Nefret edilesi Türk anneleri

A -
A +
Türk ya da yabancı, dizi izlemesini severim.
Bir süredir Türk televizyonlarında, rahatsız edici bir algıya sebep olan dizi karakterleri zuhur etti.
Özellikle de ANNE rolleri.
Nefret dolu, sevgisiz, çocuklarını kendi tükenmiş hayatlarına meze yapan, yaşanmamışlıklarının acısını onlardan çıkaran, paranoyak, nörotik ve en hafifinden depresif kişilikler.
Çok ilgi gören ve reyting rekorları kıran bu dizilerin ne tür toplumsal sonuçlarının olabileceğini düşünen var mı acaba?
Televizyon yöneticilerine sormayacağım, çünkü dizilerin sebep olduğu toplumsal yıkımlara değil, kaç saniye reklam aldıklarına bakarlar.
Onlar için amaç para kazanmaktır. Bu yüzden idraksizlik had safhada. Sanki sistematik olarak yapılmakta bu iş. Çocukların kafasındaki aile kavramını yerle bir eden, anne-baba nefretini körükleyen diziler.
TRT 1’de yayınlanan Masumlar Apartmanı’ndaki muhafazakâr anne karakteri ile başlayayım. Baba evinde çatlak annesi, evlendikten sonra da kocası tarafından sevilmemiş, hatta aldatılmış bir kadın. Hıncını çocuklarından, kızlarından çıkarıyor. Etmediği eziyeti bırakmıyor ve iki kızını temizlik hastası manyağa, küçük oğlunu da bir psikopata dönüştürmeyi başarıyor...
Star televizyonunda yayınlanan Akrep dizisinde, kendisini minicikken terk eden ve zengin bir kadın olan annesinden intikam almak için onun başkasından olan kızını öldürüyor. O da bir anne aslında ama tam bir ahlaksız karakter. Anne-kız anneler savaşlarına kendi çocuklarını ve torunlarını da katmaktan çekinmiyor, rezilliğin biri bitiyor diğeri başlıyor...
ATV’de yayınlanan Hercai’nin hikâyesi ise bir düğünle başlıyor. Kızını kilitleyen bir Hanımağa, kızından olan oğlunu, yani torununu intikam almak istediği başka bir ailenin kızıyla sahte bir nikâhla evlendiriyor. Gerdek gecesinden sonra da kızı gelinliğiyle sokağın ortasına bırakıyor...
Yeni başlayan ve Kanal D’de yayınlanan Camdaki Kız dizisinde ise iki tane anne var ki evlere şenlik! Camdaki Kız olarak başrolde olan kızın, muhtemelen küçük yaşta evlatlık alındığı ima ediliyor. Adı Nalan. Annesi Feride de muhafazakâr bir kadın ama tam bir ruh hastası! Sözüm ona kızının namusunu korumak için yaptıklarını burada anlatmayayım, içiniz şişer. Çünkü bildiğiniz işkence. Nalan’ın evlendirilmek istendiği Sedat’ın annesinin ise oturdukları köşkte cimri kocasından gizli olarak aldığı elbise, çanta ve ayakkabılardan oluşan koca bir odası vardır. Oğlu Sedat’ın evli bir kadınla ilişkisi olduğunu bilir ve babasının zoruyla evlenmek isteyen oğluna “Babanı susturalım, evlen şu kızla. Sonra istediğini yaparsın” tarzı pratik öğütler veren bir ahlaksız! Ve yine öğreniyoruz ki çok sevdiği oğlu Sedat bir mazohist. Yani kendisine eziyet edilmesinden hoşlanan bir karakter...
Sadakatsiz dizisindeki anne karakteri Gönül Güçlü de kızı Derin’i bir proje olarak gören, evli bir adamı ayartmasına destek verip, evli adamın karısını suçlu ilan eden bir karakter. Her türlü kötülüğü yapabiliyor kızını koruma adına. Kızı için bir rol model, çünkü o da kötülük kraliçeliğini devralıyor...
TV8’deki Kırmızı Oda dizisindeki anne facialarına ise hiç girmeyelim, altından kalkamayız. Hepsi birbirinden canavar annelerin resmigeçidi. 
Bunların çoğunu ilk başlarda izledim ama hepsini bıraktım.
Tehlike çok büyük. Bunlara bir de günlük kadın programlarındaki, kriminal ve problemli kadınları da ekleyin. Çıkan sonuç, yani kadınlarla ilgili ortaya konulan fotoğraf dehşet verici.
Bir yandan da erkeklerin kadınlara yönelik şiddetini konuşuyoruz. Her gün bir ya da iki korkunç olay gözümüze sokuluyor.
Peki, bu dizilerdeki karakterler, çocuk ve genç yaştaki kız çocuklarımız için nasıl bir model oluyor hiç düşünüyor muyuz?
Okuyanlardan bazılarının “Bunlar gerçek hayat hikâyeleri” diye savunmaya geçeceğini biliyorum.
Hiç karşı değilim ama diziler sürekli kötülüğün prim yaptığı, kötülerin kazandığı, iyilerin aklının basmaması nedeniyle hep kaybettiği bir hâle dönüşünce ne yapılmak istendiğini insan ister istemez düşünüyor. Çünkü iş bir noktadan sonra kötülüğün sıradanlığına dönüşüyor. Entrikaların birbiri ardına patladığı, geri zekâlılara uygun tesadüflere dayalı olarak yazılan senaryoların kurgulandığı diziler daha iyi reyting alıyor artık.
TikTok ve Instagram gibi sosyal medya mecralarında hiç dikkat ediyor musunuz hangi değerlerimizle alay edildiğine? Espriyi patlatın yeter ki, vatanı satma fikri bile alıcı buluyor.
Ne olacak bu çocukların hâli?
Müfredatımız zaten içler acısı. Kuru kuruya gardırop Atatürkçülüğü öğretmekten öteye geçmiyor. Hiçbirinin “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ten haberi bile yok. Türk tarihinin gerçek kaynaklarına başvuran değil, yüzeysel ve uydurma bilgilere dayalı olarak yazılan kitaplar hâlâ müfredatımızın başköşesinde.
Tam 18 yıl oldu. Hükûmet okul yaptı, bedava kitap dağıttı, tablet verdi, derslik yaptı ama insan yetiştirme konusunda sınıfta kaldı. 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde vatan sevgisinin anlamını yeterince kavrayamayan, Batılı devletlerin ülkemizle ilgili amaçlarını doğru analiz edemeyen, uzmanlaşamamış, derinleşememiş, ülkesinin ve milletinin değerlerine yabancılaşmış, zihnen Batı kölesi olmuş gençler yetişti.
Millî Eğitim’deki insan yetiştirme beceriksizliği hakikaten ibretlik durumda.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.