Çin başardı ama siz yapabilmek için iktidarda kalmak zorundasınız!

A -
A +

İstanbul Bayrampaşa'daki toptancıların önüne her akşam yabancı uyruklu tırlar yanaşıyor. Türkmenistan, Gürcistan, Azerbaycan plakalı… Adam 3 tır bulguru ya da yağı yolluyor Türk Cumhuriyetleri'ne. İç piyasaya satacağı fiyattan en az yüzde 15-20 daha fazlasına… Toplam kazancını düşünün. Bir de devlet  cebine ihracat teşviki koyuyor. Uğraşır mı iç piyasaya mal vermeye. Ne güzel memleket! Hakeza, fabrikanın da pek farkı yok.

Sabah gazetesi ekonomi yazarı Dilek Güngör dünkü yazısında durumu böyle özetlemiş.

Stokçu boş durur mu? Bu ihracat hamlesini bildiği için, düşen piyasa arzını hesap ederek önceden stokladığı mallarına durduk yere zam yapıyor.

Misal 5 litre yağ istiyorsun, yok diyor.

Bahane hazır:

“Toptancı malı sınırlı veriyor."

Toptancı da repliğini ezberlemiş:

"Fabrikadan gelmiyor."

Altta kalanın canı çıksın!

Dilek Güngör’ün dediği gibi stokçulara göz açtırmamak için onları tespit edip bellerini bir daha doğrultamayacak şekilde yargılayıp cezalandırmak gerek.

Doğru ama şimdiki stokçular o eski çakal çukal takımı değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, devlete kafa tutan zincir marketler. Hepsinin lojistiği sağlam, muazzam depolama tesisleri var ve o depolar tıka basa dolu. Üstelik aralarında bir zamanlar Tayyip Erdoğan’ın piyasada denge sağlasın diye desteklediği zincir marketler de var. Paranın kokusu ve cazibesi hepsine İslam ahlakını çoktan unutturdu.

 

SORUNU BİLELİM, ÇÖZÜMÜ ÖYLE ARAYALIM

 

Ama her şeyden evvel karaborsacı hırsızlara fırsat verecek ortamı hazırlamamak.

Onun için sorunu doğru ortaya koyalım.

Malum Babacanların döneminde bol likidite, düşük dolar, yüksek faiz, yüksek borç, yüksek ithalatla sanal bir âlemde “Üff, ne gelişmiş ülke olduk” diye şişindik. Oysa altı bomboştu. Üretim ve yatırım askıya alındı.

2016’dan itibaren “Düşük faiz düşük enflasyon” çizgisine geçtik, üretim öncelenmeye başlandı ve müthiş yatırımlar art arda geldi. Fakat Merkez Bankası’nın başına yapılan kararsız atamalar doları bir düşürdü, bir zıplattı ve bu noktaya getirdi. Bu arada Cumhurbaşkanı başta, hükûmet üyelerinin sözüyle Türk Lirası’na güvenen benim gibi küçük tasarruf sahipleri, bankalarda Türk Lirası hesabı açtı ve kendi bütçeleriyle orantılı olarak sarsıcı kayıplar yaşadı. Onların çoğunluğu AK Parti seçmeniydi ve cezalandırılmış oldular bir anlamda. Ona da eyvallah. Ben kendi adıma konuşuyorum. Bu ekonomik politikayı ve hamleyi destekliyorum ama asıl mesele tasarrufu da olmayan alt gelirli geniş halk yığınları.

Onlar daha çok eziliyorlar mevcut durum nedeniyle.

İnsan merak ediyor, madem bu atak başlayacaktı neden planlaması yapılmadı? Piyasa denetim mekanizmalarının hazır olması gerekmez miydi? Faiz atağından önce dövizin yükseleceği, enflasyonun baş tetikleyicisi gıdanın da bu yüzden ihracat için en cazip kalem hâline geleceği öngörülüp tedbir alınamaz mıydı? Artan ihracat yüzünden piyasaya arz düşük olunca stokçuların zuhur edeceği geçmiş tecrübelerden bilinemez miydi?

 

ÇİN VE TÜRKİYE KARŞILAŞTIRMASI

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yaşadığımız pahalılığı aşacağız, üretim ve ihracat odaklı hamlemiz sürecek. Çin başardıysa biz de yapabiliriz” dedi.

O günden beri bir “Çin Modeli” tartışmasıdır gidiyor.

Çin Konsolos Yardımcısı Wang Fei bizim gazeteden Kaan Zenginli’ye “Biz yaptık, siz de yapabilirsiniz, üstelik daha avantajlısınız” demiş.

Doğruluk payı var ama şu bir gerçek. Çin’in stokçulara, karaborsacılara verdiği ağır cezaları biz verebilecek miyiz?

Bir başka gerçek daha. Çin’in en büyük 20 şirketi, devlet şirketleri. Bilişim, teknoloji, banka gibi stratejik alanlardaki şirketler bunlar. Ülkedeki üretimin yüzde 40’ı hâlâ devlet fabrikaları tarafından gerçekleştiriliyor. Galiba stratejik sektörlerdeki özelleştirmeleri yeniden ele almalıyız.

Ekonomi ve piyasada devlet rehberliği esas alınıyor. Kontrollü kambiyo rejimi var. Yani döviz kurlarındaki anarşiye izin verilmiyor ve bu da özel sektörün önünü görmesini sağlıyor.

Tüm bunların hangisi Türkiye’ye uygun?

Çin’de asgari ücret 2590 yuan. Türk lirası olarak 5180 lira. Düşük gibi gelebilir ama enflasyon yüzde 5. Üstelik Çin satın alma gücü bakımından dünya birincisi.

Wang Fei haklı, Türkiye daha avantajlı. Misal su kaynakları Çin’e göre daha zengin. Çin’de tarım alanları karasal toprağının yalnızca yüzde 7’si. Bu yüzden Afrika’da toprak satın alıp kendi iç ihtiyacını karşılıyor. Türkiye’de ise karasal alanın yüzde 30,8’i tarıma elverişli.

Ve Avrupa’ya Çin’den daha yakın.

 

FAZLA UZATMADAN ASGARİ ÜCRET AÇIKLANMALI,  İŞÇİ, MEMUR VE EMEKLİLER RAHATILMALI

 

Evet, Çin ve Türkiye siyasal ve ekonomik olarak farklı ülkeler olsa da Çin’in tecrübelerinden ve ülkemizin bünyesine ters düşmeyecek uygulamalarından istifade etmek gerekli.

Ama öncelikle yukarıda da belirttiğim gibi Türkiye’yi dize getirmeye çalışan uluslararası finans çeteleri ve yerli aparatları ile mücadele ederken halkı ihmal etmemek gerek.

Millet gazetelerde henüz maaş bordrolarına yansımayan “zam haberlerini” okumaktan bıktı. Bir an önce asgari ücret açıklanmalı, memur, işçi ve emeklilere hayatlarını daha kolay sürdürebilecekleri maaş artışları sağlanmalı.

3600 ek gösterge, 2000 yılı sonrası emeklilerin intibak sorunu ve 20 yıldır ortalama 400-500 lira az yatan maaşlarının telafi edilmesi dâhil yapılacakları bir an önce bitirmeli.

Üretime dayalı model, ihracat, katma değeri yüksek ürünler, yerli ve millî sanayi.

Hepsine tamam. Ama asıl gerçek şu:

YAPABİLMEK için İKTİDARDA KALMAK zorundasınız…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.