Ayşe Zarife ismini aldı

A -
A +

Ahmet'in sözleri karşısında Benoit, heyecanla ayağa kalktı. Ahmet'in kendisinin "kabul ederse" sözüne cevap vermemesi, aklını başından almış, bütün ümitleri sönmüştü. Ama şimdi beklediği cevap fazlasıyla gelmişti, gözleri yaşlı sesi titreyerek konuştu: -Ahmet'in içinde bulunduğu durumu mertçe söylemesine teşekkür ediyorum. Her şartta Ahmet ile evlenmeyi kabul ediyorum. Gelinen nokta en fazla öğrenci Mehmet'i sevindirdi, hafif bir şaplağı Ahmet'in sırtına patlattı. Türkçe takıldı: -Ahmet Pehlivan, kalbin için endişen olmasın. Benoit yengemle karşılaştığın bugün bir şey olmadı ya, başka zaman bir şey olmaz. *** İki kalp durasıya çarpıyordu. Her şey çok çabuk gelişmişti. Geldiği gün olan 21 Mart'ta, Benoit, kelime-i şehadet getirerek Müslüman olmuş, kendi isteğiyle Ayşe ismini almış, Ahmet'in arzusuyla da buna Zarife ismi eklenmişti. Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve selem) eşi Hazreti Ayşe'nin hayatının kendisini çok etkilediğini söyleyerek Benoit, Ayşe isminde karar kılmıştı. Ahmet de, Benoit'in hareketlerini, huyunu, çok zarif, nazik, kibar, nice güzeliklerle dolu gördüğü için Zarife ismini seçmişti. Aynı gün, Donaueschingen Belediyesi'ne resmi muameleler için başvurmuşlar, Münih'teki Fransız ve Türk konsolosluklarına çekilen telgraflarla 22 Mart'ta resmi evlilik işlemleri tamamlanmıştı. Resmi işlemler bittikten sonra, Halil Hoca tarafından nikahın kıyılmasına sıra geldi. Nikahın kıyılması için iki şahit lazımdı. Şahit olarak yalnızca öğrenci Mehmet vardı. Aynı günün akşamı, otel önündeki bahçede oturup ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Mehmet, otelin müracaatındaki delikanlıyla konuştu. Neşeyle yanlarına döndü: -Otele çok yakın iki tane kaplıca ve bu kaplıcaların oteli varmış. "Bunlara Münih'te ve buraya 30 kilometre uzaklıktaki Obendorf kasabasındaki Mauser fabrikasında çalışan Türklerden gelen oluyor." dediler. Haydi bakalım kaplıcalara. Hemen bir fayton kiralayarak kaplıcalara doğru yola koyuldular. İkinci kaplıcada kalan Münihli orta yaşlı bir Türk aileyi buldular, mühendis Arif bey ve eşi Hacer hanım. Durumu kendilerine anlattılar, severek yardımcı olacaklarını söylediler. Arif bey, Ahmet'i görmekten çok memnundu. Her Türk gibi o da Ahmet'in Avrupa ülkelerinde yaptığı güreşlerini yakından takip etmişti. Arif bey ve hanımını alarak birlikte Donaueschingen'deki otele döndüler. Fazla beklemeden Halil Hoca, Ahmet ile Ayşe Zarife hanımın nikahını kıydı. Nikahta, Ayşe Zarife hanımın dikkatini en fazla mehir çekti. Hacer hanım, kendisine, mehrin, kadını geçim sıkıntısından korumak için çok önemli olduğunu, İslamiyetin kadına verdiği ehemmiyete işaret ettiğini, Müslüman kadının geçinmek için çalışmak mecburiyetinde bulunmadığını, ona, babasının, eşinin, yakın akrabasının, bunlar da yoksa devletin bakmak zorunda olduğunu anlattı. Bu açıklama, Ayşe Zarife hanımın çok hoşuna gitti. Nikahtan sonra, Ayşe Zarife hanım ile Hacer hanım gelin odası olarak düşünülen otelin odasına çekildiler. Hacer hanımın kırık dökük Almancası, Ayşe Zarife hanımın da yarım yamalak Türkçesiyle iki bayan anlatılmaz şekilde anlaştılar. Hacer hanım, Ayşe Zarife hanıma, ilk önce gusül abdestini, namaz abdestini namaz kılacak kadar sure öğretmeğe çalıştı. Büyük bir hayret içinde Ayşe Zarife hanımın bunları bildiğini gördü. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.