Halime'nin nişanlısı çok tanıdık biriydi...

A -
A +
Halime, eski öğretmenlerinden Turgay Öztürk’ün oğlu, Köksal’ın ağabeyi Murat'la nişanlandı.
 
İlkokuldan sonra okumadı ikizler.
Zaten Türkiye savaşa girmeye hazırlanıyordu. Memleketi bir tedirginlik havası kaplamıştı.
Yunan savaş birliklerinin sınırımıza yığınak yaptığı haberleri geliyor, Başbakan Bülent Ecevit’in radyodan “Artık beklemeye sabrımız kalmadı” sözleri duyuluyordu.
Nitekim 20 Temmuz 1974 günü Türkiye'nin kırk bine yakın askeri Kıbrıs’ın kuzeyine yerleşti. Kıbrıs Cumhuriyeti ve Birleşmiş Milletler, harekâtı "işgal" olarak nitelendirdi.
         ***
Baba İdris’in kulağına dayadığı radyodan öğrendiği, “Amerika silah ambargosu koymuş” haberinden hiçbir şey anlamadı on üç yaşındaki çocuklar. Onlar, anneleri Perihan ile birlikte değirmende buğday “dövmek” için gitmeye hazırlanıyordu.
İki metre çapında, üstü açık dev bir oval kutunun içinde, özel bir düzenekle suyun çevirdiği iri bir taş, döne döne yerdeki buğdayı çiğnerdi. Anne ve kızlar da sürekli buğdayı yer değiştirerek dengeli şekilde çiğnenmesini sağlardı.
Memleketin en doğusunda olmalarına rağmen, savaş sebebiyle bütün köy, hatta komşu köyler “karartma” uygular, akşamları gaz lambasını kısık şekilde tutar, gece tamamen söndürürlerdi. İki kardeş artık ebeveyn odasında -yine yer yatağında- uyuyordu.
Gelen haberlere göre batıda, ışık sızmasın diye evlerin pencerelerine battaniye bile çekiliyormuş.
İkizler, babalarının gittiği her yere artık hep yanında götürdüğü radyoya evde denk geldiklerinde, haberleri ilgiyle dinler olmuştu.
Nitekim Lefkoşa’nın alındığını, Türk ordusunun Magosa’ya doğru ilerlediğini böyle öğrendiler. Coğrafya dersinde görmedikleri Limasol, Baf gibi Kıbrıs şehirlerini beyinlerine nakşettiler.  50. Piyade Alayı Komutanı Kıdemli Albay İbrahim Karaoğlanoğlu’nun şehadet haberini, en yakınlarıymış gibi üzüntüyle karşıladılar.
Ama savaşın gerçek yüzünü, bundan çok daha yakın, çok daha çarpıcı bir olayla öğrendiler.
Acısu’ya en yakın köy (Söğütlü) bir şehit vermişti Kıbrıs’ta…
Ölümü, üzerinden çıkanlar, şehitliğe nakli, yakınlarının durumu, annesinin feryadı, babasının sözleri her gün konu ediliyordu köylerde…
Bu olaydan bir süre sonra şehit delikanlının nişanlısının küçük kardeşine verilmesi de...
           ***
Önce Halime nişanlandı.
İkizler on dokuz yaşındaydılar.
Nişanlısı çok tanıdık biriydi; artık komşu köyde okul müdürlüğü yapan Acısu’nun eski öğretmenlerinden Turgay Öztürk’ün oğlu, Köksal’ın ağabeyi Murat.
Aslında Turgay Öğretmenin üç yıllık batıdaki (Balıkesir) görevi dışında, çocuklar neredeyse birlikte büyümüşlerdi.
Murat onlardan üç yaş büyüktü ve astsubaylığa yeni başlamıştı. Çocukluklarındaki köy okulunda iki sınıf vardı; ikizler, öğretmenin küçük oğlu Köksal’ın da okuduğu 1-2-3’lerin sınıfındayken, Murat, babası Turgay Öztürk’ün okuttuğu 4-5’lerin sınıfındaydı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.