaya kadar yazdım. Bırakmak zorunda kaldılar.   PROVOKASYONUN ALTI BOŞ ÇIKTI   Peki ne çıktı o “Malatya’da Alevilerin evlerini işaretliyorlar” yalanından? Hiçbir şey. Provokasyondu ve bunu görmemek için akılsız olmak gerekirdi. Tuhaf olan da şuydu. CIA PERSONELİ KİMMİŞ? KİM CIA’DEN BESLENİYORMUŞ? Eren Erdem bana “CIA personellerinden beslenen” kişi diye hakaret edip iftira atarken ekürisi Sezgin Tanrıkulu’nun Wikileaks belgelerindeki sicilini unuttuğumuzu sanıyor olmalıydı. Çünkü ABD’den sızan CIA belgelerinde CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun da adı geçiyor ve kendisi CIA’ye bilgi akışı sağlayan ve TR705 kod adıyla anılan kişi olduğu belirtiliyordu. Bunu ilk ortaya çıkaran da yine CHP’nin namuslu ve vatansever milletvekillerinden 24. Dönem Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’dı. Dilek Hanım Meclis’te Sezgin Tanrıkulu’na “Sen ajansın ve partimizi bölmeye geldin” demişti. İkinci olarak bana “Ben Madımak’ta yananların tarafındayım, sen yakanların” diye iftira atan Eren Erdem adlı şahsa ve CHP’ye en iyi cevabı DSP Genel Başkanı Önder Aksakal veriyor: “12 Eylül faşistleri ve Madımak katilleriyle aynı saftasınız.” Kimleri kastediyor dersiniz?   HAKARET EDEN EREN ERDEM BANA DAVA AÇTI VE KAZANDI  
Evet, gelelim işin esasına. Bana SOYTARI, ŞEREFİNİ SATMIŞ SARAY MECZUBU, CIA PERSONELLERİNDEN BESLENEN HAİN, TETİKÇİ diye hakaretler saydıran Eren Erdem verdiğim cevaplar üzerine hakkımda dava açtı. İlginçtir, “Bana hakaret etti” diyor.
Oysa hem Savcı’ya hem de Hâkim’e HAKARETİ EREN ERDEM’İN BAŞLATTIĞINI, bunun üzerine GELİŞEN TARTIŞMADA karşılıklı sarf edilen sözler olduğunu ifade ettim. Ama gelin görün ki Mahkeme beni OKKALI TAZMİNATA mahkûm etti. Neymiş, KAMU GÖREVLİSİNE hakaret. O ne yahu? Birincisi, o senin dediğin kamu görevlisi, şu anda cezaevinde ve 9,5 yıldan 22 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Hem de  "FETÖ üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek", "Gizli tanığı deşifre etmek" ve "Soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından. Anlıyorum, çok kıymetli bir “Kamu görevlisi” olduğu muhakkak. İkincisi o kamu görevlisi değil, siyasetçi. Siyasetçi de en ağır sözleri bile kaldırmak zorunda. Bu AYM ve AİHM kararlarında, içtihatlarında mevcut. Üçüncüsü de kamu görevlisi ya da milletvekili VATANDAŞA YA DA GAZETECİYE HAKARET ETME SERBESTİSİNE mi sahip? Şimdi başlığa gelelim. Ne oluyor arkadaş? Sanki bir Eren Erdem’i koruma lobisi faaliyette. YARGIDA KEMALİST METASTAZ mı diyelim buna? Umarım “Madem öyle biz de sizin taraftaki adamlara cezayı basarız” mantığı değildir bu. Lâkin bu işin hakkı hukuku yok mu? Adam bana hakaret edecek, ben cevabını verince 7600 lira cezayı yiyeceğim. Adalet böyle bir şey mi? Bu başıma gelen üçüncü vaka. Diğerlerini yazmıştım. Ama artık yeter!   BU İLK VAK’A DEĞİL, DAHA AĞIR İHLALLER DE VAR   Bir benzer karar da gazeteci Şükrü Sak için verildi. Şükrü Sak, Nabız Haber adlı internet sitesindeki köşe yazısında(*) bu garabeti uzun uzun anlatmış. Hakkında verilen kararı da şöyle anlatmış: Mevcut teamüller göz önüne alındığında, bu öylesine zorlama bir karar ki, neredeyse "Sanığa ayrıca yüz kırbaç vurulmasına" demedikleri kalmış! Bu davada da aynı şey. Eren Erdem kamu görevlisiymiş. Yahu kardeşim eğer milletvekilleri kamu görevlisiyse atamayla gelsinler o zaman. Bu durumda 657 sayılı kanun uygulanır. Mahkeme savcısı ve kararı veren hâkime göre Şükrü Sak’ın “Büyük Suç”u "Aile dostum” dediği gazeteci Emre Erciş’in bu şahısla ilgili iddialarını bir “haber-makale” şeklinde değerlendirmesi. Sonuç: 11 ay 20 gün hapis cezası. Pes ki ne pes! Gerekçe ise Şükrü Sak’ın Eren Erdem’e “Şerefsiz” dediği iddiası. İDDİA diyorum çünkü Şükrü Sak, Eren Erdem’e “Şerefsiz” dememiş.   SANIĞIN SAVUNMASINA MADEM İTİBAR ETMEYECEKSİN…   Ama ona yakın aile dostu bir gazetecinin, Emre Erciş’in “Şerefsiz” dediğini yazmış. Belgesiyle, kanıtıyla. Üstelik mahkeme “Evet bu sözler Emre Erciş’e ait” diyerek durumu kabullenmiş. Ama gerekçesinde “Sanığın savunmasına itibar edilmemiştir” diyerek hapis cezasına hükmetmiş. Bir mahkeme kararında “Sanığın savunmasına itibar edilmemiştir” diye cezaya gerekçe oluşturduğunu hayatımda ilk kez işitiyorum. İkinci kez pes! Şükrü Sak gazeteci olarak Emre Erciş’in söylediklerini haber yapmış ve cezalandırılmış. Peki, Eren Erdem kendisine burada sıralayamayacağımız inanılmaz ağır sözleri söyleyen ve özel hayatına dair şoka uğratıcı bilgileri, “Elimde görselleri var” diyerek anlatan aile dostu Emre Erciş’e dava açmış mı?HAYIR! Açmamış. Peki neden? Bunun cevabını Emre Erciş veriyor Şükrü Sak’a. Hem de Twitter üzerinden. “Şükrü Sak keşke beni şahit olarak gösterseydi, ben gider her şeyi anlatırdım. Eren Erdem beni dava edemez çünkü hakkındaki tüm pislikleri biliyorum.” Başka sözüm yok Hâkim Bey. .....  (*)http://www.nabizhaber.com/iste-bu-bir-skandaldir-2371yy.htm

 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.