Bela yağmuru ne zaman dinecek?

A -
A +
Ne üzücü ki her sabah bir patlama haberiyle uyanmak, haberleri öylesine açtığınızda yeni bir kötü gelişmeye şahit olmak artık mutât oldu, alışılır oldu maalesef. Bizim gibi düşmanı çok ülkenin başı beladan kurtulmaz biliyoruz ama yine de bi sorgulamak lâzım değil mi?
Neden?
Ve niçin hep biz?
Muhtemelen dünyada Suriye ve Irak'tan sonra "başı beladan kurtulmayan" ülke sıralamasında hızla yükseliyoruz.
 
Tamam, batının istemediği adımları attıkça "Dünya 5'ten büyüktür" dedikçe daha çok üstümüze gelecekler. Dünyanın en büyük havaalanını, "Ortadoğu'da biz de varız!" dememizi hazmedemeyecekler. Düşmanlıkları ve saldırıları hiç bitmeyecek.
Ve maalesef düşmanın çok kolay yardım alabileceği iç düşmanlarımız da var.
 
Ama yine de sormak lâzım değil mi?
Elbette iyiyi de kötüyü de yaratan Allâhü teâlâ, âmennâ ve saddaknâ.
Tokadı kim vurdu diye araştıralım ama bir de "Acaba Allah bu tokatları yememize neden izin verdi?", biraz da buna kafa yoralım.
 
Çok değil, şöyle bir sene geriye baktığımızda, bir çırpıda sayabileceğim kaç tane felâket var.
İstanbul'da Sultanahmet, Vezneciler, İstiklâl Caddesi patlamaları; havaalanına 3 canlı bombanın birden saldırması;
Ankara Güvenpark, Meclis kavşağı patlamaları,
Gaziantep'te düğünde patlama, Kilis'e düşen sayısız füzeler,
Giresun'da helikopter kazası, 7 askerimiz şehit,
Ve tabii hiç eksik olmayan şehit haberleri ki dün yine 10'u asker 8'i sivil 18 şehidimiz var.
 
Daha aklımıza gelmeyen kim bilir kaç tane olay var?
15 Temmuz'u saymazsak tabii.
Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük darbesi, atlattığı bâdiresi.
Maddî sebepleri ayrı ayrı tartışmaya değer ama bir de mânevî sebeplerine kafa yorsak.
 
"Biz de Suriye gibi oluruz diye korkuyorum" dedi bir tanıdığım.
Çocuğunun okuduğu İmam Hatip'te müdür yardımcısı odasına girmiş, İslâm harfleri yazılı kitapları yere yığmışlar, bu hürmetsizliğe isyan etmiş. Verilen cevabın özrü kabahatinden büyük: "Bak bu da hoca bu da hoca, biz bilmiyor muyuz?" edâları. Biliyorsan madem neden izin veriyorsun, yok eğer "Ne olmuş yani bu kitaplar yerlerde sürünüyorsa!" diyorsan bu daha büyük bir felâket.
Felâketlere kapı açacak bir felâket.
 
Anadolu'nun çoğu mahallesinde bir evliyâ kabri vardır, şehit kanı damlamamış toprağı yok gibidir. Onlar bu değerlere hürmet ettikleri için yüksek oldular, İslâm harfleri yerlere düşmesin diye şehit oldular. Eğer hocalar böyleyse talebeleri nasıl olacak varın siz düşünün.
 
Adamlar Cuma namazı çıkışı "Kur'an ziyafeti" diye broşür dağıtıyorlar, daha 10 metre sonra yerlerden toplamaya başlıyoruz kâğıtları. O mübârek yazıları yerlere atanlar suçlu, peki ya düşüncesizce basanlar? Zaten birazcık edep olsa "Kur'an" demezler. "Kur'ân-ı kerîm" yazmak çok mu zor, matbaada mürekkep mi bitti?
Saâdet sebebimiz her şeyimiz olan dinimize hürmet etmezsek, sahip çıkmazsak belalar yağmur gibi yağmaya daha çok devam eder.
 
Sözlerine değer verdiğim bir tanıdığım da aynı benim gibi düşünüyor. O da şöyle yazmış:
"Başımıza gelecek yeni belalara hazır olalım. Kurân-ı kerîm Muhammed aleyhisselâma inmiştir. Muhatap odur, onu ancak O (aleyhisselâm) açıklayabilir. Efendimiz aleyhisselâmın açıklamaları yani murâd-ı ilâhî, ve bunu vesikalarla nakleden yüz binlerce evliyanın yolu (Ehl-i Sünnet yolu) belli iken, televizyonlarda insanların imanını çalmak için Kur'ân-ı kerîme, kendi alçak maksatlarına göre yanlış mânâlar veren din adamı şekline girmiş İslâm düşmanları ve bid'at ehline ve onların bu alçaklıklarına ehemmiyet vermeyen bir ülkenin, başı dert ve belalardan kurtulamaz."
 
Yine çevremde çok duyduğum bir tesbit; ne zaman ki hak mezhepler, tarih boyunca hiçbir fitneye âlet olmamış Ehl-i sünnet mezhepler "fitne" gibi lanse edilmeye başlandı, 15 Temmuz belası başımıza geldi. Bu görüşe ben de aynen katılıyorum, siz de katılır mısınız bilmiyorum.
 
"Suriye gibi olur muyuz?" sorusu hep aklımızda, biraz da şuna kafa yoralım: Suriye neden böyle oldu?..
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.