TÜRK-ERMENİ MÜNASEBETLERİNİN GELECEĞİ Ermenistan Devleti normalleşmeye mecbur

A -
A +

Doç. Dr. Telman Nusretoğlu
Türk İslam Araştırmaları Merkezi Başkanı
Hazar Üniversitesi Öğretim Üyesi

 

 

Ermenistan etrafındaki jeosiyasi çaresizlik derinleşmekte, Türkiye ve Azerbaycan’la normalleşme ihtiyacı artmaktadır. Bu durum Paşinyan’ın konumunu güçlendirmektedir.

 

Ermenistan’daki muhalefet, sürdürülemez düşmanlığa son vererek ülkelerini yok oluştan kurtaracak normalleşmeye karşı çıkmaktadır.

 


Avrupa Birliği’nin teşebbüsüyle Brüksel’de Azerbaycan ve Ermenistan liderleri arasında gerçekleştirilen son müzakerelerde tarafların birbirilerinin toprak bütünlüklerini tanımak şartıyla büyük barış antlaşması imzalamaya yakın olduğu, bu safhanın paralelinde devam eden Türkiye-Ermenistan arasındaki normalleşme temaslarının da pozitif mecrada seyrettiği aşikârdır. Ancak bu durum ortaya çıktıktan sonra Ermeni muhalefeti, Başbakan Paşinyan’ın istifası talebiyle Erivan’ın Fransa meydanından mukavemet harekâtı başlattığını ilan etti. İki haftaya yakındır devam eden sokak gösterileri katılımcı sayısı itibarıyla iktidar değişimini sağlayacak kritik safhaya ulaşamadıysa da, Ermenistan’ın iç siyasi buhranının hangi yöne evrileceği konusunda bazı soruları tekrar gündeme getirmiş oldu. 

Paşinyan’a karşı başlayan mukavemet harekâtının koordinatörü, Taşnakların liderlerinden, Ermenistan Parlamentosunun muhalif Başkan Yardımcısı Sagatelyan, ülkede bulunan diplomatik misyon temsilcilerine ve dış ülke yetkililerine Paşinyan’ın artık Ermeni halkının iradesini temsil etmediğini iddia etti.

Kuşkusuz 44 günlük Karabağ Savaş’ında Azerbaycan’ın Ermenistan üzerinde elde ettiği mutlak zafer, Türk düşmanlığı, Ermenilerin potansiyel imkânlarıyla da örtüşmeyen şovenist yayılmacılıktan beslenen Diaspora-Kilise-Taşnaksütun üçlüsü başta olmak üzere Ermeni güç merkezlerinin dengesini bozmuş, bu siyasetleriyle Ermenistan’ı iflasın eşiğine getirdikleri görülmüştür.

 

RÖVANŞİST ERMENİ MUHALEFETİ

 

Bu rövanşist muhalefet, komşularıyla artık sürdürülemez olan düşmanlığa son vererek ülkesini tecrit ve yok oluştan, Rusya’nın kullanışlı bir müstemleke uzantısı olmaktan kurtaracak normalleşmeye karşı çıkmaktadır. Türkiye ve Azerbaycan ittifakının, global ve bölgesel dengeler açısından rolünün her geçen gün arttığı şimdiki konjonktürde Bakü ve Ankara’yla barış ve normalleşme görüşmelerinde mesafe almış Paşinyan’ın istifasını istemek Ermeni devletini çıkmaz sokağa ve yeni felaketlere sürüklemektir.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev yüz yıldır Azerbaycan’a karşı yapılan mezalimlere, işgal dönemi tüm Karabağ topraklarının tarumar edilmesine rağmen bölgesel istikrar ve güvenlik için iş birliği ikliminden herkesin faydalanması adına zafer sonrası barışın da öncüllüğünü yapmıştı. Ancak Şuşa’da yaptığı son konuşmasında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün tanınmasından imtina edilmesi hâlinde Bakü'nün de Ermenistan’ın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını tanımayacağını, bu durumun onlar için ciddi sonuçlar doğuracağını beyan etmişti. Petrosyan’ın da itiraf ettiği gibi savaşta alınan yenilgi, imzalanan 10 Kasım Antlaşması, Paşinyan’ın değil tüm Ermenistan’ın kabul etmek zorunda kaldığı yenilgi ve kapitülasyondur. İktidara kim gelirse gelsin bu durumun gereğini yerine getirmek mecburiyetindedirler. Tarihte en çok itibar gördükleri Anadolu ve Azerbaycan Türklerine karşı emperyalist devletlerin elinde iki asra yakındır kullanışlı aparata çevrilmiş Ermeni teşkilatları ilk önce Ermeni halkının millî çıkarlarına darbe vurmuştur. Artık zararın neresinden dönülürse kârdır.

Kaldı ki iktidara göz dikmiş, rövanşist muhalif cephe 2018 yılında Ermenistan hâkimiyetini şah-mat durumuna düşüren, Paşinyan’ın iktidar yolunu açan sokak gösterileri ve itaatsizlik eylemlerini şekil ve mahiyet itibarıyla tekrar etmeye çalışsa da o dönemin siyasi zemini artık bulunmamaktadır. Ermenistan etrafındaki jeosiyasi çaresizlik derinleşmekte, Türkiye ve Azerbaycan’la normalleşme ihtiyacı artmaktadır. Bu durum Paşinyan’ın konumunu güçlendirmektedir. Diaspora, Ermeni kiliseleri ve milliyetçi çevrelerin birlikte planladıkları Türkiye ile düşmanlık, Azerbaycan toprakları hesabına Ermenistan’ın sınırlarının genişletilmesi, Rusya başta olmak üzere emperyal hamilerinin bölge hesapları üzerine inşa edilen Ermeni hayalperestliği iflas etmiştir. Türkiye-Azerbaycan ittifakı tarihî adaletsizliği ortadan kaldırarak Güney Kafkasya’da yeni jeostratejik denklem oluşturmuştur.

Fakat Karabağ’a yönelik işgalci niyetlerinden vazgeçmeyen Koçaryan, Sarkisyan, Ohanyan, Vanetisyan gibi siyasetçiler savaş zamanı canlarını kurtarmak için, Azerbaycan ordusunun korkusuyla apar topar Karabağ’dan kaçtıklarını unutmuş gözüküyorlar. Ermeni halkı da çok yakın tarihte başına gelenleri unutarak, onlara tecrit ve felaketten başka yol önermeyen yolsuzluklara bulaşmış bu siyaset tüccarlarına yeniden itibar edecekse bu durum gönüllü intihardan başka bir anlam ifade etmeyecektir.

BATI’DAKİ İMAJ SARSILABİLİR

 

ABD ve Avrupa’dan yapılan, Ermenistan’ı Rusya’nın etki alanından çıkarmaya yönelik üst düzey açıklamalarda da Güney Kafkasya’da barış ve istikrarı kalıcı hâle getirecek, Türkiye-Ermenistan münasebetlerinde normalleşmeyi teşvik edecek notların yer aldığı görülürken, Ermenistan’dan yükselen yeni savaş çağrıları ve düşmanlıklar bu ülkenin Batı ülkeleri nezdindeki imajını da tamamen sarsacak niteliktedir. Bakü’nün Güney Kafkasya halklarının bağımsızlıklarını daha kuvvetli hâle getirmek, yeni müstemleke, Sovyet benzeri ittifak devleti hevesiyle yaşayan çevrelerin müdahalelerine imkân vermemek, Avrupa’nın Rusya’ya olan gaz bağımlılığının azalmasına katkı sunmak, ticaret yolları, koridorların açılması suretiyle İpek Yolu’nu yeniden canlandırmak istikametinde siyaset izlediği de bellidir. Azerbaycan en kısa zamanda Ermenistan’la barış antlaşması imzalayarak geçici bir misyonla ülke topraklarında bulunan Rus barış gücünü Rusya’ya geri göndermek; Hankendi, Hocalı dâhil hâkimiyetini ülke topraklarında tesis etmek azmindedir. Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken global ve bölgesel gelişmeler kontekstinde bunun için uygun jeostratejik şartların oluştuğu da aşikârdır. İç siyasi baskılar altında bazı tereddüt emareleri ortaya koysa da Paşinyan da bu zarureti anlamış gibi gözüküyor. Aslında Ermenistan’ın içinde bulunduğu durumun zorluğu ülke çıkarlarından daha çok, talimat aldıkları dış mihrakların çıkarlarına odaklanan siyasi konfigürasyondan da kaynaklanıyor. Pompalanan şovenist fikirlerle zehirlenmiş Ermeni toplumunun arındırılması, gerçeklikleri kabul etmesi de kolay bir süreç değildir.

10 Kasım Antlaşmasının imzalandığı günler Paşinyan açısından daha zor günlerdi. O badireler atlatarak süreci başarıyla yönetebilmiş, savaştaki yenilgisine rağmen seçimde halk desteğini kazanmayı başarmıştır. Barış antlaşmasına imza atan, Türkiye ile normalleşmeyi temin eden kişinin de Paşinyan olması sürecin ruhuna, mantığına uygundur.

 

RUSYA BASKI UNSURU İSTİYOR

 

Ancak Rusya etrafında gelişen durumun 10 Kasım Antlaşmasının imzalandığı ve Rusya’nın kendinden daha emin olduğu o günlerden farklı olduğu da görülmelidir. Moskova Azerbaycan’ı ve tüm Güney Kafkasya’yı kendi güdümünde oluşturmaya çalıştığı yeni ittifaka entegre etmek için kuşkusuz bölgede bulundurduğu barış gücünden bir baskı unsuru olarak istifade etmeyi planlamaktadır. Bölgede devam eden anlaşmazlık ve çatışmalar üzerinden tesir mekanizması oluşturmaya çalışan geleneksel Rusya açısından barış antlaşmasının imzalanması, Ermenistan’ın Türkiye ile olan sorunlarının çözülmesi zorunluluk hâline gelmediği sürece makbul bir seçim olarak gözükmüyor. Ankara ve Bakü’nün millî güç stratejisi açısından ABD ve Avrupa’nın mı, yoksa Rusya'nın mı üzerinde daha fazla etki üretebildiği bir Ermenistan gerçeği daha uygundur sorusu da üzerinde düşünülmesi gereken ayrı bir husustur. Şimdi ehemmiyetini biraz kaybetmiş gibi gözükse de tarihî arka planı itibarıyla Anadolu ve Güney Kafkasya’da oluşturulan Ermeni meselesinin arkasında Rusya’yla birlikte Batılı devletler de yer almıştır. NATO müttefiki Türkiye’ye karşı terör örgütlerini destekleyen, Ankara’nın bağımsız dış politikasından rahatsız olan bir ABD gerçeği de göz ardı edilemez. Ermenistan da dâhil emperyalist devletlerin mücadelesinde kurban olmak istemeyen tüm bölge halklarının çıkarı Türkiye-Azerbaycan ittifakının, Türk Devletleri Teşkilatı’nın daha da güçlenmesini gerekli kılıyor. Bu ittifakla her zamankinden daha çok iş birliğine muhtaç hâline gelmiş Moskova da gerçek bir Türk-Rus mutabakatından yana olduğunu göstermek için Erivan'ı barış ve normalleşmeye teşvik etmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.