Asgari ücretle imtihanımız

A -
A +

Prof. Dr. Hasan Fehim Üçışık
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Öğretim Üyesi

 

 

Büyük şehirlerde ve köylerde aynı asgari ücretin uygulanması, kalkınmada öncelikli yörelerde çok çeşitli teşvik tedbirlerine rağmen, istenilen ölçüde yatırım yapılmasını ve istihdamın artmasını engellemektedir.

 

Asgari ücret, yöresel olarak ve çeşitli kuruluşların katılımıyla belirlenmelidir.

 

Önümüzdeki haftalarda Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 2022 yılında uygulanacak olan asgari ücreti açıklaması beklenmektedir. Ancak ülkemizde asgari ücret tespiti nedense bir açık artırma gibi algılanmakta ve yalnızca çeşitli miktarlar önerilmektedir. İYİ Parti 4 bin lira, BBP en az 4 bin lira, HDP 5 bin lira, DİSK 5 bin 200 lira, CHP 5 bin 500-6 bin lira şeklinde görüş belirtmiştir. Oysa asgari ücret konusunda miktar önerilmesinden önce tartışılıp çözümlenmesi gereken temel iki sorun bulunmaktadır. Bunlar, asgari ücret tespit kararlarında, ülkenin her yöresinde geçim şartlarının aynı olduğunun varsayılması ve işçinin geçindirmekle yükümlü olduğu aile fertlerinin hesaba katılmamasıdır.

Çeşitli partilerin ve kitle örgütlerinin önerdiği 4 bin-6 bin aralığındaki herhangi bir ücret, çeşitli yerleşim yerlerinde, mesela Tatvan ya da Doğubeyazıt’ın belde ve köylerinde işçi ailelerini ferah fahur yaşatır; şayet oralarda bu miktarı verecek yatırımcılar varsa!

Asgari ücretin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine aykırı olarak yalnızca işçinin kişisel ihtiyaçları göz önünde tutularak ve ülke geneli için belirlenmesi, 20. yüzyılın ortalarından beri çok sayıda eş ve çocuğun zorunlu olarak çalışmasına, işsiz aile reisi sayısının artmasına, pek çok işsiz gencin bunalıma sürüklenmesine ve kötü alışkanlıkların yaygınlaşmasına neden olmuştur.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre, insanların dehşetten ve yoksulluktan kurtulup söz ve inanç özgürlüğüne sahip olacakları bir dünyanın kurulması en yüksek amaçtır. Anılan bildirgeye göre, çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun yaşayış sağlayan adil bir ücrete hakkı vardır. Çalışanların en düşük ücretinin anılan bildirgeye uygun olması için ülkelerin asgari ücret ilanı gerekmemektedir; bu bildirge ve Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi açısından önemli olan, her bir çalışanın, ailesiyle birlikte, insan haysiyetiyle bağdaşır şekilde yaşamasıdır. Asgari ücret ilan edilmeyen ülkelerde bu seviye, memur maaşları, toplu sözleşmeler ve emek piyasasının bunlara göre şekillenmesiyle gerçekleşmektedir.

1982 Anayasasına göre; devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır; asgari ücretin tespitinde, çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur. Bu hükmün gerekçesi, kamu kesiminde çalışanlar ile özel kesimde çalışanlar arasında ister işçi, ister memur olsunlar, ücret, aylık, ikramiye ve sosyal yardım bakımından hakkaniyet ve denge sağlanmasının esas olduğu şeklindedir.

Ülkemizde işçi ücretlerinin en düşük miktarı, 5 üyesi devlet memuru olan, 5 üyesi Türk-İş, 5 üyesi TİSK tarafından seçilen bir komisyon tarafından belirlenmektedir. Asıl uğraş alanı, üyesi kamu kesimi işçilerinin toplu iş sözleşmeleri olan Türk-İş’in genellikle asgari ücretle çalışan sendikasız işçileri temsil ettiğinin kabul edilmesi bizce isabetsizdir.

TİSK’in, toplu iş sözleşmeleri yapan işverenlerin menfaatlerini korumanın yanı sıra üyesi olmayan genellikle sendikasız işçilerin çalıştığı küçük ve orta ölçekli işletmeleri temsil ettiğinin varsayılması da ilginçtir.

 

YÖRESEL OLARAK TESPİT EDİLMELİ

 

Bizce, asgari ücret, yöresel olarak ve çeşitli kuruluşların katılımıyla belirlenmelidir. Bir şehrin çeşitli ilçelerinde, mesela İstanbul’un Şile ile Şişli ilçelerinde, başta kira olmak üzere, geçim şartları çok farklı iken ülkenin her yerinde, mesela Alanya, Bafra, Çine, Gerede, Soma, Yüksekova ve beldelerinde uygulanmak üzere ilan edilen tek bir miktarın, hangi yöre ve yörelerde asgari geçimi sağladığı sorgulanmalıdır. Bizce, sayıları 1.000 kadar olan ilçelerimizin büyük çoğunluğunda geçim şartları birbirinden farklıdır; bundan dolayı hekimlerin devlet hizmetlerinin süreleri, ilçe ve beldelerin 7 adet sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi olduğu göz önünde tutularak belirlenmektedir.

Asgari ücretin düşük tutulması, ekonomiyi olumsuz etkilemektedir. Ekonomik İstikrar Tedbirleri çerçevesinde asgari ücretin enflasyon hedefi kadar artırılmasının öngörüldüğü 2000 yılında 5.254.125 olan sigortalı işçi sayısı, 2001 yılında 4.886.881’e düşmüş, çeşitli protesto eylemleri ve yürüyüşlerinin ardından 2002 seçimlerinde hükûmet ortağı partiler barajı aşamamıştır.

Asgari ücret, 2000 yılına kadar, genellikle, bir üniversitede yapılan bir araştırmaya dayalı olarak, besin içi ve besin dışı harcamalar oranına göre sadece bir kişi için hesaplanmakta ve kararda hesaplama yöntemi belirtilmekteydi. 2000 yılından itibaren Komisyon Kararlarında, hesaplamanın nasıl yapıldığı belirtilmemekte ve gerekçe bölümünde, ülkenin ekonomik durumu ve hedeflenen enflasyon gibi hususlara değinen birkaç cümlelik genel ifadelerle yetinilmektedir. Mesela 2001 yılı için alınan kararın gerekçe bölümünde alt ayırım yapılmaksızın çok kısa olarak bazı yönetmelik hükümlerine yer verilmiş ve 2000 yılındaki reel asgari ücret değişiminin göz önünde tutulduğu belirtilmiştir.

Büyük şehirlerde ve köylerde aynı asgari ücretin uygulanması, kalkınmada öncelikli yörelerde çok çeşitli teşvik tedbirlerine rağmen, istenilen ölçüde yatırım yapılmasını ve istihdamın artmasını engellemektedir.

 

İŞÇİ AİLELERİ GÖZ ARDI EDİLİYOR

 

Asgari ücretin tespitinde işçinin ailesinin göz ardı edilmesi, sosyal güvenlik düzenlemeleriyle de bağdaşmamaktadır. Asgari ücretten, işçinin aile fertlerine de yardım yapılmak üzere, genel sağlık sigortası ve malullük yaşlılık ölüm sigortasına prim kesilmekte, işçinin ölümü hâlinde yakınlarına, işçinin desteğinden yoksun kaldıkları gerekçesiyle aylık bağlanmaktadır. İşçinin hayattayken aile fertlerine baktığı, sosyal güvenlik hukukunda olduğu gibi asgari ücret tespitinde de kabul edilmelidir.

 

SEÇİMLERDE BELİRLEYİCİ

 

Asgari ücret, seçimlerde önemli bir belirleyicidir. Ülke geneli için ilan edilen tek bir miktar, olabildiğince yüksek tutulsa da özellikle büyük şehirlerin bir kısmında, batı bölgelerindeki il ve ilçelerde geçim sıkıntısına sebep olmakta, kalkınmada öncelikli yörelerde de özel kesimin yatırım yapmasını zorlaştırdığından işsizliği artırmaktadır. Bu etkiler, seçim sonuçlarına göre ortaya konan haritalarda açık seçik görülmektedir. Bizce, seçimlerin öncesinde patates, soğan stoklanması gibi uygulamalarla seçmen kitlelerine asgari ücretin ve asgari ücrete göre şekillenen tüm emek gelirlerinin yetersizliğini kabul ettirmek üzere yiyecek harcamalarında artışa yol açılması da asgari ücretin oy dağılımında etkili olmasındandır.

Bizce, her ilçede, merkezi idarenin ilgili birimlerinin temsilcileri ile yerel sendika temsilcileri, Ziraat Odası, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Esnaf ve Sanatkâr Odaları gibi kuruluşların temsilcilerinin katılımıyla o ilçe merkezi ile belde, köy ve mahallelerinde uygulanacak asgari ücret tek miktar ya da ayrı miktarlar şeklinde belirlenmelidir.

Asgari ücretin, önerdiğimiz şekilde tespit edilmeyip uzun yıllar boyunca geniş kitlelerin aile hayatını, anne ve çocuk ilişkilerini, ülke ekonomisini, özellikle istihdamı ve kalkınmayı olumsuz etkileyen tek kişi için ve ülke genelinde geçerli olmak üzere bir miktar belirlenmesi şeklindeki uygulamanın sürdürülmesinin yanlış olacağını ve pek çok alanda 5-10 sene önce dahi tahayyül edilemeyen fevkalade gelişme gösteren ülkemizden rahatsızlıkları bilinen dış odakları memnun edeceğini düşünmekteyiz.

 

 

 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.