Asırlar evvelinden gelen saadet reçetesi

A -
A +

Dr. Kürşat Efe
kursatefeece@hotmail.com
Amasya Üniversitesi Öğretim Üyesi

Ukuş körki til ol, bu til körki söz;
Kişi körki yüz ol, bu til körki göz.
Aklın süsü dildir, dilin süsü sözdür;
Kişinin süsü yüzdür,
yüzün süsü de gözdür.


Kutadgu Bilig, dünyanın en seçkin eserleri arasındadır. Hakaniye (Karahanlı) Türkçesi veya Müşterek Orta Asya Türkçesi denilen dönemde yazılmıştır. Bu eser, İslam etkisindeki Türk edebiyatının ilk eseridir. Kutadgu Bilig, Balasagun’da yazılmaya başlanmış (1069); Kâşgar’da tamamlanmış (1070) sonra da Karahanlı hükümdarı Tavgaç Buğra Kara Han’a sunulmuştur. Balasagunlu Yusuf bundan sonra kalem müdürü unvanını alarak Yusuf Has Hâcib olarak anılmıştır. Eserin bilinen üç kopyası vardır. Afganistan Herat’ta Uygur harfleriyle yazılan nüsha Viyana Saray kütüphanesindedir. Arap harfli diğer nüsha Kahire (Mısır) Hidiv kütüphanesindedir. En önemlisi ise Arap harfli Fergana nüshasıdır; bu da Taşkent’tedir (Özbekistan). 88 bölümden oluşan Kutadgu Bilig’de sonradan eklenen 77 beyit dışında 6.645 beyit; 173 de dörtlük vardır. Aruz ölçüsüyle mesnevi (ikişer mısralı uzun şiir) tarzında yazılmıştır. 125 beyitten oluşan son üç bölümü ise kaside tarzındadır.
Eser üzerinde yapılan çalışmalar sadece üniversitelerin Türk dili ve edebiyatı ya da felsefe bölümlerinde bilinip okunmaktadır. Wilhelm Radloff, Reşit Rahmeti Arat, Agop Dilaçar, Ahmet Bican Ercilasun, Tuncer Gülensoy, Sadri Maksudi Arsal, İbrahim Kafesoğlu, Halil İnalcık, Sait Başer gibi bilim insanları eser üzerinde çeşitli çalışmalar ortaya koymuştur. Gerek halkın gerekse gençliğin bu çalışmalardan haberinin olmaması gayet normaldir. Türk gençliğinin bireysel hayat felsefesini oluşturması ve milletimizin yeniden manevi yapılanmasının başlatılması adına bu çalışmanın bir nebze de olsa faydalı olacağını ümit ediyoruz. İnancımız gereği Kur’ân-ı kerim ve sahih olan sünnet, zaman ve mekânla sınırlı olmayan aslî kaynaklardır. Hiçbir edebî yahut dinî metin bu ikisinin yerine geçemez. Lakin edebî metinler de oluşturuldukları dönemi aşan etkiye sahiptir. Kutadgu Bilig de bütün insanlığa ve bütün zamanlara seslenen bir eserdir. Devlet yöneticilerinden halkın her kesimine kadar herkesin ilgiyle ve zevkle okuması, anlatımlardan ders çıkarması ve hayatını yeniden bu doğrultuda gözden geçirmesi gerekir. Asırlar öncesinden gelen bu sese kulak verirsek mutluluk bilgisine rahatlıkla ulaşabiliriz.
Adından da anlaşıldığı gibi “mutluluk veren bilgi” anlamına gelmektedir. Kutadgu Bilig, Allah övgüsü ve ona şükür ile başlar. Peygamber Efendimizin ve dört halifenin övgüsünden sonra bahar mevsimi tasvir edilip yıldız ve burçlar hakkında bilgi verilir. Akıl ve dilin değer ve kusurları anlatıldıktan sonra kitabın adı, anlamı ve kitapta adı geçenler hakkında bilgiler verilir; bilgi, dil, iyilik konuları üzerinde durularak didaktik (öğretici) içerikli asıl hikâyeye geçilir. Asıl hikâye dört ana kahraman etrafında geçer:
Aytoldu devlet hizmetine girmeyi çok isteyen birisidir. Bir yakını aracılığıyla o dönemin has hacibi ile tanışır ve hacip de onu hakana tanıtır. Hakan, onu beğenir ve ileride vezir yapar. Aytoldu bir müddet sonra ölür. Hakan, iyi yetişmiş olan Ögdülmüş’ü vezir yapar. Hakan, ona yardım edecek ve gerekirse onun yerini alacak birini arar. Bu görev için arkadaşı Odgurmuş’u hakana tavsiye eder. Hakan ve vezir Odgurmuş ile mektuplaşırlar. Hakan bu kişiyi kendi hizmetine almak ister ama Odgurmuş, hakanın teklifini kabul etmez. Ögdülmüş de devlet hizmetinden çekilip onun gibi ibadetle meşgul olmak ister. Odgurmuş, buna karşı çıkar ve herkesin yerinde kalmasını, topluma hizmeti bu şekilde yapacaklarını söyler. Odgurmuş’un öğütleri ve iyi kanunlar sayesinde memleket düzen ve refah içinde olur. Odgurmuş ölür,  yardımcısı (müridi) Kumaru yerine geçer. Dünyanın geçiciliği ve çeşitli öğütlerle eser tamamlanır.
Eserin büyük bir kısmı karşılıklı konuşma şeklinde yazılmıştır. Bu bölümler dört ana kahraman arasında geçer. Bu yönüyle sahne eseri sayılabilir. Bir tür manzum (şiirsel) tiyatrodur. Son bölümlerdeki mektuplar da türünün ilk örnekleri arasında yer alabilir. Eserde; Aytoldu’yu Kün-Togdı ile buluşturan Küsemiş, Ulug (Büyük) Vezir, hizmet eden ve haber getiren Yumuşçı ve Odgurmuş’un yanında çalışan Kumaru gibi yardımcı kahramanlar da mevcuttur. Devlet yönetiminde görev alacak Hakan’ın yardımcıları olan ulu/büyük ve küçük vezir, subaşılar (kumandanlar), bitikçi (kâtip), agıcı (hazinedar), yalvaçlar (elçiler) ve tapukçunun (memur) özelliklerinin nasıl olması gerektiği ayrıntısıyla ele alınmıştır. Eserde on bir ayrı toplumsal sınıf ele alınmıştır. Aydın kesimler: Aleviler (Peygamber neslinden gelen din büyükleri), ulema (bilginler), otacı (tabip, eczacı), yıldızcı (müneccim), şairler. Ekonomik sınıflar: tarıgçılar (ziraatçiler), satıgçılar (tüccar), iğdişçiler (çobanlar), uzlar (sanatçı ve zanaatçılar), karabudun, çıgaylar (yoksullar). Selamın nasıl verileceğinden yemek yeme adabına; ailenin, eşin nasıl olması gerektiğinden çocuk yetiştirme hususlarına kadar birçok mevzu ele alınmıştır.
İçerisindeki kahramanların belli kavramları temsil etmeleriyle de sembolik/alegorik özellik gösterir. Yazar, ifade etmek istediği ideal tipleri bazı kavramlarla sembolize etmiştir. Türk devlet ve toplum yapısıyla Türk düşünce sistemini sembollerle ortaya koyan bu eserde “hakan, büyük vezir, ikinci vezir ve din adamı” gibi dört farklı tip vardır. Bunlardan hakan “adaleti ve adil kanunu”, büyük vezir “siyasi iktidarı ve egemenliği (kut, devlet)”, ikinci vezir “aklı ve anlayışı”, din adamı da tipi de “irfanı, kanaati ve akıbeti (sonu)” temsil eder. Birinin eksik olduğu durumda bozulma görülür. Bunlar âdeta; hava, su, ateş ve topraktan oluşan “anasır-ı erbaa”yı (dört unsuru) çağrıştırır. Eserde her kahraman, kendi özelliklerini tanıtarak düşüncelerini kendisi dile getirmiştir.
Gündoğdu (Kün-Togdı) hükümdardır; ‘köni törü’yü (doğru töreyi); doğru yolu; adaleti ‘güneş’le temsil eder. Güneş, bütün varlıklara eşit olarak ışık ve ısı verir. Hakan yönettiği insanlar üzerinde eşit olmak zorundadır. Töre/Hakan burada kendini anlatır. Toplumsal hayatın pratikleri, doğruluk (könilik), erdemli olma gibi hususlar anlatılır. Gündoğdu, doğru yasayı yapar, halka doğru yolu gösterir, erdemleri öğretir, bilgiyi her şeyin üstünde tutar. ‘Tapmak’ kelimesi ibadet etmek yanında hizmet etmek anlamına gelir. Eserin sunulduğu hükümdarın adındaki “Tabgaç” kelimesi bu anlamda ‘halkının hizmetçisi’ anlamındadır. Merkez insandır. Hakanın sorumlulukları, görevleri anlatılır. En temel görevi ise yüksek vazife duygusuyla yeryüzünde adaleti hâkim kılmaktır. Beyliğin hakana Tanrı tarafından verildiğine inanılır. Ancak kut, akıl ve gönül, tüzlük (eşitlik), uzluk (iyilik), bilgi, akıl, anlayış ve kılıçla (askerle) bu ‘töre’ tutabilir. Kanunun tarlası devlettir. Tedbirli olarak ve kanuna uyarak töre korunur; zulüm ve doğru yoldan sapmakla görev ihmaliyle töre bozulur.
Aydoldu/Dolunay (Ay-Toldı) ilk vezirdir. ‘Kut’u (saadeti) temsil eder. Ayın görünüş şekilleri mutluluğun bazen belirip bazen kaybolmasına, bazen bütünüyle ortaya çıkmasına işarettir; dolayısıyla dolunay hâli de kuttur. Kut, insandaki Tanrısal özün simgesidir. İlahi özün insana yansıması olan ‘kut’ kavramı beşerî kimlikten sıyrılıp ilahi kimliğe geçiş için en önemli aşamadır. Kut kavramı daha çok “siyasi erk (güç/kuvvet), devlet idaresi/kudreti, idare sanatı, siyasi hâkimiyet kudreti” anlamlarını taşımaktadır.
Övülmüş (Öğdilmiş) ikinci vezirdir. Aydoldu’nun oğludur. Babasından sonra kendisi de vezir olur. “Aklı ve anlayışı” temsil eder. Aklı ve mantığı birleştirici bir tiptir. Üstün zekâ, akıl (ög, ukuş) ve derin anlayış ve yüksek kavrayış (ukuşlug) övülecek bir kabiliyettir. İnsan doğduğunda çıplaktır. ‘Yalnguk’ kelimesi çıplak/vahşi insan anlamına geldiği gibi düşük akıl seviyesini belirtmektedir. Daha sonra çocukluk dönemindeki akla ‘us’ denilmiştir. Aklını yetkin olarak kullanamayan insanın ve çocukların aklı ‘gafil akıl’dır. Bu ise ‘us’ ve ‘usal’ kelimeleri ile ifade edilmiştir. Bugün ‘ögsüz’ (annesiz) ve övmek kelimesinde yaşayan eski dildeki “ög” kelimesinin diğer anlamı ‘akıl’dır. ‘Kılık’ eski dilde ahlak, ‘kılınç’ ise davranış anlamındadır. Kılık kıyafetine dikkat eden, aklıyla güzel işler başaran, gelişimini sağlayan insan ‘kişioğlu’ olur; ‘kişilik sahibi’ olarak bilge insan hâline gelir.
Uyanmış vezirin dindar bir arkadaşıdır. Akıbetin, irfanın, kanaatin temsilcisidir. Gafletten uyanmayı temsil eder. Derin ve geniş dinî bilgiye sahiptir. Hakan ondan yararlanmak ister ama din ve devlet işlerinin birbirine müdahalesinden çekindiği için Hakan’ın teklifini kabul etmez. Feraset ve irfan sahibidir; anlama ve bilme yeteneği yüksek olduğu gibi anlayışlı ve sezgi gücü yüksektir. İrfan aslında Tanrı bilgisidir. ‘Hamdım piştim, yandım’ sözü buradan çıkmadır. Yalnguk kişi çiğdir/hamdır. Çiğ gönül daha sonra kendini yetiştirerek, geliştirerek ya da olgunlaşarak pişmiş/olgun gönül hâline gelir. “Od-gur-muş”, ‘yanmış, uyanmış’; ‘od’ da ‘ateş’ demektir. Ya irfanla uyanır kişi ya da acı çekerek/yanarak… Köngül/Gönül ise insandaki yanan Rabb’in ocağıdır. Odun (yanmış nesne), köz, kömür, köyünmek (yanmak) hep bununla ilgilidir. Olgun insan olmanın şartları ise akıllı ve bilgili olmak, Allah’a inanmak, hoşgörülü ve sabırlı olmak, alçakgönüllü olmak, nefsinin esiri olmamak, helal kazanmak, vefa ve merhamet duygusuna sahip olmak, menfaatçi ve çıkarcı olmamak, fedakâr olmaktır.
Metnin merkezinde iki kavram vardır: İnsan ve devlet... Bunlar hem somut hem de soyut ifadelerdir. Devletle halk arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiği etkili bir dille anlatılmıştır. Devlet yöneticilerinin hangi özelliklere sahip olacağı ise hikâyeci bir anlatımla ifade edilmiştir. Felsefi bir sistem kurma yolunu tercih eden yazar her iki dünyada da saadetin nasıl sağlanacağını anlatarak böylelikle “ideal devlet”, “ideal toplum” ve “ideal insan”  tiplerini çizmiştir. Bu tipler, Türk ve İslam karakterine uygunluk arz eder. Eser, bu yönüyle İslamî inançla Türk hayat felsefesini birleştirici bir özelliğe sahiptir. İnsan hayatının manasını tahlil ve onun cemiyet ve dolayısı ile devlet içindeki vazifesini tâyin eden bir hayat felsefesi/sistemi kurulmuştur. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” sözünün temel kaynağı burasıdır.
Kendine hükmeden dünyaya hükmeder!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.