Yeni Güvenlik Soruşturması Yasası ve ‘Trol Savcı’nın HSK’daki durumu

A -
A +
Anayasa Mahkemesi (AYM) son iki yılda Türkiye için hayati önemde, iç ve dış güvenliğimizi yakından ilgilendiren iki kanunu iptal etti. İlki, 2019 yılının kasım ayında devlet memurlarının atanmasında güvenlik soruşturması yapılmasıyla ilgili kanun, diğeri de 27 Nisan 2020 tarihinde güvenlik soruşturması yapılmasını öngören kanuna 2018 yılında yapılan ek kanundu. Bu ek kanunla da güvenlik soruşturması ve arşiv taraması yapmakla yükümlü olan idari makamlar “diğer kurumlardan da bilgi ve belge almaya” yetkili kılınmıştı.
Kuşkusuz bu kanunlarda kişisel verilerin ve özel hayatın korunmasıyla ilgili bazı sıkıntılı hususlar vardı ama 15 Temmuz 2016 tarihinden sonraki memur alımlarında yaşanacak FETÖ ve PKK sızıntılarına karşı ciddi bir bariyer oluşturması bakımından son derece elzemdi. Ama AYM, bu iptal kararlarıyla FETÖ sızıntılarına karşı âdeta Türkiye Cumhuriyeti devletinin elini kolunu bağlamıştı.
Hukukçu değilim ama AYM, sıkıntılı gördüğü hususları değiştirmek üzere hükûmete süre verebilirdi ve bu süre zarfında da kanunun yürürlükte kalmasına hükmedebilirdi.
Aradan neredeyse bir buçuk yıl geçti. Devlete, üniversitelere, yargıya, TSK’ya birçok alım yapıldı. Ne oldu, ne kadar FETÖ’cü sızdı bilemiyoruz. Devlet yeterince önlem aldı mı?
FETÖ’cülerin yaşadıkları sevinçten bu iptal kararının onlar için ne denli mühim olduğunu yeniden anladık.
Sonuçta AK Parti ilk iptal kararının hemen ardından, Aralık 2019’da yeni bir yasa teklifi hazırladı ve bu teklif Meclis Komisyonu’nun gündemine girdi. AYM’nin iptal ettiği her iki kanun tek kanunda birleştirilerek komisyondan geçti ve bu hafta nihayet Meclis’te görüşülecek. Umarız bir an önce yasalaşır ve uygulamaya konulur.
Yeni kanunda iki husus üzerinde dikkatle durulacak. Birincisi KİŞİSEL VERİLER, diğeri de eski kanunda güvenlik soruşturmasına kişinin eşi, çocukları ve birinci derece kan bağı olan akrabalarının yanı sıra SIHRİ HISIMLAR, yani, ilgili kişinin kan bağıyla değil, kanun yoluyla hısım olduğu kişilerin de (Kayınvalide, kayınpeder, kayınbirader, enişte, baldız vb.) eklenmiş olması. Buna itiraz suçun şahsiliği prensibinden yola çıkılarak geliyor ve insanların kanun böyle çıkarsa sadece eş değil, dünür de seçmek zorunda kalacaklarına işaret ediliyor.
Suçun şahsiliği prensibinden bakılarak yapılan bu itiraz görünürde haklı ancak güvenlik soruşturmasında elde edilecek bu bilgi memur atamalarındaki onlarca kriterden yalnızca biri. CHP’lilerin de verdiği örnekler uyarınca bu durum TEK VE BİRİCİK KRİTER olarak kabul edilseydi, Bekir Pakdemirli, kardeşi nedeniyle Tarım ve Orman Bakanı, Şaban Dişli de yine kardeşi yüzünden Lahey Büyükelçisi olamazdı.
Ama yine AYM Kişisel Veriler konusunda elini hayli rahat tutmuş. Allah’tan lütfedip "İsim soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri kişisel bilgi sayılmaz” diyor AYM üyeleri. Ama bakın KİŞİSEL VERİLERİ nasıl sıralamışlar:
“Telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, öz geçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-Posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri.”
Bazıları tamam ama kardeşim, vatandaşa pasaport, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası veren devlet değil mi? Devlet memuru alımında sağlık raporu istenmeyecek mi? Devlet memurunun kurumda herhangi bir acil duruma karşı telefon numarası bulunmayacak mı?
Çok tuhaf doğrusu!
Ancak aynı AYM kararında; devletin kamu görevlerine atayacağı kişiler hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmasının Meclis'in yetkisi içinde olduğu da belirtiliyor ve hükûmete “yeni kanun hazırla” deniliyor. Ama hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmaması da bir eksiklik olarak hatırlatılıyor.
İşte yeni hazırlanan yasa AYM’nin bu taleplerini karşılamak üzere hazırlandı ve Meclis gündemine getirildi. Aradan dediğim gibi bir buçuk yıl geçti. Geçtiğimiz senelerde bu kanunların eksikliğinin başımıza ne işler açtığını günbegün yaşayıp görüyoruz.
İşte aldığı patates hat üzerinden açtığı sahte hesapla sosyal medyada “canını sıkan” ya da birtakım önemli kurumlarda adı bende saklı üst düzey görevli abilerinden aldığı talimatla AK Partili bakanlara, milletvekillerine, akademisyenlere ve gazetecilere ağzına geleni yazan, hakaret eden Özcan Muhammed Gündüz adlı savcı konuşuluyor medyada. Haberlerde ona Trol Savcı deniliyor. BTK tarafından tüm atılan tweetlerin Muhammed Gündüz’e ait olduğu tespit edilmiş zaten. O ise telefonunu vahşi biçimde parçalamış, suya atmış ve kullanılamaz, erişime kapalı hâle getirmeyi başarmış.
Ama asıl önemli olan şu. Açığa alındığı bildirilen Özcan Muhammed Gündüz hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) ne tür bir işlem uyguladı?
Ne yapıldığına dair bugüne dek herhangi bir açıklama işitmedim.
Varsa duyalım lütfen.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.