Türkiye dijital dünyaya ve bu fakülteleri kurmaya hazır mı?

A -
A +
Bugünün ve geleceğin dünyasının gidişatı artık belli oldu.
Facebook, Twitter, Amazon, Apple, Microsoft, İnstagram, WhatsApp vb.lerini kullanıp duruyoruz.
Tüm bu “hizmetlerden” bedava yararlanıyoruz. Ama çok söylenen ve cuk oturan sözlerden birini tekrar edersek:
Bir hizmeti ücretsiz alıyorsanız unutmayın, ürün sizsiniz!..
Evet, 21. Yüzyıl’ın başından itibaren insanlar artık mahremiyetlerinden vazgeçtiler. Çünkü ödemeyi mahremiyetimizle yapıyoruz. Artık dünyada beden mühendisliği söz konusu.
Bedava peynir nerede bulunur? Fare kapanında…
Artık parmak izimiz, göz imzamız, sesimiz onlarda… Siri dediğiniz nedir ki sonuçta? ICloud dediğiniz nedir? Big Data’dır. Verilerimizi kaybetmeyelim diye orada yedekleriz.
Bilgi kimin elindeyse güç onda olacak.
Elon Musk ne yapıyor? Beyinlerimiz minicik elektrotlarla birlikte Bluetooth’lara bağlanacak, bilgisayarlara insan beyninden çeşitli bilgiler aktarılabilecek, depolanabilecek, transfer edilebilecek, hatta hacklenebilecek. Buradan uyarıyorum, Türkiye’de bir an evvel BİO BEYİN MÜHENDİSLİĞİ ve NANO-NÖRO-KUANTUM MÜHENDİSLİĞİ fakülteleri açılması lazım.
Bakın, Pentagon’dan bir general “2040 yılında ABD ordusunun yüzde 30’u robot android askerlerden meydana gelecek” diyor ve devam ediyor:
“Bunlar 2050 yılında hologram, yani görünmez asker robotlar olacak.”
O zaman bizim bu hologram robotları Gören göz yapmamız gerekiyor. Buna hazır mıyız?
Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahı Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın anlatıyor:
“Bundan tam 41 yıl önce epileptik bir hastanın, yani sara nöbeti geçiren bir hastanın ki o zaman tomografi, MR, anjiyografi gibi imkânlar yok, ameliyatını yaptık. Hastamızda epileptik bölgeyi bulmak için, yani sara nereden çıkıyor ve nereden kaynaklı bulmak için hastayı uyutmadan yaptığımız bir beyin ameliyatında insanın ne düşündüğünü frekanslara döktük ta o zaman. Baktık ki düşündüğü ile sözlerinin frekansları arasında çok güzel bir uyum var. Uluslararası yayınlarda makale olarak yer aldı bu deneyim.”
İşte Elon Musk da diyor ki biz bu düşünceleri aktaracağız.
Bir salgının içinden geçiyoruz. Aşılardan söz ediliyor, İsveç ve Brezilya’da insanlara çipler takılıyor ve birtakım hazırlıkların ipuçları var. Çin devleti 200 milyon kamerayı vatandaşlarının akıllı telefonlarıyla entegre etti ve onlarla ilgili tüm bilgileri belli merkezlerde toplamaya başladı bile. Bugün sağlıkla ilgili bilgiler aktarılıyor ama yarın ne olacak?
Tasvir etmeye çalıştığımız bir dijital devrim var ve bunun bir DİJİTAL DİKTATÖRLÜĞE dönüşmesi ihtimali çok güçlü biçimde mevcut.
Yani böyle bir durumda, verilerimiz tek elde toplandığında, onların derdi bizim kan şekerimiz, kolesterolümüz vb. değil BENİM NE DÜŞÜNDÜĞÜM olacak.
Evet, “Ben ne düşünüyorum, nabzım seni gördüğüm zaman ne kadar atıyor, beynimdeki bağlar nasıl çalışıyor”un peşinde adamlar. Bütün bu verilerin bir faşist diktatörün elinde olduğunu varsayalım. Ya da dünyayı küresel bir köy yapıp istedikleri gibi dizayn etmek isteyen bir küresel çetenin elinde. Zaten çoğu bilgilerimiz de yukarıda da belirttiğimiz gibi ellerine geçmiş durumda.
Ve dahası BİOMETRİK DİJİTAL VERİ BANKERLİĞİ gündeme gelecek. Banker alır, satar ve kötüye de kullanır.
Kısaca bu salgın korkunç bir gözetim sistemine meşruiyet kazandırmayı hedefliyordu ve önemli bir adım atıldı bu konuda. Artık verileri tek elde toplanıp kontrol edilebilir, yönlendirilebilir ve üzerlerinde her türlü işlem yapılabilir bir insanlık inşası üzerinde çalışmalar yürütülüyor.
Bunun sonu ne olacak? Demokrasi ve özgürlük kavramları ile veriyi kullanma biçimini nasıl uyumlulaştıracağız? Demokrasi verileri dağıtır, diktatörlük ise tek elde toplar.
Yani dijital veriler kimin eline geçecek, veri mülkiyeti kime ait olacak?
İnsan yaşayan bir algoritma olduğuna göre insanı bir ürün olarak kullanmak isteyen kafanın amacı milyarlarca insanı robotlara dönüştürmek olmayacak mı?
Gelecekteki bu yeni düzenin bir hukuk sistemine ihtiyacı yok mu?
Bir Küresel Anayasa mı gerekli ileride? Hukuk insan için değil hayat için var olduğuna göre geleceğin dünyasını belirleyecek nöro teknoloji bizi nereye götürecek?
Tüm bu sözler geçen pazar günü ATV Avrupa’daki Avrupa’da Gündem programına katılan ve bir bilim insanı olmaktan öte âlim olan, eserleriyle müthiş ufuk açan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın ile Zürih Üniversitesi öğretim üyesi ve aynı zamanda Avrupa’da yürütülen Blue Brain Project’in yürütücülerinden Mustafa Çavuşoğlu’nun konuşmalarından derlendi. Bu ilginç programın tamamını izlemek isterseniz de link aşağıda.
https://www.youtube.com/watch?v=gJGPXgYbXhc&feature=youtu.be&app=desktop
 
FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZISI
Maden ruhsatı sahibi FETÖ sanığının avukatından açıklama
 
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.