Bu 'Küçük İbo’yu başımıza sen sardın maalesef

A -
A +
Tüm büyük liderlere bakın. Devrimler gerçekleştirmişlerdir, tarihin akışını değiştirmişlerdir ve toplumları yaptıkları reformlarla dönüştürmüşlerdir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan o liderlerden biri.
O liderler bazen de öyle hatalar yapmışlardır ki ceremesi yıllarca çekilmiştir ve hatta hâlihazırda çekilmektedir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da onlardan biri.
27 Haziran 2019 tarihli yazımda(*) şu başlığı atmıştım:
“Erdoğan’ın en büyük hatası; Davutoğlu”
O yazıdan bu yana ne denli patolojik bir vaka ile karşı karşıya olduğumuz her geçen gün daha çok ortaya çıkıyor. Son konuşmasını dinlemişsinizdir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti’yi “Bazı şeyler”i açıklamakla tehdit ediyor. Hem de kendisinin Başbakan olduğu dönemle ilgili olarak:
“Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamazlar! Açık söylüyorum. Neden mi? İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır..."
Dün Sabah yazarı Melih Altınok bu konuda gereken her şeyi yazdı. Tekrarlamayacağım ama şu çağrısına tamamiyle katılıyorum:
“Hiç durma, hemen çık konuş!”
Eğer bir gün bile gecikirse çapsızlığına bir halka daha ekleyecek.
Hillary Clinton’ın ve Batılı liderlerin “Sen aslansın kaplansın” diye pohpohlayıp karşılıklı ÇAK yaptığı dönemde, anlaşılan o ki “Fasulye-nimet” ilişkisinden nasiplenmek istemişti muhterem.
Sesimizi çıkarmayıp “Biraz avans verelim, kim olsa hak eder” diye ilk vakitler yalnızca izlemekle yetindik. Karşımızda bir karikatür görsek de sonuçta “Başkan seçti, vardır bir bildiği” deyip sineye çektik. Ama Suriyeli mülteciler konusunda Avrupa Birliği ile yürütülen müzakereler kötüye gidiyordu ve kendi şahsım adına ne yalan söyleyeyim, dayanamadım “İmzalama şu Geri Kabul Anlaşmasını, çocuk gibi kandırıyorlar seni, daha doğrusu hepimizi” diye yırtındım.
Ama sesimizi duyuramadık. Vallahi Cumhurbaşkanımız da işitmedi. Danışmanları Cumhurbaşkanı’na keyfini kaçırmayacak yazılar sunmakla mı görevli sanıyorlardı kendilerini bilemiyorum. Tatsız bir durumdu ama birinin hakikati söylemesi gerekiyordu.
Sonuçta bu anlaşmayla Avrupalılar Suriyeli mültecilerden kurtuldu ama biz bağrımıza taş basıp vize muafiyeti yerine babayı aldık sayesinde. Sırtına indirilen aferin şaplaklarını yeterli bulmuş olmalı ki ballandıra ballandıra anlattı anlaşmayı. Vize muafiyeti diye bir vaat yoktu ve milleti resmen “var” diye kandırdı.
Çiftlikbank mağdurundan beter olduk.
Şimdi kalkıp “Biz korkmayız ondan bundan, insan içine çıkamazlar” diye efeleniyor Küçük İbo gibi.
Aslında bu kurusıkı tehditlerinin sebebi Cumhurbaşkanı’nın AK Parti’nin 18. Yaş Kutlaması’nda yaptığı konuşmada “İçimizdeki hainlerin ne yaptıklarını da size yeri geldiğinde açıklayacağız. Biz kuru kuru manifesto adamı değil iş ve icra adamayız” demesinden ciddi şekilde paniklemiş olması.
Malzeme bu. Nasıl biri Başbakan yapılmış bu ülkenin başına gözlerimizle gördük, kulaklarımızla işittik.
Bu yüzden şimdi yine kendimize dönelim.
Bütün ütopik sosyalistler gibi devrim yapacağını sandığı işçi sınıfı ve halkından umudunu kesen Nazım Hikmet’in “Akrep gibisin” adlı şiirindeki şu son satırları, şiirin bağlamından kopararak Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan için uyarlamak zorundayım:
kabahat senin,
-demeğe de dilim varmıyor ama-
Kabahatin çoğu senin canım kardeşim!
Diyorum ki, hata kullara mahsus, lider de olsa. Hatadan geri dönmek, özür dilemek ise siyasetin şanındandır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gönül insanıdır, açık sözlüdür. Bu yönünü çok seviyorum ve bu yüzden aynı açık sözlülükle yazıyorum. Keza düşüncemi destekleyen açıklamaları da henüz hafızalarımızda taze. Misal, 15 Temmuz gecesi FETÖ darbesi ile yüzleştiğimizde yaşanan travmanın ardından aynen şöyle demişti:
“Bu hain örgütün gerçek yüzünü, çok daha önceden ortaya dökememenin üzüntüsü içerisindeyim. Rabbim de milletim de bizi affetsin...”
Erdoğan’ın o konuşmasında ciddi bir öz eleştiri vardı.(**)
Liderlerin, birlikte çalışacakları insanları seçerken kılı kırk yardıklarını biliyorum ama yine de insan seçiminde, müttefik belirlemedeki hataların sonucu bunlar. Hepsi de çok ağır sonuçlar.
Sadece bu Küçük İbo değil, onlardan daha epey var.
Aynını bir kez daha yaşamamız gerekiyor mu?
.....
(*)https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/608625.aspx
(**)https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdoganrabbim-de-milletim-de-bizi-affetsin,a-10dDB6SEucoS9ZT8sSmQ
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.