SEÇMEN KİTLELERİNİN EKONOMİK BEKLENTİLERİ: Asgari ücret yerleşim yerine göre tespit edilmeli

A -
A +
Prof. Dr. Hasan Fehim Üçışık
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Öğretim Üyesi
 
Asgari ücret kırsal kesimdeki geçim şartlarına göre belirlenmişse büyük şehirler için fevkalade yetersiz, büyük şehirler için belirlenmişse kırsal kesim için asgarinin üzerinde olabilmektedir. Bizce bu ücret, her il ve ilçede, merkezî yönetimin, yerel yönetimlerin, sendikalar ile meslek örgütlerinin temsilcileri tarafından tespit edilmelidir.
 
Mevcut asgari ücret uygulaması, maalesef kalkınmada öncelikli yörelerde özel sektör yatırımlarını güçleştirmekte veya pek çok yerleşim yerinde eş ve çocukları da iş arayan aile reislerinin işsiz kalması bahasına çalışmasına sebep olmaktadır.
 
Asgari ücret belirlenirken işçinin, aile yakınlarını geçindirdiği kabul edilmemektedir.
 
 
Türkiye’deki geniş seçmen kitleleri, başta geçim şartları, konut ve iş desteği olmak üzere, çeşitli konularda beklenti içinde bulunmaktadır. Geçim şartları hususunda, özellikle asgari ücret düzenlemesinde değişiklik yapılarak insan haklarına uygunluk sağlanmasıyla on milyonlarca seçmenin ve çocuklarının hayat şartları olumlu yönde değişecektir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre, herkesin, ailesiyle birlikte, yiyecek, giyecek, konut, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dâhil olmak üzere, sağlığını ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, engellilik, yaşlılık gibi nedenlerle geçim imkânlarından yoksun kaldığında, toplumun bir üyesi olarak sosyal güvenlik yardımına hakkı vardır. 1982 Anayasası bu hükümleri alıntılamamış ve eş değer bir düzenleme de yapmamıştır.
“65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun”a göre, sosyal güvenlik kuruluşlarından aylık almayan, sigortalı olarak çalışmayan, nafaka alamayan ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca muhtaç olduğuna karar verilen, 65 yaşını doldurmuş vatandaşlara aylık bağlanır. 18 yaşını doldurmuş ve işe yerleştirilememiş veya başkasının yardımı olmadan hayatını devam ettiremeyen engelli, muhtaç vatandaşlara da aylık bağlanır. Kendisi ile eşinin ortalama aylık gelirleri net asgari ücretin üçte birinden fazla olanlar muhtaç sayılamaz.
“Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu”na göre, fakr-u zaruret içinde bulunan veya küçük bir destekle üretken olabilecek veya Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi ya da bu kuruşlardan aylık bağlanmış olmakla birlikte hane içindeki kişi başına geliri net asgari ücretin üçte birinden az olan kişilere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca, takdire bağlı olarak yardım yapılmaktadır.
 
YARDIMLAR TAKDİRE BAĞLI OLMAMALI
 
Bizce, gelirlere eklenen bu gibi yardımlar takdire bağlı olmamalı, her bir yerleşim yeri için, ailedeki kişi sayısına, kira ödenip ödenmediğine, çocukların eğitim durumuna göre belirlenen ölçütler uygulanmalıdır.
Genel Sağlık Sigortası primlerini ödeyemeyecek durumdaki vatandaşlara prim desteği de verilmektedir. Bizce, bu sigortada primler yalnızca çalışanlardan alınmalı ve prim borcu, sağlık hizmetleri için engel sayılmamalıdır.
Evlenecek dar gelirli vatandaşlara, zorunlu ev eşyası için uzun süreli ödünç verilmeli, bu yardımın miktarı ve geri ödenmesinde o dönemlerdeki en düşük memur maaşı esas alınmalıdır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesindeki sosyal yardım hükümlerini alıntılayan bir “Sosyal Yardımlaşma Kanunu” çıkarılarak bu konudaki çeşitli kanun düzenlemeleri toparlanmalıdır.
 
1982 ANAYASASI BAKIŞI
 
Yukarıda belirttiğimiz gibi İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre, her çalışanın, kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ücrete hakkı vardır ve 1982 Anayasası, bu hükmü alıntılanmamış, eş değer bir düzenleme de yapmamıştır. 1982 Anayasasına göre; devlet, çalışanların adaletli ücret elde etmeleri için gerekli tedbirleri alır, asgari ücretin tespitinde ülkenin ekonomik durumu da göz önünde tutulur. Danışmanlık Meclisinin kabul ettiği Anayasa Taslağındaki madde gerekçesine göre; “bütün ülke için ... asgari ücretin... her ilin kaldırabileceği miktar esas alınarak tespit edilmesi genelde işçilerin aleyhine işleyecek bir çözümdür.”
 
ASGARİ ÜCRET TESPİTİNDEKİ PROBLEM
 
İş Kanununda “her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için” ücretlerin asgari sınırlarının en geç iki yılda bir belirlenmesi öngörülmektedir. Yönetmelikte, tekil olarak, yalnızca “işçinin” gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret şeklinde bir tanım yapılmakta ve işçinin, ailesiyle birlikte insanca yaşamasını sağlaması gereken asgari ücret, hangi yerleşim yerlerinin geçim şartları göz önünde tutularak hesaplandığı açıklanmaksızın işçinin şahsı esas alınarak belirlenmekte ve yurt genelinde uygulanmaktadır. Bu ücret, kırsal kesimdeki geçim şartlarına göre belirlenmişse büyük şehirler için fevkalade yetersiz, büyük şehirler için belirlenmişse kırsal kesim için asgarinin çok üzerindedir. Bu ilginç uygulama, kalkınmada öncelikli yörelerde özel sektör yatırımlarını güçleştirmekte veya pek çok yerleşim yerinde eş ve çocukları da iş arayan aile reislerinin işsiz kalması bahasına çalışmasına sebep olmaktadır. Asgari ücret belirlenirken işçinin, aile yakınlarını geçindirdiği kabul edilmemekte, fakat ölümü hâlinde ailesine, destekten yoksun kaldıkları için aylık bağlanmaktadır.
 
HER İL VE İLÇEDE TESPİT
 
Bizce, asgari ücret, her il ve ilçede, merkezi yönetimin, yerel yönetimlerin, sendikalar ile meslek örgütlerinin temsilcileri tarafından, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde öngörüldüğü üzere, aile geçindirecek düzeyde belirlenmelidir.
Gelir getirici projelere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca faizsiz ödünç olarak kişi başı 15 bin lira destek sağlamakta, grup bazlı projelerdeki destek 150 bin lirayı bulmaktadır.
KOSGEB, yurt dışından getirtilen ürünleri Türkiye’de yerli ve millî imkânlarla üretecek olan KOBİ’lere, çalışan sayısına ve iş yerindeki düzenli giderler ve malzeme giderlerine göre, teminatsız ve faizsiz ödünç şeklinde destek vermektedir.
Hazinenin mülkiyetindeki taşınmazlar ile devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler, tarımsal üretim yapılmak üzere, o il sınırları içerisinde kendisinin ve eşinin 60 dönüm toprağı olmayan çiftçilere pazarlık usulüyle kiraya verilmektedir. Kiralanan taşınmaz en fazla 60 dönüm, sözleşme süresi 10 yıldır; süre, yeniden bedel belirlenerek 10 yıl uzatılabilir.
Bizce, iş kurma destekleri, olabildiğince yaygınlaştırılmalı, halı dokuma gibi hane içinde yapılabilen çok çeşitli işler için hem araç, gereç, ham madde temini, hem de pazarlama ve satış konularında yeterli destek sağlanmalıdır.
Yurt dışındaki işçi vatandaşlarımız, pek çok il ve ilçemizde kurdukları şirketler dolayısıyla uğradıkları mağduriyet için uzun yıllardır çözüm beklentisi içinde bulunmaktadırlar. 2002 öncesinde sıkıntılı duruma düşen büyük firmalar, yüzde 144 faiz hayaliyle bankerlere para yatıranlar için özel kanun düzenlemeleri yapılırken 300’den fazla işçi şirketine hiçbir destek sağlanmaması fevkalade ilginç bir çelişkidir. Kurulduklarında 350 bin dolayında ortağı olan bu şirketler için özel düzenleme bekleyen vatandaşlarımızın sayısı hâlen milyonları aşmıştır. Bu kitlenin mağduriyetinin giderilmesi ana vatanla bağlarını güçlendirecek ve ülke ekonomisine katkılarının önemli oranda artmasını sağlayacaktır.
 
TOKİ NE YAPMALI?
 
TOKİ tarafından 2003 yılından bu yana 985.000 kadar konut yapılmıştır. Hedef, 2030 yılına kadar, herkesin, yeterli, güvenli ve ekonomik olarak karşılanabilir konuta erişiminin sağlanmasıdır. Ülkemizde 2,5 milyon yoksul hane, yaklaşık 10 milyon yoksul hane halkı bulunmakta, bu kişilerin konut edindirme sisteminden yararlandırılması gerekmektedir.
Bizce, yoksul ve dar gelirli ailelerin tümüne TOKİ, olabildiğince süratle konut yaptırıp vermeli ve bedelleri, birim inşaat maliyeti olarak hesaplanıp 15 yılda, güncel maliyetler üzerinden, aylık kira gibi ödenmelidir. Mesela, arsa payıyla birlikte 90 birim metrekare olan borç, her yıl 90:15=6 metrekare, böylece her ay 6:12=0,5 metrekare bedeli şeklinde ödenmelidir.
Orta gelir grubundaki vatandaşlar için TOKİ, belirli kamu arazilerini toplu konut firmalarına geçici olarak tahsis etmeli, vatandaşlar yalnızca yapı bedelini ödeyip konut sahibi olduklarında arsa payını TOKİ’ye, konutun büyüklüğüne göre belirlenecek sürede ödemelidirler.
YURTKUR tarafından 2020 yılından itibaren ön lisans ve lisans öğrencilerine 550 lira, yüksek lisans öğrencilerine 1.100 lira, doktora öğrencilerine 1.650 lira aylık öğrenim kredisi verilmektedir. 2019 yılında 402 bin 812 öğrenci burs, 1 milyon 190 bin 200 öğrenci kredi almıştır. Öğrenim kredisi borcu, verilen kredi miktarına Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksindeki artışlar uygulanarak belirlenmekte ve normal öğrenim süresinden 2 yıl sonra başlamak üzere, kredi alınan sürede aylık taksitler hâlinde ödenmektedir. İki yıl sonra ödenmeyen borçlara aylık yüzde 1,40 gecikme zammı uygulanmaktadır. Hâlen 5 milyon dolayında vatandaşımızın kredi borcu bulunmaktadır.
 
ÖĞRENİM KREDİSİNDE ASGARİ ÜCRET FAKTÖRÜ
 
Bizce, öğrenim kredilerinin verilmesinde de geri ödenmesinde de o tarihlerde yürürlükte olan asgari ücretin veya en düşük memur maaşının onda üçü gibi bir oran esas alınmalı ve bir aylık kredi 3 ayda geri ödenmelidir.
YURTKUR’un bir yılda yurt imkânı sağladığı öğrenci sayısı 600.000 dolayındadır. Bizce, yurt ihtiyacı olan üniversite öğrencilerinin tümüne barınma imkânı sağlanmalı, YURTKUR’un yurtları yeterli oluncaya kadar, hizmet sunulamayan öğrencilere mali destek sağlanmalıdır.
İlkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine, eğitim dönemlerinde ders dışı saatlerde spor tesislerinde, gerekli malzeme ve giysilerle eğitici nezaretinde spor yapma imkânı sağlanmalı, ihtiyacı olanlara kademeli olarak 30, 50, 70 lira gibi belirli bir miktarda antrenman gideri ve beslenme desteği verilmelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.