Tahran Zirvesi, BRICS ve Türkiye’nin NATO’dan çıkma ihtimali

A -
A +
Türkiye’nin başına ne bela geldiyse, CHP tek parti iktidarının Millî Şefi İsmet İnönü’nün ABD ile ilişkilerin temelinin atıldığı Marshall Planı yardım anlaşmasını imzalaması ve ardından NATO’ya girişimizle başladı.
 
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra geçilen soğuk savaş dönemine girildi ABD ile Sovyetler Birliği arasında. Bu çerçevede Marshall Planı adlı ekonomik paketten 16 ülke yardım aldı. Türkiye’nin payına süt tozu ile ABD’nin savaşta kullanıp ıskartaya çıkardığı uçaklar düştü.
 
Millî Şef medyası “büyük başarı” diye yutturdu millete bunu.
Ama bir karşılığı vardı.
 
Nuri Demirağ uçak fabrikasını kapatmalıydı. Nuri Demirağ bunu yapmadı ve direndi. Ama çeşitli bahanelerle mahkeme süreci başlatılarak Türkiye’yi bugün çok farklı yere taşıyacak olan bu uçak fabrikası kapatıldı.
Ülkede öylesine bir Amerikancı hava esmeye başladı ki ABD ile müttefiklik anlaşmalarını 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti NATO ile taçlandırmak istedi.
 
Ama önce ABD’ye sadakatimizi göstermemiz gerekmekteydi.
Bunun için 17 Eylül 1950’de “Çinli ve Koreli komünistlerin kafasını ezmek üzere” Kore’ye 14 bin 938 askerimizi gönderdik.
Bizi ilgilendirmeyen bu savaşta 712 askerimizi şehit verdik, 175 askerimiz kayboldu. Çin ve Sovyetler Birliği’ne esir düşen asker sayısı ise 234 oldu. Yüzlerce de gazimiz vardı.
 
Mükâfatımızı 18 Şubat 1952'de aldık. Türkiye dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın imzasıyla NATO'ya katıldı.
 
TÜM DARBELERİN ALTINDAKİ İMZA ONLARA AİT
 
Bu imzayla birlikte, ülkemizin kaos, iç karışıklıklar, ekonomik sıkıntılar ve darbeler dönemi de başlamış oldu.
Tam altı darbe ve sayısız askerî muhtıra.
 
Sonuncusu, ABD’nin ordumuza soktuğu FETÖ’cü askerleriyle yaptırmak istediği 15 Temmuz’du.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un önceki gece CNN’de ülkemiz dâhil diğer ülkelerdeki tüm darbeleri planlamış kişilerden biri olduğunu itiraf eden konuşmasında da bunu tekrar teyit etmiş olduk.
 
15 Temmuz darbe girişiminin ardından 458 FETÖ’cü Amerikan askeri firar etti. NATO’da görevli TSK mensubu 462 subaydan 237’si hakkında FETÖ’den işlem yapıldı, yalnızca 20’si döndü ülkeye.
 
ABD ve NATO’daki generaller “Türk ordusundaki en iyi askerlerimizi kaybettik” dedi.
 
ABD ülkemizde yaptığı darbelerle ya dış politikamızı dizayn etti ya da ekonomik gidişatımızı. Millî uyanışa karşı da on binlerce şerefsiz satılıktan oluşan bir ordu kurdu ABD. İşte onlar; ABD’nin ve NATO’nun ülkemizdeki askerleri 15 Temmuz gecesi ülkemizi işgal etmek istedi.
Öyle bir tokat yediler ki. O gece ve sonrasında…
Hepsinden o gece kurtulabilirdik ama dua etsinler Türkiye bir hukuk devletiydi.
Geriye tek seçenek kalıyordu onlar için:
TÜRKİYE’NİN EKONOMİSİNİ ÇÖKERTMEK!
Bunu şu anda ABD’nin başındaki o demans hastasına söylettiler. Hatırlayacaksınız “Türkiye’nin ekonomisini çökerteceğiz, bunun için de muhalefeti destekleyeceğiz. Bu kez darbeyle değil, seçimle Erdoğan’ı göndereceğiz” demişti.
 
ERDOĞAN TEŞHİSİ 12’DEN YAPIYOR
 
İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 15 Temmuz’un yıl dönümünde yaptığı konuşmada “Vesayetle istikameti değiştirilemeyen, darbeyle yıkılamayan, terör örgütleriyle hizaya getirilemeyen Türkiye'nin ekonomiyle teslim alınmasına rıza göstermedik, göstermeyeceğiz” dedi.
 
Erdoğan her zamanki öz güveniyle şu sözü de verdi:
“İnşallah uzunca bir süredir hep yaptığımız gibi bu türbülanstan da çıkan ilk ülkelerin başında geleceğiz.”
Son günlerde ilginç gelişmeler yaşanıyor.
 
Biliyorsunuz Brezilya, Rusya, Çin, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Hindistan’ın oluşturduğu, BRICS diye tanımlanan, Avrupa ve Amerika’nın kontrolündeki çok taraflı bir sistem içinde “Daha adil bir uluslararası yönetim”e ulaşmayı hedefleyen uluslararası bir kuruluş var.
 
BRICS NEDİR VE NEYİ AMAÇLIYOR?
 
Üye ülkelerin çoğulculuk değerlerini korumasına imkân sağlayan, uluslararası ticarette ayrımcılık yapmadan şeffaflığı destekleyen, açık, özgür ve kapsayıcı, uluslararası ekonomik kalkınmada tek taraflı ekonomik ve korumacı tüm kısıtlamaları reddeden bir uluslararası sistemin üstyapı kurumunun adı BRICS. Şu hâliyle dünyada 3,5 milyar insanı, yaklaşık 20 trilyon dolarlık bir gayrisafi millî hasılayı temsil ediyor. Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin de katılımıyla bu payın daha da artması bekleniyor.
 
BRICS Uluslararası Forumu Başkanı Purnima Anand önceki gün İzvestiya gazetesine yaptığı açıklamada KAHİRE, ANKARA VE RİYAD’IN BRICS’E ÜYELİK BAŞVURUSUNDA BULUNMAYI PLANLADIĞINI ve bunu beklediğini söyledi.
Jeopolitiğin merkezi artık Asya’ya, Afrika’ya ve Latin Amerika’ya doğru kayarken bu açıklama çok önemliydi. Nitekim Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin de genişleme sinyalleri vermiş ve “BRICS liderliğine şimdi her zamankinden daha fazla talep ve inanç olduğunu görüyoruz” demişti.
 
YENİ BİR DÖNEME HAZIR OLUN
 
Kısacası artık yeni bir dönem başlıyor. 19 Temmuz’da Astana sürecinin devamı olarak toplanacak olan Tahran Zirvesi’nde Rus Devlet Başkanı Putin, İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir araya gelecek olması pek çok gelişmenin işareti olarak ele alınmalıdır.
 
Yazının başlığında NATO’dan çıkabilme ihtimalini okuduğunuza göre bunun cevabını da isteyeceksiniz mutlaka.
NATO’dan çıkışımız bugünden yarına pat diye gerçekleşmeyecek şüphesiz. Ama ülkemizin stratejik düşmanı hâline gelen ABD’nin majör güç olarak domine ettiği bu ittifakın ülkemizin geleceği açısından artık bir tehdit olduğu aşikâr. Bunun sebeplerini de yaşanılan son 70 yılda idrak etti bu millet. Türkiye’deki millî şuur ve şahlanış devam ettiği sürece de bu ihtimal giderek gerçekleşebilir hâle gelecek ve öyle bir noktaya varılacak ki bakmışsınız artık NATO diye bir pakta ihtiyaç kalmamış.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.