İki kardeş kikirdeyerek koşturdu tahta köprüye

A -
A +
Öğretmenin oğlu Köksal, “yakan top” oynar gibi, koltuğunun altındaki topu iki kardeşi “vurmak” için fırlatıverdi!..
 
 
Hale yaklaşık bir buçuk yıldır kibrit kutusu biriktiriyordu ve kırka yakın kibriti olmuştu sedirin altındaki ahşap eski pekmez kutusunda…
Üzerinde boğa, kuş, tarihî eser, manzara, geometrik şekiller, firma ismi, cami, rakam, insan, çiçek vs. bulunan rengârenk fotoğraflı kutuları bozup bozup sıraya dizmekten, yeni gelen kutuyu dizili sıralardan birinin arasına sıkıştırmaktan büyük keyif alırdı Hale…
Okul paydos olur olmaz yola, kendisiyle top oynayacak arkadaş bulmaya çıkmış olan öğretmenin oğlu Köksal, “yakan top” oynar gibi, koltuğunun altındaki topu iki kardeşi “vurmak” için fırlatınca Hale başını eğdi, top Halime’nin sağ yanağına çarpıp yere düştü, tekrar sahibine doğru yuvarlandı. Neyse ki köyün “ayrıcalıklı çocuğunun” lacivert çizgili mavi naylon topu çok da fazla acıtmadı ve iki kardeş kikirdeyerek koşturdu tahta köprüye…
           ***
-Babanız Kur’ân-ı kerim okuyor, yavaş biraz.
Hale ile Halime’nin sedirden düşme oyunu kahkaha ve şamataya dönüşünce anne Perihan ikaz etmek zorunda kalmıştı, kapıyı yarı aralayıp.
Cuma akşamıydı.
Sedirden yerdeki yatağa yuvarlanıyorlardı sırayla… Hale dar sedire sırtüstü uzanıyor, sonra vücudunu sağına döndürerek, yerde kardeşiyle birlikte yatmaları için serilmiş olan yatağa düşüyordu. Ardından Halime aynı şeyi yapıyor, düşüşler esnasında sanki içinde bulundukları ve gökyüzüne yükselmiş lunapark gondolu boşluğa iniyormuş gibi çığlık atıyorlardı.
Annenin uyarısı ile yatağa girip, köyü, okulu, öğretmeni, bir gün göreceklerine inandıkları büyük şehri konuştular.
Cetvelle ölçülüp yerleştirilmiş gibi, Kars ile Erzurum’un tam ortasına denk geliyordu köyleri… Sarıkamış’ın batısında, Horasan’ın doğusundaydı Acısu… Trenle üç saatte Erzurum’a, üç saatte Kars’a ulaşılıyordu. Ama hemen hemen bütün Acısulular gibi İdris de şehir ihtiyaçları için Erzurum’a gidiyordu. Coğrafi olarak bağlı oldukları Kars’ı pek bilmezlerdi.
İki kızı iki sene önce Sarıkamış’a götürmüştü babaları. İlkokula başlayacakları yaz, önlük, yaka, çanta, defter, kalem almak için…
Trenle gittikleri bu yolculukta baba, durdukları istasyonların isimlerini sırayla kızlarına okutuyor, bir istasyonu Hale, ikinci istasyonu Halime okuyor, ikisinin de doğru okumaları sonrasında “Aferin” diyordu.
-Ben kokusunu sevdim şehrin, demişti Hale.
-Ben kalabalığa şaşırdım, diye cevaplamıştı Halime. Bir de vitrinlerdeki şeylere.
-Mankenler…
-Evet… Aynı insan gibi…
Sonraki yıllarda, babanın getirdiği kumaşı anne Perihan’ın önlük veya elbise dikmesi sebebiyle bir daha şehir yüzü görmemişlerdi. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.