Ne oldu bize? Kim kandırdı Hoca'yı?

A -
A +

Yakın geçmişten bir hatıra:

“Ben polis memuru olarak görev yaparken bir kaza haberi geçti anonstan, hemen gittik. Sıkışık trafikte sağlı sollu slalomlarla akrobasi yapan bir motosikletli az kalsın tırın altında kalacakmış. Motosikletin sürücüsü ağır yaralıydı ve travma geçirdiği belliydi. Hastaneye götürürken durmadan ‘BANA NE OLDU?’ diye soruyordu. Anlatıyorduk ‘Sana tır çarptı, kaza oldu, şimdi de hastaneye götürüyoruz seni’ diye. Beş dakika geçiyor birden tekrar soruyordu ‘BANA NE OLDU?’ diye. Bu böyle yol boyunca devam etti ve sonunda hastaneye teslim ettik de kurtulduk...”

Bunu anlatan Emniyet Teşkilatı’ndan atılmış bir FETÖ’cü. Muhtemelen firari ya da Türkiye’de ama KHK’yla teşkilatla ilişiği kesilmiş biri. Başından geçen bu olayı, FETÖ’cü firari gazetecilerden Ahmet Dönmez’in “Cemaat adım adım nasıl 15 Temmuz’a sürüklendi, hizmet hareketi nerede hata yaptı, Hocaefendi (FETÖ elebaşı) kandırıldı mı, Gülen’i kim Hulûsi Akar’ın darbeye liderlik edeceğini söyleyip aldattı?” şeklinde özetlenebilecek 32 kısım tekmili birden yazı dizisinin yorum kısmına yazmış ve sonra da eklemişti:

“İşte biz de aynı o sürücü gibiyiz. Yaptığımız akrobasinin sonucu başımıza gelenlerden travma geçirip, durmaksızın NE OLDU BİZE diye sorup duruyoruz.”

FETÖ uzmanı Ümit Akdemir’in aktardığı bu yorumu çok eğlenceli buldum açıkçası. Hakikaten fıkra gibiler.

Bu yazı dizisi FETÖ içinde ayrışan çeşitli grupların çatışmalarını da resmetmekte. Sonuçta dönüp dolaşıp, kendilerini perişan edip örgütü çökerten bu darbe girişimine nasıl olup da kalkışılmış olduğunu anlayamamanın çaresizliği içinde “Bu darbe kararını Hocaefendi vermiş olamaz”ı ispat etmeye çalışıyorlar. Hepsi Fetullah Gülen’in kandırıldığına inanmak istiyor. Aslında yazdıklarının alt okumasında “Biz nasıl oldu da bu kadar salakça bir darbeye kalkışıp başarısız olduk? Niye bu kadar beceriksizlikler yaptık?” itirafı var ama bunun yerine sürekli “Ne oldu bize, kim kandırdı Hoca'mızı?” diye sormayı tercih ediyorlar.

Eski Zaman muhabiri firari Ahmet Dönmez’in yazdıklarında ortaya çıkan, çıkamayan ve flu kalan gerçekler var. Çünkü kendisi FETÖ elebaşını aklamak için pek çok gerçeği karartıyor ya da manipüle ediyor. Buradaki amaçlarından biri de FETÖ içinde angaje olduğu tarafı korumak.

Hatırlayacaksınız, FETÖ içindeki iki grubun, yani Mustafa Özcan ve Fetullah Gülen gruplarının arasındaki çatışmayı ilk kez bu köşede ben yazmıştım. Ümit Akdemir bana “Abi 15 Temmuz üzerinden iktidar kavgasına girdiler” diye haber verip detayları aktarmış, sizlerle paylaşmıştım.

Mustafa Özcan karşıtlarının “Hocaefendi (HE) darbe yapmayacaktı ama kandırıldı” diye özetlenebilecek bu en yeni “argümanı”nı da adı geçen firari gazeteciden öğrendik.

Meğer ne olmuş biliyor musunuz?

Yazdıklarına göre Mustafa Özcan’ın adamı Adil Öksüz ‘Birini gönderiyorum, mutlaka Hocamızla görüştürün, çok önemli bilgileri var’ diyerek Pensilvanya’daki FETÖ kampına 15 Temmuz darbe girişiminden 1,5 yıl önce; 7 Ocak 2015 tarihinde Mehmet Değerli adlı kişiyi yollamıştı.

FETÖ elebaşının da “Uzun yıllardır tanıdığım bir esnaf arkadaşımın iş adamı olan oğlu” diye tanıttığı Mehmet Değerli’nin babası Cahit Değerli, örgütün içinde itibarlı bir isimdi, Bank Asya’nın kurucuları arasında yer alıyordu. 15 Temmuz’dan bir ay öncesine dek Pensilvanya’daki “kamp”ta kalan işte bu Mehmet Değerli, güya Fetullah Gülen’i o zamanki Genelkurmay Başkanı Hulûsi Akar’ın Cemaat’i kollayan bir darbe gerçekleştireceğine ikna etmişti.

Bunu nasıl yapmış biliyor musunuz? Fetullah Gülen’e “Benim İbrahim diye bir iş adamı arkadaşım var hocam. Kendisi bana Hulûsi Akar’ın darbe hazırlığı içinde olduğunu söyledi. Bunu da cemaati kollayarak yapacak” demiş. Fetullah Gülen de buna inanıp, bir FETÖ’cü yayın kuruluşuna verdiği röportajda şöyle demiş:

“İşte bu söylentilerin tesirinde kalıp o gece gerçekten emir komuta içinde bir darbe yapıldığını sanan bazıları da o teşebbüse iştirak etmiş olabilir.”

Şimdi burada sesli kahkaha atabilirsiniz.

İblise pabucunu ters giydirecek denli ahlaktan, utanmadan sıyrılmış bir örgüt elebaşı olan Fetullah Gülen’in, lakabı bile “Votka Mehmet” olan Mehmet Değerli adlı kişinin “arkadaşı” olan bir MEÇHUL İBO’nun muhayyel sözlerine dayalı olarak Hulûsi Akar’ın 'Cemaat’i kollayacak darbe yapacağına ikna olmasına inananlar için söylenecek lafım yok.

Evet, bu masalı ne yazık ki kendilerine hizmet eri ya da cemaat mensubu diyen FETÖ’cü mankurtlara yutturuyorlar. Şerefini ve insanlığını kaybetmiş bu moronlar hâlâ mevcudiyetlerini kripto olarak da devam ettirmekte. O yüzden tehlike geçmiş değil.

Fakat bu Mehmet Değerli’nin kamptaki maceraları ayrı bir fasıl. Pensilvanya’da çok ilginç ve “neşeli” olaylar yaşanmış. Fetullah Gülen’in nasıl bir iblis, entrikacı ve yalancı olduğunu, Ümit Akdemir’in birinci elden edindiği bilgilerden derleyerek yazdıklarımı okuduğunuzda bir kez daha anlayacaksınız.

Cumartesi gününü bekleyin.

Bir teaser vereyim:

Orada Mehmet Değerli mi Fetullah Gülen’i kandırdı, yoksa yazılıp çizilenlerin tam aksine Fetullah Gülen mi Mehmet Değerli’yi kullanıp örgütü darbeye hazırladı ve ikna etti?

 

 

 

TEŞKİLAT HER ŞEYİ ABARTIYOR MU?

 

Vallahi itiraf ediyorum, geçen pazar günü yeni sezonuna başlayan Teşkilat dizisinin TRT-1’deki ilk bölümünü izlediğimde “Yok artık, bu kadar da olamaz” dedim. Akdeniz’deki sondaj gemimize devlete teknik destek veren bilişim biriminin içine ajanlar sızıyor, oradaki en kritik elemanlarımızı ve güvenlikçileri öldürüp gemiyi havaya uçuruyor.

Hatta benim gibi dizinin takipçisi olan eşime “Bu kadarı da abartı. Biraz umutsuzluk ve güvensizlik içeriyor” demekten kendimi alamadım. Öyle ya devletimizin, emniyet teşkilatımızın ve tabii özellikle dizinin ana öznesi olan MİT’in, FETÖ ile mücadelede geldiği noktayı dikkate alırsak bu kadar savunmasız, güvenliksiz, tehlikelere açık olabileceğimiz gerçeği beni rahatsız etmişti sanırım.

Ama dizinin yayınlanmasından bir gün sonra çıkan haber, geçmişte Aselsan suikastlarını yaşamış ülkemiz için tehlikenin nasıl devam ettiğini gözler önüne sermekteydi.

MİT ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı koordinasyonuyla gerçekleştirilen operasyonlarda savunma sanayi alanında kurumlarda çalışmış olup, üçü hâlen görevde, kalan 10’u da ilişiği kesilmiş 13 kişi ile örgütün emniyet mahrem yapılanmasında polis eşlerine sohbet ablalığı yaptığı tespit edilen diğer 13 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. 13 kişi büfe ve ankesörlü hatlardan mahrem imamlarla haberleşmişler, aralarından birinde ByLock çıkmış. Hepsinin ortak faaliyet alanları neresi dersiniz?

Sayalım; TUSAŞ, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, TÜBİTAK ve Savunma Sanayii Başkanlığı.

Demek ki dizinin yeni sezondaki bu ilk bölümü tam tersine çok uyarıcı nitelik taşıyor abartının ötesinde. Tehlikelere hâlen çok açığız ve bu alçaklar her an her şeyi yapar endişesi yaşıyor.

Bakın Akın İpek adlı FETÖ’cü İngiltere’den bir zaman ayarlı kadranın ucuna belli belirsiz resim koyup üstüne de “Her fırsatta bir zorluk, her zorlukta bir fırsat vardır” yazmış. Oradaki flu resmi büyütüp dikkatle baktığımızda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın silüeti beliriyor. Bazıları onun Hulûsi Akar olduğunu yazmış ama aynı kanaatte değilim. Erdoğan ya da Akar. Sonuçta bu alçakların hedeflerinde kimler var anlayabiliyoruz.

Bu subliminal mesajlara 15 Temmuz öncesinde şahit olmuştuk. Misal darbeden üç dört ay önce FETÖ elebaşının üzerinde asker rengi olan hâkî renkli bir cübbeyle yaptığı şifreli konuşmalar bir tanesiydi. FETÖ yayın organı Zaman’ın darbe girişiminden 9 ay on gün öncesinde başlatılan bir yeni doğan çocuk reklamı da onlardan biriydi.

Şimdi bakın FETÖ’cü hain örgüt parayla besledikleri Dina Titus adlı satılık kongre üyesi ve onunla hareket eden Gregory Meeks ile birlikte ABD Temsilciler Meclisi’nde Ülkü Ocakları’nı terör örgütü listesine aldırmaya çalışıyorlar. Gregory Meeks’in de FETÖ’nün tüm organizasyonlarında boy gösteren bir başka satılık olduğunu belirtelim. Aynı zamanda CHP ile birlikte ortak programlar yapan bir isim.

Neden?

İKİ SEBEP VAR:

1-Cumhur İttifakı’nda bir kale gibi duran MHP ve onun lideri Devlet Bahçeli ilk hedef. Karabağ’da, Orta Doğu’daki operasyonlarda, Libya’da, Akdeniz’de hep onun desteği var ve cezalandırmak istiyorlar.

2-Türkiye’yi yeni bir işgal girişiminde karşılarında tıpkı 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi yeniden Ülkü Ocaklarını görmek istemiyorlar. Görürlerse de vurduklarında dünya kamuoyuna “Zaten terör örgütü ilan edilmiş bir örgütün elemanlarıydı, bu yüzden ateş ettik” diye kendilerini aklamaya çalışacaklar.

Kısacası çok uyanık ve bir olmalıyız. Bu birlik, FETÖ PKK iş birlikçisi muhalefetle nasıl olur, artık bilemiyorum. Bakın iyice arsızlaştılar ve pervasızlaştılar. Bir kamu kurumu olan Ankara Mimarlar Odası PKK yayın organı Jin TV adlı Hollanda merkezli yayın organına ödül verebiliyor.

Artık çok güçlü bir ses verebilmeliyiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.