Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vova’ya ne söylemeli?

A -
A +
 
Son günlerde gerek hükûmet, gerekse askerî çevrelerde Rusya karşıtı bir hava esiyor. Çeşitli televizyon kanallarında da bu hava köpürtülmekte.
Kaynağı nedir az çok tahmin ediyorum ama giderek soğukkanlılığı kaybetme hâli var.
Öne sürülen argümanlar da genellikle Rusya’nın Suriye meselesindeki tutumu, Libya’daki Wagner paralı askerleri, Rusya’nın Hafter’e destek verdiği meselesi.
Son olarak Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı ile Sisi’nin “Libya’ya gireceğiz” tehditlerinin arkasında da Rusya aranıyor.
Bir kere şunu kabul etmemiz gerekiyor.
ABD Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de ne için bulunuyorsa, Rusya da aynı nedenlerle o bölgelerde vaziyet alıyor.
Türkiye’nin o bölgelerde bulunma sebebi ise ağırlıklı olarak güvenlik, sonra da o ülkelerle ortak ekonomik çıkarlar.
Biz ne yapacağız? Güvenlik stratejileri nasıl belirlenir kimseye öğretecek değilim ama bu konuda aşağıdaki sorunun cevabı mutlaka doğru olarak verilmeli:
“Bölgedeki çıkarlarımız ve güvenliğimiz için, hangi ülkelerle, geçmişteki hangi tecrübelerin ışığında nereye kadar yol alabiliriz?”
Türkiye’nin önünde ciddi bariyerler var. Suriye’de Esad rejimi, Akdeniz’de Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Fransa.
Fransa ile savaş gemilerimiz bile âdeta kafa kafaya tokuştu. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Türkiye aleyhine her türlü faaliyeti yürütmekte.
İsrail aparatı BAE, Mısır ile birlikte Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti’ni devirmek için darbeci Hafter’e uçak, silah, tank ve kiralık asker veriyor.
Hepsinin arkasında ABD var.
Başka?
1-Hem sınırlarımız içinde hem de sınır ötesinde binlerce sivil insanımızı, askerimizi ve emniyet güçlerini katleden PKK-PYD’yi ağır silahlarla donatıp teröristlerini eğiten ABD.
2-Gezi olaylarını Soros marifetiyle organize ettiren ve ülkemize 100 milyar dolara yakın para kaybettiren ABD.
3-27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971,12 Eylül 1980 28 Şubat darbelerini yaptıran ABD.
4-Son 40 yıldır tüm kurumlarımızın içine bir habis ur gibi sızıp devleti ele geçiren, sonunda 17-25 Aralık darbe girişimiyle başarılı olamayınca 15 Temmuz’a teşebbüs edip 251 insanımızı şehit eden FETÖ’nün sahibi ABD. FETÖ elebaşını ve tüm FETÖ’cü teröristleri ülkesinde ve Almanya, Fransa gibi müttefik ülkelerinde besleyen ABD.
5-Daha dün, Patriot vermeyince S-400 füzeleri aldı diye parasını ödediği F-35’in küresel katılımcılar listesinden adı silinen ülke Türkiye. Silen ise ABD.
6-Ayasofya’nın ibadete açılmasına “Türkiye’nin iç işidir, ilişkilerimizi etkilemez” diyen Rusya, “Türkiye kararından dönmelidir” uyarısını yapan ABD.
7-Türkiye’yi büyük ortak olduğu muazzam Türk Akımı doğalgaz boru hattından çekilmediği takdirde sonuçlarına katlanacağını söyleyerek tehdit eden ABD (Mike Pompeo).
Soruyorum:
Yukarıda sıraladıklarım arasında Rusya nerede?
Yok!
Suriye meselesine hiç girmeyelim çünkü orada dönemin Dışişleri ve Başbakanlık görevlerini yürüten Ahmet Davutoğlu’nun (Hillary Clinton’un Davu’su)  yürüttüğü politikanın arkasındaki güç ABD. Erdoğan’ın da yanlış adamlarla çalışmanın sorumlusu olduğu bu “siyaset”in ceremesini şimdi çekiyoruz
Sonra “Rusya Esad’ı koruyor” diyoruz. Doğru, o katili kendi çıkarları için koruyor. Ama Rusya kendini bölgede güvenceye aldığı anda Esad’ı bitirecek, fırsat kolluyor.
Peki, Türkiye Rusya’ya o fırsatı verecek gibi görünüyor mu?
Geçen gün haberi vardı. 
İdlib’de birlikte devriye gezen Rus ve Türk askerî konvoyuna saldıran el-Kaide ve Taliban kalıntısı teröristlerin arkasında kim var?
“Rusya Libya’da Hafter’i destekliyor” denilirken Hafter’in bir CIA yetiştirmesi olduğu nasıl unutuluyor?
Doğru, Rusya’nın Wagner paralı askerleri de var orada. Putin istese bir işaretiyle geriye çeker ama yapmıyor. Çünkü Libya, gravitesi en yüksek petrol rezervlerine sahip bir ülke. Onun da çıkarları var.
Bu arada Wagner askerlerinin kesinlikle UMH askerleri ve Türk görevlilerle karşı karşıya getirilmediğini not olarak düşelim.
Ama hatırlayalım, Rusya Hafter’i Ulusal Mutabakat Hükûmeti (UMH) ile anlaşmak üzere ikna etti. Hatırlayın, Türk heyeti de gitti. Moskova’da bu imzalar atılacaktı.
Ama BİR EL DEVREYE GİRDİ ve Hafter Moskova’ya gelip o anlaşmayı imzalamaktan vazgeçti. Kim vazgeçirdi onu? Putin mi?
Biraz akıllı olup düşünelim.
O imza atılsaydı Libya’da yalnızca Türkiye ve Rusya iki güç olarak kalacaktı.
Rusların çok sevdiğim bir atasözü var:
“Kagda ta naşa ulitsa toje budit svadba.”
Türkçesi şöyle:
“Elbet bizim sokağımızda da düğün olacak.”
Özetle şu:
Enseyi karartma, birileri şu sıralarda gülüyor, eğleniyor, düğün yapıyor ama bir gün bizim sokak da şenlenecek.
Şimdi başlıktaki VOVA kim, ona geliyorum.
Vova, Vladimir Putin’in dostları ve aile arasındaki kısa adı.
Bu yüzden Putin ile sıkı dost olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir telefon görüşmesi daha yapıp, şunu söylemesi yeter:
“Vova, gel Libya’da bu işi birlikte yapalım. Sen benim arkamı kolla yeter...”
Emin olun ardından Libya meselesi de çözülür, Suriye meselesi de. İsrail gıkını çıkaramaz. Mısır’daki ABD kuklası Sisi’den bahsetmeyelim bile.
Kısaca önünde sonunda “Bu düğün, bizim sokağa da gelir” eğer istersek.
Tabii birileri aklımızı çelmezse...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.