TARİHİMİZİ İYİ ANLAMAK

A -
A +

Üsküdar Belediyesi geçen hafta, Çanakkale Zaferi'nin 100. yıl dönümü dolayısıyla 10 bine yakın öğrenciyi Çanakkale Şehitliği'ne götürdü. 120 araçlık dev bir otobüs konvoyu ile Çanakkale'ye giden gençlere, cephede savaşan kahramanların karavanası olan arpa ekmeği ve arpa çorbası ikram edildi. Maksat yüz yıl öncesinin ruhuna biraz daha yaklaşabilmek. Güzel düşünülmüş bir seyahat programı. Geçmişten geleceğe bir köprü, nesillerden nesillere bir bayrak teslimi gibi...Geleceğimiz olan gençler, geçmişte vatanları için ölen on binlerce şehidimiz ile buluştu. Bu kadar yiğit, yüreği temiz insan neden şehit oldu? Nasıl oldu? Nerede oldu? Onları gördüler. Egeli Ömer'in, Karadenizli Osman'ın, Akdenizli Hüseyin'in, Diyarbakırlı Hasan'ın, Kahramanmaraşlı Ökkeş'in, Iğdırlı Ali'nin, Erzurumlu Ahmet'in, Kayserili Mehmet'in; il il, belde belde, Türk'ü , Kürd'ü, Çerkez'i, Abaza'sı, Laz'ı, Gürcü'sü, Arab'ı, Arnavut'u, Boşnak'ı, velhasıl birbirine kenetlenmiş nice insanımızın düşmana karşı omuz omuza savaşıp, şimdi evlerinden çok uzaklarda, şehit düştükleri aynı topraklarda saf saf yattığına şahit oldular. Dahası, hür yaşamanın, vatan sahibi olmanın, bir bayrak altında yaşamanın bir bedeli olduğunu, bu toprakların bedelinin de kanla ödendiğine vâkıf oldular. Gençler, bugün rahat yaşıyorlarsa, hür yaşıyorlarsa, o gün gözünü kırpmadan düşmana göğsünü geren nice gencin fedâkarlığı ile kazanıldığını daha yakından idrak ettiler.
Yüzyıl önce şer odakları birliğimizi bozdular, bizi birbirimize düşürdüler; hem topraklarımızı kaybettik, hem de yüz binlerce insanımızı... Bugün yine aynı odaklar bizi yine birbirimize düşürmek için uğraşıyorlar. Ülke insanımızın birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu bu zamanda böyle bir organizasyon, geçmişte yaşadığımız acı tarihi iyi anlamanın, gençlerin idrak etmesini sağlamanın ve aynı hataya düşmemelerini öğretmenin en güzel yollarından biri.
Bu sebeple örnek teşkil edecek böyle bir organizasyonu gerçekleştiren Üsküdar Belediye Başkanı sayın Hilmi Türkmen'i, bu hassas uygulamasından dolayı tebrik ediyorum.
**
Geçen hafta mesai arkadaşım değerli insan Hasan Sarıçiçek, Osmanlı'nın payitahtlarından Bursa'ya bir ziyarette bulunmuştu. Bursa deyince tabii ilk ziyaret için akla gelen mekânlardan biri Emir Sultan hazretlerinin türbesi. Türbeye gittiğinde bir grup turistin, bir rehberin anlattığı bilgilerle çevreyi ilgiyle izlediğini görüyor. Fakat rehberin tarihî konularda turistlere bazı yanlış bilgiler aktardığını fark ediyor. Emir Sultan Hazretlerinin kayınpederi olan Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid Han'ın, güya Timur Han'la yaptığı savaşta mağlup olmasını hazmedemeyip intihar ettiğini anlatıyor. Rehberin, davası İslam olan Müslüman bir Sultan'ın, dinde haram olan bir işi nasıl yapabileceğini idrak edememesi ve başkalarına da bu bilgiyi yanlış aktarması, tarihimizi doğru öğrenmemenin, iyi anlayamamanın, idrak edememenin bir tezahürü olarak görüyorum.
**
Geçtiğimiz yıllarda, Topkapı Sarayı'nda bir mektep gibi yüzyıllarca Saray kadınlarının eğitim gördüğü Harem dairesini turistlere anlatan bir rehberle karşılaşmıştım. Rehber, burada sanki çok yanlış şeyler yapılıyormuş gibi, turistlerin ilgisini çekmek için saçma sapan şeyler söylüyor, alaylı alaylı gülüyordu. Yani yıllar önce gördüğüm bilgisizlik, şuursuzluk hali, bugün de devam ediyor demek ki...
Neredeyse ülkemizin yarı nüfusu kadar turist geliyor. Evet, ülkemize çok turist gelsin. Gelirimiz artsın. Tarihî eserlerimizi, kültürümüzü, bizi  tanısınlar. Fakat tarihimizi doğru öğrenmeden, iyi anlamadan yabancılara böyle yanlış bilgiler aktaracaksak, bizi yanlış tanımalarına sebep olacaksak; yapılan onca, reklamın, tanıtımın, masrafın ne anlamı var?
Yerli ve yabancı düşmanlar bizi yanlış tanıtmak için, zaten ellerinden geleni yapıyorlar.
Hülâsa; tarihimizi anlatan, ülkemizin değerlerini tanıtan rehberlerin doğru bilgileri anlatması, tarihimizi anlatırken daha dikkatli olmaları gerekiyor. Bunun için gerekirse rehberler eğitimden geçirilmeli, sertifikası, diploması olmayan, bilgi eksikliği olan rehberlere müsaade edilmemeli. Hatta rehberlik bilimi enstitüleri kurulmalı. Kendimizi anlatmak kadar çok önem arz eden bir iş, misyonunu kavrayamamış, tarihini iyi anlayamamış, neyi, nerede, nasıl anlatacağını bilmeyen kişilere bırakılmamalı.
Bizim ülkemizde kendi insanımızın, tarihimizi, kültürümüzü yanlış anlaması, anlatması kadar vahim bir durum olabilir mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.