Çatal kazık batmaz

A -
A +
Ne güzel söylemiş atalarımız, "Çatal kazık batmaz"... İki uçlu kazık olabilir mi, bir işe yarar mı sizce? Hayatın temel kâidelerini en basit ve kalıcı şekilde anlatan kıymetli atasözlerimizden biri. Çocuk bile anlar.
 
Bu temel kaide her yerde geçerlidir. Ailede de, şirkette de, devlette de. Hatırlarsınız, "boşanmak üzere olan" bir çiftin hayatının anlatıldığı "Çocuklar Duymasın" dizisinin jeneriği şu sözlerle başlar: "Aynı gemide yol alır, ayrı dümen tutarız bu evde..."
Ve sonuç kaçınılmaz olarak anlaşamama ve boşanma.
 
Bir gemide iki dümen, bir vücutta iki baş olması eşyanın tabiatına aykırı. Kimsenin tam olarak tanımlayamadığı "demokrasi" denen ucûbe de bu aykırılık üzerine kurulmuş. Ne olduğu belirsiz, belli olsa bile "gerçek iktidarın" keyfine göre eğilip bükülebilecek bir yapıda.
 
Yok alt meclis, yok üst meclis, yok kongre, yok danışma meclisi. Bu karmaşık yapıdan iş mi çıkar? Bir lider, onun ekibi ve bir miktar muhalefet. Daha fazlası karmaşa.
 
Zaten bizdeki demokrasiye en temel tanımıyla bile demokrasi denmez. Her birinin ortalama 140 bin kişiyi temsil ettiği 411 milletvekili el kaldırıp bir kanun çıkarıyor. Medya başlık atıyor "411 el kaosa kalktı" diye. 550 milletvekili oy birliğiyle bile karar alsa 8-10 hakim üstünü bir kalemde çizebiliyor.
 
Çocukluğumdan beri dinlediğim masallardan, bu önü sonu belirsiz karmaşadan ben şahsen bıktım artık. Ben milletsem, seçme hakkım varsa, 4-5 yılda bir ancak bu hakkımı kullanabiliyorsam, benim seçtiğim kişi de yetkisini tam kullanabilmeli.
Mevcut sistem diyor ki: "Millet olarak sen seçtin ama..." İşte o 'ama'lar hiç bitmiyor. Eline yetkiyi geçiren herkes milletin seçtiklerine ayar vermeye kalkıyor.
 
Milletin seçtiğinin üzerinde bir güç olamaz. Millet bir kişiyi ve ekibini yetkilendirir, beğenmezse de yetkiyi geri alır. Bu kadar basit.
 
Cumhurbaşkanı'nı ilk defa millet seçti, peki karmaşa çözüldü mü? Belki daha da arttı, artacak. Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın kanlarının uyuştuğu durumlarda bile çıkabilecek terslikleri, yanlış anlamaları, kopuklukları görüyoruz. Bir de ikisinin tamamen ayrı telden çaldığını düşünün, Sezer zamanı gibi. O zaman işler iyice sarpa sarar. Zaten hantal olan devlet yapısı iyice ağırlaşır.
 
Eğer bütün yetkiler Başbakan ve Bakanlar Kurulu'nda ise Cumhurbaşkanı ne iş yapacak? Cumhurbaşkanlığı gibi bir makam, "1 numara" dediğimiz bir makam sembolik olabilir mi?
Ki şu anda bu makamın olması istenen durum bu.
 
Cumhurbaşkanlığı sembolik bir makam olamaz, son karar mercii desek, o da değil. En fazla 1 defa veto hakkı var, ikincisinde eli mahkûm. Ne Cumhurbaşkanı makamının hakkını verebiliyor ne de Başbakan.
 
Başbakan Cumhurbaşkanı ile ters düşse işler yürümez. Arası iyi olsa kukla derler. Koca devlet kaprislerle oyuncağa döner.
 
Herkese göre bir demokrasi tanımı var, herkese göre bir Başkanlık tanımı. Amerikan modeli, Fransız modeli falan filan. Kimseye benzemek zorunda değiliz, bizimki de "Türk modeli" olsun. Benzersiz olsun, başkaları bize benzemeye çalışsın.
 
Dalsız budaksız sade bir Başkanlık sistemimiz olsun. İsimler gider, sistemler kalır, kalıcı bir sistemimiz olsun...
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.