Hava döndü, faiz çakalları kaybedecek, Türkiye kazanacak

A -
A +
Küresel sert fırtınalar ve saldırılara rağmen hava döndü, Türkiye’den yana esiyor yel. Yıllarca diğer pek çok ülke gibi; Düşük kur-Yüksek faiz, Düşük yatırım-Düşük ihracat, Yüksek ithalat-Yüksek borçlanma-Düşük üretim sarmalında yaşattılar bizi. Türkiye on yıllardır prangası altında olduğu bu sarmalı kırmaya kararlı. Türkiye DPT kökenli ve IMF yetiştirmesi “ekonomi kurmayları”nın da yönlendirmesiyle 2012 yılına dek sıcak para politikasını uyguladı. Yabancılar yüksek faizin olduğu Türkiye gibi güvenli ülkeye girerler, paradan para kazanırlar, bu arada döviz kurlarını indirirler ve düşük fiyattan döviz aldıktan sonra da çıkıp giderler. Sonra dolar yükselir, enflasyon yerinden oynayıp yukarıya doğru meyleder ve yine aynı terane yükselir çok bilmiş ekonomistlerden ve “Dolar yükseliyorsa faizi yükseltin ki düşsün” derler. Sonra soyguncular yeniden gelirler yükselen faize. Böyle devam edip gider ve siz düşük kurdan dolar bolluğunda boğulurken soyulup soğana çevrilirsiniz. Şili’deki faşist Pinochet rejiminin iktisatçısı Milton Fireadman’ın Türkiye’deki takipçileri, otel odalarında gizlice buluşup toplantılar yapan Durmuş Yılmaz ile Türkiye’deki 2001 ekonomik krizinin mimarlarından Kemal Derviş yetiştirmesi Faik Öztrak gibilerin ekonomiden anladığı, Batı'nın bize dayattığı ile aynıdır: Enflasyonu, talebi kısarak önleriz. Bunun için de halkın gelirlerini kısmak gerekiyor. Halkın alım gücü yoksa talep düşer, o zaman fiyat da düşer. Sizin yatırım yapmanıza, üretmenize gerek yok. Zaten biz üretiyoruz. Sizin dolar kurunuzu düşürürüz bol bol ithalat yaparsınız işte, daha ne istiyorsunuz? Her şeyi bizden alın, silahı da uçağı da İHA’yı da, telefonu ve hatta tarım ürünlerini de. Oysa bu sarmaldan çıkmanın tek yolu var; yatırım ve üretim ekonomisi.  Türkiye Erdoğan’ın öncülüğünde bunun için 9-10 yıl evvelinden harekete geçti. Kalkınma hamlelerinde rekorlar kırdı. Burada yapılan yatırımları anlatmaya kalksam inanın sayfalar yetmez. Fabrikalarımız işletmelerimiz dur durak bilmeden çalışıp üç vardiya hâlinde siparişlere yetişemiyor ve ara eleman sıkıntısından dolayı da bazı siparişleri geri çevirip yatırımlarını erteleyebiliyorlar. Size Twitter’da üç hesap öneriyorum. Lütfen takip edin ve bugünden geriye doğru Türkiye’de yapılan yatırımları ve bu yatırımların hangi ithalat kalemlerimizi ikame ettiğini öğrenin. Gurur duyacaksınız ülkenizle ve girişimcilerinizle: @eurodolar1980, @NejatOzonay, @lisan_ihafi, @BaranKk20, @hcanercan Şu kadarını söyleyeyim ve tek bir örnek vereyim: Türkiye’de şu anda Ford ve Aspilsan ile bir kamu bankasından kredi alan küçük yatırımcı firma, elektrikli araçların olmazsa olmazı bataryaları üretmek için milyarlarca dolarlık yatırım yapıp gün sayıyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü karbon ayak izini en aza indirmek amacıyla 2030’da yollarda benzinli araç göremeyeceksiniz. Beraberinde Türkiye’nin dört bir yanında, binlerce elektrikli şarj istasyonları kurulacak, bağlı teknolojiler gelişecek. Peki, Türkiye elektrikli otomobillerin ihtiyacını karşılamak için yeterli elektriği üretebiliyor mu? Şu anda ihtiyacının yüzde 80’ini kendi öz kaynaklarıyla karşılıyor. Toplam elektrik üretiminin neredeyse yüzde 50’sine yakını yenilenebilir enerjiden; yani güneş, rüzgâr ve jeotermal enerjiden sağlanıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez dün açıkladı. Yenilenebilir enerjide Türkiye 2023 hedefini daha şimdiden yakaladı. Buna Karadeniz doğalgazını eklemedim bile dikkat edin. Daha iki yıl önce 120 milyar dolarlık yıllık ihracata ulaştığımız için sevindiğimiz ülkemiz geçen ay yıllık 220 milyar dolarlık ihracat rakamını buldu. Türkiye yurt dışındaki altınlarını getirerek altın stoklarını iki katına çıkardı ve rezervimizdeki altın miktarı yaklaşık 600 ton.   BUNLARIN MALA DAVARA FAYDASI NE? GEÇİNEBİLECEK MİYİM?   İşte bu, ara başlıktaki soruyu yönelten pek çok okurum olacak biliyorum. Çünkü geçmişe göre gelirleri azaldı, döviz kurunu fırsat bilen zincir marketler bir yandan, üretim zincirleri öte yandan hepsi fiyatları barbarca artırıyor. Bu yüzden de çoğu asgari ücret alan çalışanlar sıkıntıda. Gerçi geçmişten bugüne büyük bir kayıp yok. Doların en düşük, 1,29 TL olduğu 2008 yılında asgari ücret 390 dolarken bugün 380 dolar. Şimdi kur farkı nedeniyle 255 dolara indi ama asgari ücret yükseltilince aynı banda geri dönecek. Lâkin aradaki fark şu ki bugün hayat çok pahalı. Çözüm, hayat pahalılığı altında ezilen kesimleri, gelirlerini artırarak korumak. Türkiye borçluluğu ve bütçe denkliği bakımından dünyanın en iyi durumdaki ülkelerinin başında geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin IMF lobicilerinin iktidara yakın alanlardaki yandaşlarının baskısına boyun eğmeyecektir eminim. Bu yol haritasında ilerleyebilmek için vatandaşa rahat nefes aldırmak ELZEM.   ÇÖZÜM ÖNERİLERİ   1-Asgari ücret en az 4000 lira olmalı, işveren vergi yükünden kurtarılmalı 2-Ara malları ithalatını sonlandırmak için bu kalemlerdeki ürünlerin üretimine yatırım yapılmalı, bunun için teşvik verilmeli 3-Verilecek kredilerde Doğrudan Borçlandırma Sistemi (DBS) uygulanmalı.Alınan kredilerin dövize altına yatırıldığını az görmedik. 4-Devlet de vergi ve harç benzeri alacakları için üretici enflasyonuna göre değil, tüketici enflasyonuna göre zam yapmalı. Bu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yetkisi dâhilinde. Bütçe başarısını fetiş hâline getirenler itiraz edecektir tekrar oyuna gelinmemeli. Yoksa yüksek enflasyon gelecek yıla böyle taşınır. ENFLASYON ATALETİ dediğimiz şey tam da bu. 5-2000 sonrası emeklilerin İNTİBAK SORUNU kesinlikle ama kesinlikle çözümlenmeli. 6-EYT konusu emeklilikte eşitlik-adalet standardını bozmadan çözümlenmeli.   KORKMAYALIM, BU ADIMLARI ATALIM   Başta da söyledim. Can babanın (Can Yücel) eskiden çok sevdiğim şiirinden mülhem diyebilirim ki: Hava döndü, Türkiye’den esiyor yel/Dumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı/Bu fırtına yarınki sütlimanlara bedel/Tekliyor işte çağın çarkına okuyan çark/ Bir zincir yitirenler bir dünya kazanacak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.