FASİT DAİRE

A -
A +
Yıllar önceydi...
Her şey iyi niyetlerle başladı.
Herkes devletin bekâsını düşünerek, devletin altını kazıyordu. Halkın özgürlüğü sağlanacak, eşit yönetim gelecek, ülke sıkıntılardan kurtulacaktı. Bu ancak Batı'ya entegre(!) modern yeni bir dünya düzeniyle olabilirdi. Buna inanan bir grup arkadaş, 1889 yılında Askeri Tıbbiye'nin bahçesinde bir araya gelerek İttihat ve Terakki cemiyetinin (İttihad-ı Osmani) temellerini attılar. Cemiyetin lideri olan İbrahim Temo, Napoli'de İtalyan Mason Teşkilatının örgütlenme biçiminin eğitimini almıştı. Bu harekete katılanlar da ya mason idi, ya da daha sonra masonluğu kabul etmiştir. Cemiyet üyeleri, merkezi Paris'te bulunan Jön Türklerle de irtibata geçerek, İttihat ve Terakki cemiyeti adı altında birlikte çalışmaya başladılar. Cemiyete para desteğini ise Paris mason locası (tabii hayır yapmak için değil) veriyordu.
İttihat ve Terakki hareketinin hedefi Avrupa yönetim tarzını ve kanunlarını aynen uygulamaktı. Kurtuluşun Batı'ya benzemekle olacağına inanmışlardı. İnandırılmışlardı. Kendi halkından bihaber ittihatçılara, Batılılar, bilhassa İngilizler kendilerinin bile asla uygulamadıkları sistemi aşılamışlardı. Eylem başarılırsa asıl özgürlüğü azınlıklar kazanacaktı. Yani kazanan yine Batı olacaktı. Çünkü Batı, kendi kültür hegemonyası altında olmayan hiçbir kültürün yaşamasını asla kabul etmez.
Dünyayı tepeden yöneten ABD ve İngiltere'nin derin yapısında yer alan büyük güç, ülkelerin içine yukarıdaki gibi gayet masum niyetlerle girerek teşkilatlanıyor, kök salıyor, bir müddet sonra da devleti vesayetle yöneten güç haline geliyordu.
Osmanlı Devleti de böyle bir tehlike ile karşı karşıya idi. Osmanlı Devletini yıkmayı kafaya koymuş olan bütün muhalifler, Sultan 2. Abdülhamid Han yönetimini devirmek için 1907 yılı sonunda Paris'te toplandılar. Jön Türkler, Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun), İttihat ve Terakki Cemiyeti ve diğer bütün muhalif yapılar yeni bir yönetimin kurulması amacında birleştiler. Taksim Taşkışla'dan başlattıkları ayaklanma hareketi, 24 Temmuz 2. Meşrutiyet ilanı ile son buldu. Yenilik, ıslahat, batılılaşma uğruna istedikleri Yeni Dünya Düzenini, padişaha ve halka zorla dayattılar. Bu isyanı hazırlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı Devleti tarihine çetecilik yoluyla yönetimi ele geçiren ilk hareket olarak geçti. Seçimlerin ardından oluşan yeni Meclis-i Mebusan 17 Aralık (Bu tarih size bir şeyler hatırlatıyor mu?) 1908'de çalışmalarına başladı. Osmanlıyı cephelerde bir türlü yıkamayan Batılılar, içimizden birileri ile bu işi sinsice hallediyorlardı. İttihatçılar asıl zararı, 1914 yılında Osmanlı Devleti'ni Birinci Dünya Savaşına sokarak verdiler. Osmanlı'nın dağılmasına sebep oldular.
**
Birinci Dünya Savaşı sonrası Batılılar istediklerini fazlası ile almışlardı. Artık korktukları Osmanlı Devleti yoktu. Peki, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin vazifesi bitecek mi idi? Asla! Osmanlı üst yönetimine ve sosyal hayatın cemiyet kurumlarına öyle bir yerleşmişlerdi ki, ağaçlara dadanan koşniller gibi (ağacın gövdesine yapışırlar. Ağacın özsuyunu emerek yaşarlar ve bir müddet sonra ağacı kuruturlar) Osmanlıyı dil olarak, din olarak, kültür olarak tamamen kurutmadan bitmeyecekti.
Atalarımız "Su uyur düşman uyumaz" demişler.
Osmanlı Devletinin devamı olarak kurulan Cumhuriyet'te de varlıklarını sürdüreceklerdi. Bürokratik yapı içinde değişik isimlerle yaşadılar. Hem ekonomik, hem siyasi güç oldular. Yeni taraftarlar buldular, yeni dostlar edindiler. Defalarca ihtilallerde, darbelerde rol aldılar. Bir Başbakanı astılar. Bir Cumhurbaşkanını zehirlediler. Devletin en mahrem konuşmalarını dinlediler. Millet olmanın özelliklerini bozmak için yıllarca uğraştılar. Fitne tohumları serperek, halkı birbirine düşürdüler.
17 Aralık'ta Taksim'deki ağaçları sebep gösterip, gezi olaylarını başlattılar. Hedef bu sefer yönetimin başındaki lider Recep Tayyip Erdoğan'dı. Tıpkı 100 yıl öncesi gibi, bütün muhalif gruplar bir araya gelmişti. O günden bugüne niyetler değişmemişti. Ve aynı yerden, aynı şekilde başlamışlardı.
**
Yıllar sonraydı...
Her şey iyi niyetlerle başladı.
Herkes devletin bekâsını düşünerek, devletin altını kazıyordu. Halkın özgürlüğü sağlanacak, eşit yönetim gelecek, ülke sıkıntılardan kurtulacaktı! Bu ancak Batı'ya entegre modern yeni bir dünya düzeniyle olabilirdi!
Buna inanan...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.