GLOBAL SALGIN NASIL BİR DÜNYA DOĞURUYOR? Covid-19 pandemisinin dijitalleşme cephesi

A -
A +
Doç. Dr. Ali Murat Kırık
 
 
Pandemi döneminde dijitalleşme arttığı için mahremiyet neredeyse ortadan kalkmış ve tüm veriler sanal ortam üzerinden toplanmaya başlamıştır. Ayrıca otoriter devletler açısından pandeminin dijital ortama kayması gözetim konusunda büyük kolaylıklar sağlamış, vatandaşların denetim altında tutulabilmesi "hiç zor olmamıştır."
 
Çin, COVID-19'un yayılmasını izlemek için vatandaşlarını insansız hava araçları, akıllı telefonlar ve CCTV kameraları kullanarak izlemiştir. Benzer şekilde Güney Kore, İsrail ve Singapur, COVID-19'un yayılmasını önlemeyi sebep göstererek kamera görüntülerini ve kredi kartı bilgilerini kullanmıştır.
 
 
Pandemi 2020'de her işletmeye meydan okudu!
 
Çin’de başlayıp bütün dünyaya yayılan COVID-19 salgınıyla birlikte birçok alanda köklü değişimler meydana gelmeye devam ediyor. Bu hastalığa yönelik geliştirilen aşılar üzerine de çok farklı spekülasyonlar yapılıyor. Pandeminin izlenebilir mikroçipler yerleştirme planının bir kılıfı olduğunu ve bunun arkasında Microsoft'un kurucu ortağı Bill Gates'in yer aldığı iddia ediliyor. Aşıların gelecekte insan soyunu tüketeceğine yönelik varsayımlar bile hâlihazırda mevcut. Küreselcilerin COVID-19’a karşı zorunlu aşılama bahanesiyle zamanla başvurabilecekleri gizli bir kitle çip implantasyonunun varlığı bir kısım çevrelerce tartışılıyor. Bu konular tartışıladursun, aslında unutulan çok önemli bir nokta var ki, o da bütün dünyayı etkisi altına alan dijitalleşme…
COVID-19 döneminde neredeyse bir gecede, devletler toplantılarını sınırlayan, yüz yüze iş operasyonlarını kısıtlayan ve insanları mümkün olduğunca evden çalışmaya teşvik eden emirler yayınlamıştır. Buna karşılık, işletmeler ve okullar, internet sayesinde faaliyetlerini uzaktan devam ettirmenin yollarını aramaya başlamıştır. Keza pandemiden önce bile teknoloji, iş gücünün giderek daha önemli bir parçası hâline gelmişti. Ancak bu dönemde şirketlerde dijitalleşmeye yapılan yatırımlar artmıştır. Şirketlerin %75'i, pandemi sebebiyle 2020 boyunca dijital ekipman, teknoloji ve uygulamalara yatırımlarını artırdıklarını belirtmiştir. Bunun elbette online video kullanımı üzerinde bir etkisi vardır. Dolayısıyla kriz, şirketler tarafından yapısal değişiklikler yapmak için kullanılmış, dijitalleşme etkisini giderek arttırmıştır. COVID-19 pandemisinden önce, ABD çalışanlarının yüzde 17'si haftada 5 gün veya daha fazla evden çalışmış, bu oran pandemi sırasında yüzde 44'e yükselmiştir. Yani pandemi mahremiyeti etkilediği gibi evden çalışma adı verilen sistemin yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Dijitalleşmenin COVID-19’la bütünleşmesi, dijital devrimin varlığını açık bir şekilde sorgulamamıza sebep olmuştur. Dijital devrim; ekonomi, inovasyon, bilim ve eğitimden sağlık, sürdürülebilirlik, yönetişim ve hayat tarzlarına kadar her şeyi etkilemektedir. Dijital teknolojiler, yeni ekosistemler ortaya çıktıkça iş modellerini, kurumları ve bir bütün olarak toplumu temelden değiştirecek potansiyele sahiptir. COVID-19’un bize bunun olabileceğini ispatlar niteliktedir. Otomasyon ve robotizasyon, üretkenliği önemli ölçüde arttırmış; bununla birlikte, artan kâr, çalışanların gelirlerine ve hatta şirketlerin topluma yaptıkları katkılara yansır duruma gelmiştir. Günümüzde yapay zekâ ve arttırılmış gerçeklik, iş yerlerini değiştirecek; daha iyi iş akışı yönetimine, üretkenlik artışına ve liyakate dayalı terfiye izin verecek, aynı zamanda yöneticilere çalışanları üzerinde olağanüstü kontrol sağlayacaktır. Yani toplumsal hayatta dijital devrimin tesirleri açık bir şekilde görülecektir. Böylelikle çalışan sayıları azalacak, otomasyon ve insansız işletmeler çoğalacaktır.
 
“EVRİM” Mİ YOKSA “DEVRİM” Mİ?
 
COVID-19 pandemisi eğitimde de dijital bir değişim başlattı. Ekonomik kapanma, sosyal mesafe, aylarca süren karantina, akademi ve yükseköğrenimde çalışan insanların çoğunluğunun yalnızca tamamen işlevsel ve çevrimiçi eğitime kişisel geçişlerini tamamlamalarına değil, aynı zamanda online savunma, çevrimiçi sınavlar ve çevrimiçi akademik işler noktasında yenilik oluşturdu. Bundan sonraki süreçte de melez yapıların baş göstereceği bilim insanları tarafından vurgulanıyor. Ancak bunun dijital bir “devrim” mi yoksa “evrim” mi olduğunu net bir şekilde ifade edebilmek için henüz erken…
Dijitalleşmenin iş hayatındaki etkisini de vurgulamakta fayda var. Pandemi, pazar parçalanmasını keskin bir şekilde hızlandırdı. Bu, pazar mikro-segmentasyonlarından beslenen dijital devlerin hızla bir biçimde büyümesini sağladı, ancak çoğu şirket bu yeni şartları karşılamak için iş modellerini değiştirmedi. Önceki çağda yükselen birçok yönetici, asırlık, denenmiş, gerçek, geniş pazar iş modellerinin hâlâ etkili olduğunu varsayıyordu. Finansal analistler, şirketleri satış büyümesi ve gider minimizasyonu temelinde değerlendirmeye devam ederek problemi pekiştirdi. 2020 baharında pandemi dünyayı kargaşaya sürüklediğinde, çoğu kuruluş buna zaman zaman dayanarak cevap verdi. Yöneticiler, operasyonlar üzerindeki etkiyi değerlendirdi ve acil durumla ilgilendi. Pandemi 2020'de her işletmeye meydan okudu. Kuruluşların iş akışlarının her öğesini test etti ve planlama süreçlerini tamamen değiştirdi. Ancak sonbaharda, çoğu yönetici duruma hâkim oldu.
MIT Technology Review Insight Raporu dikkatle incelendiğinde önemli veriler göze çarpıyor. Genel olarak, işletmelerinin %47'si 2021 yılının sonuna dek yeni iş modellerinin gelişmesini bekliyor, %36'sı kuruluşlarının dönüşmesini bekliyor ve yalnızca %12'si hayatta kalmak için çaba sarf ediyor. 2021'de ankete katılan işletmelerin %80'i satın almalar, elden çıkarmalar, yeni iş modelleri ve yaygın otomasyon gibi stratejik büyük hamleler planlıyor. Aslında, %39'u 2020'de zaten "büyük bir hamle" yaptı. İşletmelerin dörtte birinden biraz fazlası (%27'si) 2021'de bu tür planlar düşünüyor. Büyük dönüşümlerin büyük kuruluşlar tarafından üstlenilmesi daha olasıdır; 1 milyar dolardan fazla geliri olan işletmelerin %87'si ise küçük işletmelerin %76'sına kıyasla farklı planlara sahiptir.
 
E-TİCARET’TE 4,2 TRİLYON DOLAR
 
Pandemi işletmeleri olduğu kadar e-Ticaret alanını da derinden etkiledi. Böylelikle e-Ticaret sektörü global perakende çerçevesinin vazgeçilmez bir parçası hâline geldi. Diğer pek çok endüstri gibi, perakende sektörü de internetin ortaya çıkışının ardından önemli bir dönüşüm geçirdi ve modern hayatın süregelen dijitalleşmesi sayesinde, hemen hemen her ülkeden tüketiciler artık online işlemlerin avantajlarından yararlanıyor. İnternet erişimi ve benimsenmesi dünya çapında hızla arttığından, dijital alıcıların sayısı her yıl artmaya devam ediyor. 2020'de iki milyardan fazla insan çevrimiçi olarak mal veya hizmet satın aldı ve aynı yıl içinde e-Perakende satışları dünya çapında 4,2 trilyon ABD dolarını aştı.
 
MOBİL CİHAZ TRENDİ
 
Bu dönemde e-Ticaret dünyasındaki en görünür trendlerden biri, mobil cihazların benzeri görülmemiş kullanımıdır. 2019'da akıllı telefonlar, dünya çapındaki tüm perakende web sitesi ziyaretlerinin yüzde 60'ından fazlasını oluşturmuştur. Mobil cihazların benimsenmesi, özellikle diğer dijital altyapıya sahip olmayan bölgelerde hızla ilerlerken, mobil entegrasyon geleceğin alışveriş deneyimini şekillendirmeye devam edecek. Haziran 2020'de, küresel perakende e-Ticaret trafiği; bakkaliye, giyim ve aynı zamanda perakende teknoloji ürünleri gibi günlük ürünlere son derece yüksek taleple birlikte 22 milyarlık aylık rekor ziyaret gerçekleşti. Çevrimiçi kullanım, satın alma alışkanlıkları ve e-Ticaret’in ve küresel perakende sektörünün genel geleceğinin 2021 ve sonrasında nasıl görüneceği, büyük ölçüde COVID-19'un daha da ilerlemesine bağlı olacaktır. Şunu da eklemekte yarar var: 2020 itibarıyla, çevrimiçi pazar yerleri dünya çapındaki çevrimiçi satın almaların en büyük payını oluşturmaktadır.
Açıkça dijitalleşme, hem arkadaşlar ve aile arasında mikro düzeyde hem de devletin farklı siyasi ve ekonomik paydaşları arasında makro düzeyde etkileşim kurma şeklimizi dönüştürmüştür. Siyasi dijital pazarlamanın altın çağı devam ederken, virüsün yayılmasını engelleme ve ekonomiyi yeniden açmaya yönelik dengeleme fiili, son aylarda politika yapıcılar için özellikle yüksek profilli bir zorluk olmuştur.
 
MAHREMİYET, NEREDEYSE ORTADAN KALKTI
 
Ticari işletmeler, siyasi kampanyalar ve hükûmetler, kişilerin verilerini toplamakta, geçmiş ve gelecekteki tutumlarını, ilgi alanlarını belirlemek için açıklayıcı, tanımlayıcı, tahmine dayalı ve kuralcı analitiği kullanmaktadırlar. Pandemi dönemi dijitalleşme arttığı için mahremiyet neredeyse ortadan kalkmış ve tüm verileri sanal ortam üzerinden toplanmaya başlamıştır. Dijitalleştirme, bilgiyi hep keşfedilebilir hâle getirir. Dijital dünyaya bir giriş yapıldığında yani bir sorgulama veya bir web sitesine tıklama neticesinde dijital bir parmak izi kalır. İnternetteki “Şartları kabul ediyorum” ibaresinden önce sıklıkla karşılaşılan dil ile bireyler sınırlı mahremiyet hakları elde edebilirken, bu haklar, gizli bilgilerin siber saldırılar tarafından tehlikeye atılması durumunda kişilerin sahip olduğu sınırlı başvuru sebebiyle aşınmaktadır. Bu durumlarda bilgilerin ve mahremiyetin kurtarılması genellikle minimum düzeydedir. Ayrıca otoriter devletler açısından pandeminin dijital ortama kayması gözetim konusunda büyük kolaylıklar sağlamış, vatandaşların denetim altında tutulabilmesi kolaylaşmıştır.
 
OTORİTER EĞİLİMLER
 
Birkaç Asya ülkesinde kullanılan kişi izleme teknolojileri, kişilerden son derece hassas veriler toplar. Ancak, özellikle tıbbi verilerle ilgili olarak veri koruma ve gizlilik düzenlemeleri ülkeden ülkeye önemli ölçüde farklılık gösterebilir. Örneğin, birkaç Avrupa ülkesinde veya ABD'de daha kısıtlayıcı düzenlemeler vardır. Avrupa ve ABD'deki araştırmacılar ve devlet kurumları şu anda uygun düzeyde güvenlik, mahremiyet ve şeffaflık sağlayan dijital teknolojiler geliştirmek için çaba harcamaktadırlar. İsrail, nüfusu izlemek, kontrol etmek ve düzenlemek için hem gönüllü hem de zorunlu olarak dijital teknolojileri kullanmıştır. Hemen hemen herkeste bulunan akıllı telefonlar, hükûmetlere insanların hareketi hakkında değerli bilgiler sağlamıştır. Özellikle Çin teknolojik olarak önemli adımlar atarak otoriter bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymuştur. Karantina tedbirlerinin uygulanmasını kolaylaştırmanın yanı sıra COVID-19 virüsünden mevcut ve muhtemel enfeksiyonların haritasını çıkarmak için araçlar sağlamıştır. Haritalama, güçlü bir kontrol aracıdır. İnsan davranışının haritalanması, mevcut sağlık krizlerinin ötesine geçen keşif ve sömürü için yeni bir sınır sağlamıştır.
Çin, COVID-19'un yayılmasını izlemek için vatandaşlarını insansız hava araçları (İHA), akıllı telefonlar ve CCTV kameraları kullanarak izlemiştir. Benzer şekilde Güney Kore, İsrail ve Singapur, insan davranış kalıplarını izleyerek COVID-19'un yayılmasını önlemek için konum verilerini, video kamera görüntülerini ve kredi kartı bilgilerini kullanmıştır. Google, sosyal sorumluluk sahibi olmanın bir yolu olarak “Topluluk Hareketlilik Raporları” kisvesi altında karantina sırasında hareketi izlemek için konum verilerini yayınlamıştır. COVID-19'un yayılmasını azaltmaya yönelik bu ve benzeri eylemlerde mahremiyet, millî tartışmalarda önemini yitirmiştir.
 
TESİRLERİ DEVAM EDECEK
 
Pandemi bitse de etkileri kolay bir şekilde geçecek gibi gözükmüyor. COVID-19, hibrit iş modellerinin üretkenliğe bir engel olmadığını göstermiştir. Bu sebeple, farklı uzaktan çalışma modellerinin COVID-19 sonrasında da devam edeceği konusunda genel bir fikir birliği vardır. Birçok işveren, çalışanların sağlık anketlerinde olumlu sonuçlar ve potansiyel olarak ofis alanını azaltma dâhil olmak üzere esnek çalışma düzenlemelerinin faydalarını görmeye devam etmektedir. Yakın zamanda yapılan bir ankete katılanların yüzde 25'i, uzaktan çalışmayı istihdamın bir faydası olarak gördüğünü belirtmiştir. Netice olarak, hibrit bir iş gücünü güçlendirmek ve daha esnek çalışma modellerine sorunsuz bir geçiş sağlamak için bu bağlamda ortaya çıkabilecek sorunları kabul etmek son derece önemlidir mühimdir. Ayrıca aşırı dijitalleşmenin negatif etkilerinin de kısa vadede görüleceğini tahmin etmek hiç de zor değildir. Pandemi sonrası bireylerin yeni hobiler ve mesleklerle tanışacağını ifade edebilmek mümkün. Kısacası hiçbir şey eskisi gibi olmamakla birlikte insanlar tabiata, köylerine dönerek kendilerine organik bir hayat sürmek için farklı yollar deneyeceklerdir…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.