Filistin’in denizel alanı İsrail işgali altında

A -
A +
İRFAN HATTATOĞLU
 
İsrail, 2004 yılında, aslında Filistin’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) içinde yer alan sahayı kendi MEB’i ilan ederek, Noa ve Mari-B olarak adlandırılan sahalarda “Yam Tethys” projesiyle doğalgaz çıkarma çalışmalarına başlamıştır.
 
Ramazan ayının son günlerinde gözler yine Filistin’e çevrilmişti. İsrail, yaptığı saldırılarda 63’ü çocuk olmak üzere 219 Filistinliyi şehit ettiği gibi, yüzlerce Filistinliyi gözaltına almıştı. Gazze’ye atılan bombalarla yüzlerce bina kullanılamaz hâle gelmişti. Ancak İsrail’in işgal ettiği topraklar sadece kara sınırlarını içine almıyordu. İsrail Filistin’in deniz alanlarını da işgal etmiş durumda. Ve Filistin’in uluslararası arenada haklarını aramaması için zaman zaman Gazze’yi vurarak, yönetimleri çaresiz hâlde bırakmak niyetindedir. Şu bir gerçek ki, Doğu Akdeniz’de tartışmalı denizel alanlardan biri de Filistin ve İsrail arasındaki denizel sınırdır. İsrail ve Filistin arasında Gazze kıyılarının bulunduğu denizel alanın sınırlandırılmasına dair bir anlaşma bulunmamaktadır. Filistin ve İsrail arasında cereyan eden kronik gerilimlerin bir sebebi de iki ülkenin paylaştığı veya daha doğru bir ifade ile paylaşamadığı kıta sahanlığıdır. Kıta sahanlıkları bitişik olan İsrail ve Filistin, kara ülkesi üzerinde yürüttükleri gerilimli siyaseti deniz alanlarına taşımıştır. İsrail ve Filistin arasında gelişen denizel alan uyuşmazlığa özellikle İsrail’in uluslararası anlaşmaları görmezden gelerek gerçekleştirdiği faaliyetler sebep olmaktadır.
İsrail, 2004 yılında, Filistin Yönetimi Gazze’deki denizel alanların sınırlandırılması anlaşması yapılmamış olmasına rağmen, aslında Filistin’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) içinde yer alan bölgeyi kendi MEB’i ilan ederek, Noa ve Mari-B olarak adlandırılan sahalarda “Yam Tethys” projesini başlatmıştır. Esasen Noa ve Mari-B rezervleri Filistin’in Gazze bölgesinin münhasır ekonomik bölgesi içerisinde yer almaktadır. Ancak İsrail, Filistin yönetimi ile herhangi bir iş birliğine başvurmadan doğal gaz çıkarma çalışmalarına başlamıştır. Yapılan tahminlere göre Mari-B rezervuarında 42 milyar metreküp doğalgaz bulunmaktadır. Bu miktar Filistin’in 15-20 yıllık gaz ihtiyacını karşılamaya yetecek seviyededir. İsrail’in bu tavrı Filistin’in kara ülkesine karşı yürüttüğü işgal politikalarını, ülkenin denizel alanına ve enerji kaynaklarına kadar genişlettiğini ortaya koymaktadır.
 
 
Aslında Filistin’in Münhasır Ekonomik Bölgesi içerisinde yer alan ve İsrail’in de facto yaparak kendi MEB alanında gösterdiği bölgede İsrail, rezerv çalışmaları yapmış ve güney kıyılarına 20 km mesafede bulunan Noa rezervuarını, 2000 yılında da Noa’nın 10 km uzaklıkta bulunan Mari-B rezervuarlarını keşfetmiştir. Araştırmalara dayalı tahminlere göre Mari-B rezervuarında 42 milyar metreküp; Noa rezervuarında 1,1 milyar metreküp hidrokarbon rezervi bulunmaktadır. Keşifler sonrasında İsrail çalışmalara başlanmış ve 2004 yılında birbirine yakın iki rezervden gaz üretilmesi için Yam Tethis projesi faaliyete geçmiştir.
 
FİLİSTİN’DEN GELEN MİLYONLARCA DOLAR…
 
İsrail aslında Yam Tethis projesinin 2004 yılında faaliyete geçmesi ile aslında Filistin’in olan bölgeden milyonlarca dolar parayı ülkesinin ekonomisine sokmaktadır. Yam Tethys projesinin ortaklarından Delek Drilling firmasının verdiği bilgiye göre; proje ile 2004 yılından itibaren on yıl içerisinde 25 milyar metreküp gaz üretilmiştir. Bu da İsrail’in 2014 yılındaki doğal gaz tüketiminin üç katına tekabül etmektedir. Bu bölgeden gelen gelirlerle yeni sahalarda araştırmalar yapmaktadır. İlk bu bölge keşfi ve işletmesinden gelen gelirlerle İsrail kendi MEB alanında bulunan Tamar ve Leviathan sahalarında büyük hidrokarbon rezervleri keşfetmiştir. Sonra İsrail, kömüre dayalı elektrik üretiminden daha temiz ve ucuz olan doğal gaza dayalı elektrik üretimine geçmiştir.
 
ÇÖZÜLMESİ GEREKEN PROBLEMLER
 
Denizel alanına ilişkin hakların gasp edilmesine rağmen şimdiye kadar Filistin’den hak talebine yönelik bir adım gelmemiştir. Zira Filistin’in kıta sahanlığı-MEB çözülmesi gereken Kudüs’ün statüsü, mülteciler, yasa dışı yerleşimciler, sınırlar gibi birçok uluslararası problemleri olduğu gibi yıllardır savaş içinde yaşanmasından kaynaklanan psikolojik problemleri ve yatırım yapamaz hâle getirilen ekonomik problemi vardır.
 
Orta Doğu konusunda çalışmalar yapan Washington Üniversitesi’nden Dr. James Stocker’a göre Filistin’in münhasır ekonomik bölgesi, İsrail-GKRY denizel sınırına kadar uzanmakta olup bu sınırın bir kısmı da Gazze’ye aittir. Filistin’in bu bölgeye dair haklarını kullanabilmesi için BM Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca hakkını araması gerekmektedir.
 
 
YATIRIMCILAR UZAK TUTULUYOR
 
Uyuşmazlığa konu alanlarda bulunan rezervler özellikle söz konusu alanda arama-çıkarma-taşıma faaliyetleri yapmaya talip şirketler açısından önemli sonuçlar doğurmaktadır. Doğu Akdeniz rezervlerine ilişkin projeler geniş kapsamlıdır ve bu sebeple dünyanın birçok yerinde yatırımları olan büyük enerji şirketlerinin de ilgisini çekmektedir. Kimi zaman bu şirketler, ülkelerde yatırımlar yapabilmektedir. Bu hâllerde enerji şirketleri, uyuşmazlığa taraf ülkelerin muhtemel bir olumsuz tutumundan çekinmekte ve uyuşmazlık konusu alanlara yatırım yapmaktan vazgeçmektedir. Münhasır ekonomik bölge uyuşmazlıkları, uyuşmazlığa konu bölgeleri yatırım yapma niyetinde olan şirketler için bir mayın tarlası hâline getirmektedir. İsrail de bunu bildiği için çok sık bir şekilde Filistin bölgesini karıştırmakta, Gazze’ye bombalar yağdırarak güvenli bölge olmadığı algısı ile yatırımcıları bölgeden uzak tutmaktadır.
Doğu Akdeniz rezervlerinin verimli bir şekilde kullanılabilmesi için sadece rezerv bulunan bölgelerin uyuşmazlıktan azade olması yeterli değildir. Çıkarılan rezervlerin boru hatlarıyla taşınması hâlinde, rezervlerin ulaştırılacağı pazara giden güzergâhın da uyuşmazlıklardan uzak olması gerekmektedir.
Filistin, enerji ihtiyacını gidermede büyük problemlerle karşılaşan bir ülkedir. Özellikle Gazze bölgesinde uzun süren elektrik kesintileri yaşanmakta, günlük hayat düzeni, üretim faaliyetleri ve dolayısıyla ekonomi kesintilerden ciddi şekilde etkilenmektedir. Filistin enerjide büyük oranda İsrail’e bağımlı hâldedir. İsrail zaten yaptığı saldırılarla bunu amaçlamaktadır. Filistin kendisine bağımlı kalsın istemektedir. Dünya Bankası’nın 2015 verilerine göre; Batı Şeria bölgesinin elektrik ihtiyacının %99’u, Gazze bölgesinin ise %64’ü; toplamda ise yaklaşık %90’ı İsrail’e ait kamu şirketi olan Israeli Electric Corporation(IEC) tarafından tedarik edilmektedir.
 
GAZA MARİNE SAHASI
 
Filistin’in önemli bir doğal gaz sahası ise Gaza Marine sahasıdır. Filistin’in münhasır ekonomik bölgesinde yer alan Gaza Marine sahası, Doğu Akdeniz baseninde keşfedilen ilk enerji rezervlerinden biridir. Filistin, 1999 yılında British Gas’a (BG) 25 yıllığına Gazze’nin denizel alanında arama, geliştirme ve gerekli altyapıları kurma imtiyazlarını içeren ruhsat vermiş ve Gaza Marine rezervleri British Gas’ın yaptığı çalışmalar sonucunda 2000 yılında keşfedilmiştir. Gaza Marine sahasında yaklaşık 28 milyar metreküp doğalgaz bulunduğu tahmin edilmektedir. Söz konusu gaz sahaları Gazze kıyısına 30 km mesafede olup yaklaşık 600 metre derinlikte yer almaktadır. Dolayısıyla Gaza Marine, Tamar ve Leviathan sahalarına nazaran kıyıya daha yakın ve işletime daha uygun derinliktedir.
Uluslararası hukuk kuralları uyarınca Gaza Marine rezervleri, Filistin’e ait olmasına rağmen İsrail hükûmeti baştan itibaren Gazze kıyılarını de facto olarak kontrol altına almış ve British Gas’ın faaliyetlerini engellemiştir. British Gas birçok kere İsrail hükûmeti ile anlaşmaya çalışmış ancak Filistin’de iktidara gelen Hamas hükûmetinin işletme payı almasını istemeyen İsrail, hiçbir zaman anlaşmaya yanaşmamıştır. Dönemin İsrail hükûmeti, anlaşmayı kabul etmenin terörün finanse edilmesi anlamına geleceğini gerekçe olarak sunmuş ve rezervlerin kullanılmasını engellemiştir. Özellikle İsrail’in Gazze’nin denizel alanında sergilediği agresif tavır Gaza Marine sahasındaki çalışmaların ilerlemesinin önüne geçmiştir. İsrail’in Filistin’e karşı yürüttüğü agresif politika ve Filistin topraklarına yaptığı saldırılar, Filistin’in altyapısına da zarar vermektedir. İsrail, Filistin topraklarını işgal etmenin yanında Filistin ekonomisini de çember içine almaya çalışmakta ve Filistin’in ekonomik olarak İsrail’e bağımlı kalmasına yönelik çaba sarf etmektedir.
Gaza Marine’nin faaliyete geçmesi ve geliştirilmesi dolaylı olarak Filistin’in diğer sektörlerine de olumlu yansıyacaktır. Enerji sektörünün gelişmesi ile deniz suyunun arındırılması mümkün hâle gelebilecek ve tarımda da ilerlemeler yaşanacaktır. Ayrıca beklenen ekonomik gelişmenin işsizliği azaltacağı, turizme ve inşaat sektörüne de olumlu yansıyacağı düşünülmektedir.
 
1,25 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM GEREKİYOR
 
Gaza Marine sahasının değerlendirilmesi hâlinde Filistin’in projeden yaklaşık 2,4 milyar dolar gelir elde etmesi beklenmektedir. Bunun dışında Filistin, İsrail’den aldığı yıllık 560 milyon dolar değerindeki gazı kendi kaynaklarından karşılayabilecektir. Fakat bütün bu gelişmelerin sağlanabilmesi için enerjiye yönelik projelere yaklaşık 1,25 milyar dolarlık bir yatırım yapılması gerekmektedir.
Ayrıca Filistin, dizel yakıt ile elektrik üreten Gazze Elektrik Santrali için gereken yakıtı da yüksek bir fiyata İsrail’den temin etmektedir. Bunun dışında Filistin enerji ihtiyacını Mısır ve Ürdün’den ithal ettiği düşük miktarda enerji ile karşılamaya çalışmaktadır.
Rezervlerin kullanılması Filistin’e ayrıca elektrik üretiminde katkı sağlayacaktır. 2016 yılında elektrik üretimini artırmak ve sanayiyi geliştirmek amacıyla Batı Şeria’da yer alan Cenin Organize Sanayi Bölgesinde yeni bir elektrik santralinin inşasına başlanmıştır. Elektrik santralinin yapımının dört yıl sürmesi beklenmektedir. Ancak projenin tamamlanması hâlinde Batı Şeria bölgesinde doğalgaza olan talep uzun vadede artacaktık. Gaza Marine rezervlerinin yeni elektrik santraline entegre edilmesi hâlinde Filistin, elektrik ihtiyacını kendi kaynaklarıyla karşılayabilir duruma gelecektir. Ancak bu inşaat, İsrail saldırıları ile bombalanmıştır. Bu da Filistin’in kendi kendine yeterliliğinin önüne geçmektedir.
 
TÜRKİYE İLE ANLAŞMA OLABİLİR Mİ?
 
Son günlerde gündeme gelen Türkiye-Filistin arasında MEB anlaşması yapılmasına ilişkin konuları yeni problemleri beraberinde getirmektedir. Zira Türkiye ile Filistin arasında yapılacak bir anlaşmaya kim imza atacaktır. Filistin’in Hamas ve El Fetih bölünmüşlüğünün çözümü önemlidir. Eğer böyle bir anlaşma yapılırsa bu defa çizilen hat, İsrail’in hâlen doğalgaz üretimi yaptığı Noa ve Mari-B rezervlerini de içine alacaktır. Bu bölgede İsrail 2004 yılından bugüne üretim yapmaktadır. Bu ise yeni bir uluslararası anlaşmazlığı sebep olacaktır.
 
GAZZE’DE TÜRK ŞİRKETLERİNE GAZ ARAMA İZNİ
 
Türkiye’nin öncelikli olarak şunu yapabileceğini düşünüyoruz: Filistin’in kendi MEB alanında olduğunu kabul ettiği Gaza Marina bölgesinde Türk şirketlerinin gaz aramaya ilişkin faaliyetine izin verilebilir. Bu ise İsrail ordusunun izin vermediği bir alanda iki ülkenin karşı karşıya gelmesi manası da taşıyabilecektir. Diğer taraftan, İsrail-Filistin denizel alanında yüksek miktarda hidrokarbon rezervinin keşfedilmesi ihtimali de bulunmakta olup, yeni bir gaz kaynağının keşfi de yeni problemlerin ve çatışmaların ortaya çıkmasına sebep olacaktır...
 

Filistin’in denizel alanı İsrail işgali altında

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.