Dost, düşman ve TÜSİAD

A -
A +

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, dolar zirveyi gördüğü sırada, sanırım “Tam zamanı” diyerek TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski’yi arayıp yardım istemesi, üstelik bunu ilan etmesi gözümde geçmiş hatıraları canlandırdı. Kurulduğu günden bugüne, askerî ya da sivil tüm darbelere altlık hazırlayan TÜSİAD’ın sicili hiç temiz olmadığı için, “Acaba bu görüşme ne işe yarayacak?” diyorduk ki ertesi gün sebebini öğrendik. TÜSİAD bir bildiri yayınlayarak, geçmişteki darbe altlığı ilanlarını hatırlatırcasına hükûmete ültimatom veriyor ve ekonomik sistemimizde “iktisat biliminin temel kuralları”nın uygulanmasını istiyordu.

O temel kural “YÜKSEK FAİZ” ve buna bağlı olarak lütfedilecek düşük kurdu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bildiriye çok sert cevap verdi. Sözlerine “Ey TÜSİAD ve yavruları” diye başladı ve “Biz sizin cinsinizi de biliyoruz, cibilliyetinizi de” diyerek devam etti.

AK Parti ve Tayyip Erdoğan iktidara geldiğinden bu yana TÜSİAD ile ilişkiler hiç bu kadar sertleşmemiş, hatta 20 yıllık dönemin çoğunda gayet de iyi gitmişti. Çünkü o dönemler sıcak para politikaları vardı. Bir yılda Türkiye’ye 340 milyar dolar civarında sıcak para girebiliyordu. Deli paralardı. Dolar 1,2 TL’ye kadar düşmüştü. Âdeta Avrupalıydık canım. Yurt dışı tatillerden tatil beğenmiyorduk.

Acı gerçek bambaşkaydı. Gelen sıcak para Türk lirasına ve yüksek faize yatırılıyor, vade sonunda bu rantçılar, ülkemizde üretilen tüm mal ve hizmetlerden elde edilen geliri faiz olarak ceplerine dolduruyordu. Sonra da paralarını yeniden dolara çevirip ülkelerine sıvışıyorlardı. Bu yolla ülkemize 1 milyon dolarla gelen yabancı rantçı ve sıcak paracı, 1 milyon 400 bin dolarla geri dönmekteydi.

Herkes memnundu. Tabii başta TÜSİAD.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan işte bu son konuşmasında “Sizin işiniz, yatırım, istihdam, ihracat ve büyüme” derken aslında onlara asli işlerini hatırlatmaktaydı.

Tabii o dönemlerde hükûmetin ekonomideki direksiyonunu yönetenler de TÜSİAD’ın en büyük dostuydu. Şimdi o dostlardan Cumhurbaşkanı olanı Millet İttifakı’nın koordinasyonunu yürütüyor, Türkiye’ye diskur çeken AB elçilerini kabul edip görüşüyor, Başbakanlık yapanı TÜSİAD ile al takke ver külah planlar kuruyor, Ekonomi Bakanı olan diğeri de kendisini adam eden adama “Kabile reisi” diyerek hakaret ediyor.

Dahası da var isimlerini saymaya değmeyecek o eski dostların. Niceleri nerelere savruldu, hep beraber gördük, yaşadık, hâlâ yaşamaya devam ediyoruz.

Çoğu insan bunun sebebini anlamakta zorlanabilir ama muhafazakâr dünyada çok yaygın, geçmişten günümüze gelen, neredeyse efsaneleşmiş bir söz var:

“Dostlarını kendine yakın tut, düşmanlarını daha da yakın!”

Milattan önce 500 yıllarında yaşadığı tahmin edilen Askerî Stratejist Çin Generali Sun Tzu’ya ait olduğu bilinen bu söz, bende hep “eksik kalmış” hissi uyandırır. Sun Tzu’nun Savaş Sanatı adlı eserindeki diğer tüm sözlerini çok beğenmeme rağmen şöyle tamamlamak gelir içimden:

“Dostlarını yakın tut, ama düşmanlarını yakınında tutacaksan sırtını kolla!”

Özellikle kişisel tarihi sırtından hançerlenmekle geçenlerin düşmanı uzaklarda değil, burnunun dibinde de araması şayanı tavsiyedir.

Pek çok kişi, Kılıçdaroğlu ve TÜSİAD Başkanı görüşünce “CHP’liler evvelden Genelkurmay Başkanı’nı arardı, şimdi TÜSİAD’ı arıyor” diye yorumladı olayı. Çünkü eski Atatürkçü görünümlü Pentagoncu askerî vesayetin majör sacayaklarından bir tek TÜSİAD kaldı da ondan. 28 Şubat’ta bazı işçi sendikalarıyla nasıl iş birliği yaptıkları da sır değil.

Ama TÜSİAD’ın geçmişten bugüne gelen bir kötülük birikimi sağladığı da başka gerçek. 

O yüzden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın kuşkusuz ciddiye aldığı bir kuruluş TÜSİAD. Son kur müdahalesinin ardından düşen dolar karşısında yeni bahaneler üreterek zaman kazanmaya çalışan siyasal parti ve “STK” eksenli muhalefet ittifakının boş durmayacağını, dış destekleriyle yeni saldırılar planlayacaklarını tahmin etmek de güç değil.

Madem yaşanan bir “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” o hâlde hep hazır olmak gerek.

Sun Tzu’nun sözlerine tekrar dönersek, birkaç adedini sıralayayım, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır:

“Düşmanı ve kendinizi iyi tanıyorsanız, yüzlerce savaşa bile girseniz, sonuçtan emin olabilirsiniz. Kendinizi bilip, düşmanı bilmiyorsanız, kazanacağınız her zafere karşın yenilgiyle de tanışabilirsiniz.”

“Dövüş ustası olanlar öfkelenmezler, kazanma ustası olanlar korkmazlar, akıllılar dövüşmeden kazanır.”

Daha pek çok var, hepsi birbirinden ilginç. Ama tabii her şeyden önce de şu sözün gereğini yerine getirerek başlamalı mücadeleye:

“Düşmana savaşmadan boyun eğdirmek, maharetin doruk noktasıdır.”

Ve sonuncusu. Bu da benden olsun:

İyi bir dostu olanın ise aynaya ihtiyacı olmaz.

Ama derseniz ki “Bize ne kardeşim elin Çinlisinden”, o hâlde Esat Kabaklı’nın türküsündeki şu dizelerle bitirelim:

Gez oğlum
Vatanına göz dikeni ez oğlum
Dostun kim düşmanın kim sez oğlum
Tarihini şerefinle yaz oğlum
Yaz oğlum
Sen bunları bir kenara yaz oğlum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.